Akşener Gerçekten “Blöf” mü Yapıyor?.. Tek Başınalık İYİP’in “İntiharı” olur!..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, İYİP’in görünürdeki “Tek başına seçimlere girme kararı”nı ve olası ihtimalleri tartıştı…

Efendim: seçimlerin –şimdilik-  “en zorda” görünen partisi bana göre İYİP. Neden derseniz? Çok basit. CHP zayiat verse bile bir şekilde yırtar. AK Parti zaten öyle. MHP onun kanatları altında sayılır. Daha küçükler ise çaplarına göre bir yerlere sığınır elbet. Lakin İYİP “İki arada bir derede”, bıçak sırtı bir pozisyonda görünüyor. Fakat bu tersine dönebilir. Nasıl mı? Az biraz sabredin…

Yüzde 10’luk sınır oyuyla herhangi bir belediyeyi alması –bugünkü şartlarda- pek mümkün görünmüyor. Lakin bu oy oranı (Halen koruyabilir mi bilmem?) ciddi bir pay. Geriye tek seçenek başka partilerle (Özellikle de CHP ile) adı konmamış ittifaklar yapması kalıyor. Aslına bakarsanız gerçekte her iki partide birbirine mahkum. Boşanmak isteyip de bir türlü boşanamayan eşler gibiler!..

Gücü Sınamak İyi Ama Bir de Realite Var!..

Partinin bir handikabı da şu ve adeta “genetiğinde var” dedirtiyor. İYİP’in parlamentoya girebilmesi bile başka partilerle (CHP) ittifak yapabilmesine bağlı olageldi. Bir türlü kendi başına, kendi gücünü sınama imkânı bulamadı. Bunu yaşı ilerlese de sürekli emekleme aşamasındaki bir çocuğa benzetiyorum. Yahut biri elinden tutmadan ayağa kalkıp bir türlü yürümekten korkan bir çocuk.

Ne yazık ki bu açıdan rüştünü ispat edemedi. Nitekim Akşener’de bunun farkında ve gücünü sınamak istiyor. Aslında haklı ama şartlar ve zamanlama buna izin verecek mi tartışılır. Akşener şimdilik bunda ısrarcı görünüyor fakat sürecin getirecekleri konusunda muğlaklıklar mevcut. Ayrıca kafalarda hangi tilkiler dönüyor bilemiyoruz!

İYİP Kendi “Kaderini” mi Oylatacak?..

Nitekim İYİP –biraz da tepkisel şekilde- seçim stratejisini bir “ittifaksızlık” stratejisi üzerine kurduğunu ilan etmiş bulunuyor. (Üstelik 81 il diyerek) Hoş, onlar kavramla oynayıp yenisine “işbirliği” diyor ama doğrusu farkı çok da ortaya konabilmiş değil. Bu da bir tür “Zihinsel hokus pokus” oluyor yani. Biraz kurtarıcı “joker” bir sözcük gibi kalıyor. 

Lakin kapıyı bu tarz yakınlaşmalara da kapalı tutmadıkları anlaşılıyor. Yerellerde farklı partnerlerle “işbirlikleri”ne açık tuttukları görünüyor. CHP ile sert atışmalara giriliyor olmasını da fazla ciddiye almamak gerek. (“Hele bir çiçeğinizi çikolatanızı yaptırın istemeye gelin” deniyor herhalde. Daha takılar konuşulacak. Tabii kız evi naz evi!) Fakat iş bir el sıkışmaya bakar!

Ancak bu bile “gücünü sınama” iddiasında bir “fire verilmesi” anlamına geliyor aslında. “Tek başına”lık fiiliyatta geçersizleşiyor. Bu beraberlikler partiyi arzuladığı noktaya taşır mı orası çok şüpheli. O yüzden Akşener çok kritik bir karar vermek zorunda. Bir anlamda partisinin “kaderini” oylatacağa benziyor. Hatta bir tür “kumar” bile denebilir. “Ya hep ya hiç” olup, partinin geleceği bile tehlikeye girebilir. Bunu göze alabileceğini hiç zannetmiyorum. Aksi bilerek “siyaseten intihar”a eşdeğer olur!..

“İstemem Yan Cebime Koy!”

Peki Akşener bu kadar “akılsız” bir siyasetçi olabilir mi? Açıkçası hiç sanmıyorum. (Akşener’i hafife alan yanılır!) İki ihtimal var. Akşener’in henüz tam ortaya dökmediği bir hesabı, bir stratejisi var. Oradan kendisine bir alan açıp yürümeyi planlıyor. İkincisi zaten denildiği üzere bunu bir “koz”, pazarlık unsuru olarak kullanıp, azami “pay” koparma peşinde olabilir. Bu anlamda Akşener bir “blöf” yapıyor gibi aslında. Lakin “blöf”lerde stratejinin bir parçası fiiliyatta. Çok fazla garipsememek gerek.

