Televizyon
08 Mar 2010 13:06 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:08

YURTDIŞINA DİZİ SATACAĞIZ DERKEN EVDEKİ BULGURDAN DA MI OLUYORUZ?

Sinema Emekçileri Sendikası, Türk dizilerini yurdışına satmak için hareket geçen yapımcıları eleştirdi. İşte o sert açıklamalar...

Sinema Emekçileri Sendikası Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklama şöyle:

YURT DIŞINA DİZİ SATACAĞIZ DERKEN...

Son yıllarda medyada bol bol TV dizilerimizin yurtdışına satışı üstüne haber çıkmakta, bu gelişme büyük bir başarı olarak anlatılmaktadır. Son haftalarda ise bu haberlere Dış Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ın TV dizilerinin ülkemizde üretilen ürünler ve ihracatçı şirketler için dramatik akışa "ürün/logo yerleştirerek" bir reklam mecrası olarak kullanılması fikri eklendi.  Reklamcılarımız, TV kanallarımız ve yapımcılar bu fikre büyük bir şevkle sarıldı ve gerekli çalışmalara da başlandı. Aslında üretim açısından pek bir sorun yok ortada. TV kanallarımız artık dizilerin dramatik akışlarına bol bol ürün yerleştirecek ve sorun çözülmüş olacak. Yasal olmadığı için büyük bir ihtimalle bu ürün/logolar yurt içindeki gösterimlerde buzlandırılacak (=mozaikleme) ama yasal engel olmayan ülkeler veya telif hakları yasaları olmayan (Arap ülkeleri, vb.) ülkelerde bu tür buzlandırmalar yapılmayacak.

Sinema Emekçileri Sendikası olarak ne yazık ki TV dizilerimizin yurt dışına satışından memnunluk duyamıyoruz; Çünkü bu diziler, adeta "orman kanunları"nın egemen olduğu, günde 16-18 saate varan, sigortasız ve sosyal güvencesiz, ağır çalışma koşulları altında üretiliyor. Bu insanlık ve hukuk dışı koşullar altında üretilen dizilerin satışı ne yazık ki içimizi acıtıyor!  TV dizilerinin yurt dışına yapılan satışlarında sayın bakan ve yapımcıların yıllardır es geçtiği bir diğer yakıcı sorun ise "telif hakları" sorunudur.

Bilindiği gibi, uluslararası alanda ülke olarak hala yamalı bohça benzeri bir telif hakları yasası ile durumu idare ettiğimiz için, uluslararası kuruluşlar ve AB tarafından sürekli uyarılıyoruz.  Hükümet ve RTÜK ise varolan yasaların uygulama konusunda dahi TV kanallarımıza pek söz geçiremiyor.

Bilindiği gibi tüm dünyada eserin gerçek sahibi onu yaratandır. Bir filmin sinema ve televizyondaki ilk gösterimi maddi ve manevi haklar açısından "ilk satış", tekrar gösterimler ise maddi ve manevi telif hakları kapsamındadır. Ülkemizde sinema-tv alanında telif hakları sahipleri ikiye ayrılmaktadır. Bu haklar ve sahipleri şunlardır;

-          Maddi ve manevi temel haklar (Senaryo ve diyalog yazarları, film yönetmenleri, müzik bestecileri ve animatörler),

-          Maddi/bağlantılı haklar (yapımcılar ve oyuncular).

Maddi haklar devredilebilir ama manevi haklar (aslında!) devredilemez. Fakat ülkemizde, yasaya konan bir cümle yüzünden sinema/dizi filmlerinin "manevi" hakları da devredilebilmektedir. Zaten, bütün sorun da bu cümle yüzünden çıkmakta, eser sahipleri, TV kanalları ve onların dayatmalarına karşı koyamayan taşeron yapımcılar karşısında çaresiz kalmaktadır. Dolayısıyla, iş bulamama korkusu yüzünden baskı altında kalan eser sahibinin daha sonra yapabileceği itiraz hakkı da olamamaktadır.

Herkes seviniyor gibi görünse de, aslında yurt dışına 2-3 bin liraya kilo ile satılan bu dizilerden sadece TV kanalları para kazanmakta, maddi ve manevi haklarını TV kanallarına zorunlu olarak devretmiş taşeron yapımcılar ve diğer yaratıcılar bu satışlardan aslında beş kuruş kazanamamaktadır. Bu gelişme içinde vahim olan, dizi satışlarında TV kanallarımızın uluslararası telif hakları yasalarını ihlali etmesi, son gelişmelerle devletin de bu ihlale ortak olmasıdır. Çünkü 90-110 dakika uzunluğuna çıkan dizilerimiz satıldığı ülkelerde ikiye bölünmektedir. Manevi haklarını devretmek zorunda kalmış bile olsalar, aslında bölümlerin yaratıcılarından (yazar, yönetmen, besteci) izin almadan bunu yapmak manevi haklar açısından bir suçtur.

Ülkemizde müzik sektörü, telif hakları yasalarının uygulanması açısından sinema-tv sektörüne göre görece daha güçlüdür. TV kanallarımızdan müzik teliflerini alamayan ve dizilerin müzik bestecilerinin istediği telif ücretini pahalı bulan dış alımcıları ise işin kolayını bulmuş durumda. Dizinin diyalog altında olmayan müzik parçalarını sintizayzır ile çoğaltmak. Bu da bir eseri bile bile bozmaktır ve suçtur. 

Bu körlemesine gidişe bir an önce "dur" demek gerekmektedir. Bu yüzden devletin doğru dürüst bir telif hakları yasası çıkarması, TV kanallarımızın bu tür yasa dışı satışları yapmaması gerekmektedir. Aksi takdirde, bir mahkemeden çıkacak ve geriye doğru çalıştırılacak bir içtihat, her iki tarafın başını kötü biçimde ağrıtacaktır.