Gündem
20 Eyl 2012 14:56 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:09

YURTDIŞINDAKİ FESTİVALLER TÜRK JÜRİLERİNİ UTANDIRMAYA DEVAM EDİYOR!

Geçen yıl Altın Koza'dan eli boş dönen MAR filmi İskenderiye'de büyük ödülü kaptı. Türk jürilerinin film değerlendirmeleri hatalı mı? Murat Tolga Şen yazıyor.

Geçtiğimiz haftaların en çok konuşulan sinemasal meselesi İsmail Güneş’in "Ateşin Düştüğü Yer" filminin Montreal’den büyük ödülü alarak dönmesiydi. Türk sinemasının yurtdışında ödül almasına alıştık ama ilginç olan, bu filmin geçtiğimiz yıl Altın Portakal’da ön jüri barajını dahi geçememiş olmasıydı.

Medya da işin üzerine gidince Altın Portakal ön jürisi ve hatta Türkiye’deki tüm festivallerin jürilerinin tartışmalı kararları epey bir sorgulanır oldu. "Ben yaptım, oldu" gibi anlaşılacak yüzsüz açıklamalardan sonra konu bir şekilde kapandı derken bir bomba da Mısır’da patladı. Geçen yıl Adana Altın Koza’da yarışan ancak festivalden ödülsüz dönen Caner Erzincan filmi "Mar", 28. İskenderiye Uluslararası İskenderiye Film Festivali’nde büyük ödül kazandı.

Her jürinin değerlendirme duygusallığı farklıdır ancak filmlerin ’sinema olma’ hali sabittir. "Mar"ı geçtiğimiz yıl Adana’da izlemiş, bir ilk yönetmenlik denemesi olmasına rağmen oldukça olgun ve güçlü bir sinema eseri olarak değerlendirmiştim. Hiç bir ödüle layık görülmemesine ise oldukça şaşırmıştım. Hele de Eylül gibi ham film israfı bir işin "en iyi yönetmen" ve "en iyi kurgu" ödüllerini alabilmesi gibi skandal sonuçlardan sonra...

Yavuz Turgul’un unutulmaz filmi "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni" filminde yılların melodram yönetmeni Haşmet Asilkan hayatını adayarak bir ’sanat filmi’ çeker ancak kimselere yaranamaz. Filmin finalinde asistanına sorar "neden olmadı"? diye, asistanı cevap verir "çünkü sen kulüpte değilsin ağabey"...

Hatır, gönül, eş, dost gözeterek verilen ödüller ve sırf kulübe üye olmadığı için dışarıda bırakılanlar... Caner Erzincan’da dışarıda bırakılanlardan ancak takdir duygumuz dışarıdan tetiklendiği için yeni filmini çektiği vakit bambaşka bir kucaklaşma yaşayabilir. Samimiyetsizliğimiz acı verici... Ama artık o yanlış hesaplar dünyanın önemli festivallerinden dönüyor, kangren olmuş meseleler açığa çıkıyor.

Yavuz Turgul’un Türkiye’nin sineması üzerine 22 yıl öncesinde yaptığı tespitler güncelliğini koruyor. Öncesi için yapılacak şey sadece özür dilemek ancak hileli tartılardan da sıkıldık! Bundan sonrası için dikkatli olunması dileğiyle...

Tolga Murat Şen/Medyaradar