İşler biraz daha kızıştığında “Ne yapayım muhalif kamuoyundan, partiden, tabandan çok tazyik var.” yahut “Biz devreye girmesek CHP, HDP’ye mecbur kalacaktı. Onu engelledik” diyerek davranışını izah ve kabul ettirebilir.( Zaten Akşener’in geçmişten kalma “masada U dönüşü” yapma gibi bir “sabıkası” var.) Bu seferde başka bir manevra ile çark edebilir mi? O yüzden şimdiden “ittifak artık imkânsız, ittifak suya düştü” demek yanıltıcı ve erken olabilir. Her ne kadar görüntü bu olsa da. Lakin görüntüye aldanmamak gerek!  

Pazarlıklar El Altından Başladı mı?..

Bana kalırsa bu yönde gizli pazarlıklar el altından heyetler düzeyinde başlamış olabilir. Muhtemelen de öyle. Nitekim Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’nin “CHP medyasını, ‘Akşener’e bu kadar saldırmayın, yarın lazım olabilir’ diye uyarıyorum, başka bir şey demiyorum. Çünkü bildiklerim var." demesini buna yoruyorum.

Benim ise “duyumlarım” yok ama “tahminlerim” ve “sezilerim” var. Ayrıca bu işlerin mantığına da uygun. Birgün Kılıçdaroğlu ve Akşener’i ekranların karşısında “Demokrasi için uzlaştık” mottosuyla tokalaşırken görürseniz şaşırmayın. “Duygusal kopuş”larda tersine döner herhalde. Gerisi teknik ayrıntı. (Partilerinden birkaç mırın kırın eden çıkabilir o başka!) Benden söylemesi!..

İzmir “Diyet” Olarak  İYİP’e mi Verildi?..

Şimdi duyumum ya da delilim yok ama almakta olduğum bir diğer “koku”yu yüksek sesle dile getireyim bari. Anlaşmanın ilk “işaret fişeği” kabul ediyorum. CHP’de Ankara’ya Mansur Yavaş’ın İstanbul’a ise Ekrem İmamoğlu’nun adaylığına yeşil ışık yakılmış görünüyor. Lakin –şu dakikaya kadar- İzmir’de halen aday açıklanmış ya da işaret edilmiş değil. Normalde Tunç Soyer olması lâzım ama İzmir İl kongresi olmasına rağmen sanki bekletiliyor. Buna karşılık Akşener apar topar İzmir için Ümit Özlale’yi aday göstermesi bana göre hayli manidar.

O bakımdan duyumum yok “şüphem” var. Acaba diyorum (Şayet bu da pazarlık baskısının bir hamlesi değilse!) İzmir çoktan işbirliğinin “diyeti” olarak İYİP’e mi verildi? ( Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile yapılan “gizli anlaşmalar” hatırlansın örneğin!)  Ya da görüşmelerin netleşmesi mi bekleniyor? Zaten İzmir aslında geleneksel olarak merkez sağdır. İYİP’de Modernist-Sağ olma peşinde nasıl olsa. Ayrıca CHP’den sıdkı sıyrılan CHP’li seçmen CHP’yi cezalandırmak isteyebilir!) Öyle ya Akşener şu an milletvekili olan birini neden feda etsin? Garantide olmasa biri henüz 4 aylık milletvekilliğinden neden vazgeçsin? Çok mu uçtum bilemiyorum. Benimkisi de bir fantezi işte, fazla ciddiye almayın!..

Strateji Kısa Zamanda Netleşecek!..

Öte yandan Akşener zaten cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği biri ülkücü diğeri sağ kökenli Mansur Yavaş ve İmamoğlu’na neden karşı çıksın? Nitekim Akşener’in Fatih Altaylı’ya söylediği “Cumhurbaşkanlığına layık gördüğümüz iki ismi yerelde desteklememek mantıklı değil” demesi durumu özetliyor. Yani bu adaylar İstanbul ve İzmir’i CHP adayı olarak kazansalar bile aslında pekala da İYİP adayı olabilirlerdi. Onların kazanması Akşener’in kaybı sayılmaz. Bunların yanına belki orta ölçekli bir il, Anadolu’da ve sahillerde bazı belediyeler, İstanbul’da bir ilçe de verilebilir. Tabii ilaveten İBB’de ve ABB’de bazı pozisyonlar. Olmaz mı? Bekleyin de görün o zaman!..

Belki de yanılıyorumdur ama benim yukarıdaki satırlarda “Akşener’in henüz tam ortaya dökmediği bir hesabı, bir stratejisi var. Oradan kendisine bir alan açıp yürümeyi planlıyor.” demem boşuna değil. Görüldüğü üzere her şeyin bir zamanlaması, bir hesabı var. (Karşı hesaplarda mevcut tabii!) Ancak her şey varsayıldığı gibi giderse, bu durumda Akşener kaybetmiş mi olur kazanmış mı? Ne dersiniz? Ben size “Akşener’i hafife almayın” demedim mi?..

21. 09. 2023