“Yedek Kulübesi”nde bekliyor!.. “Sarıgül İn, İmamoğlu Out!” Olur mu?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Mustafa Sarıgül’ün İBB Başkanlığına aday gösterilme iddialarını değerlendirdi ve İmamoğlu ile Sarıgül’ü kıyasladı

Efendim: Son dönemde Mustafa Sarıgül adı hızla öne çıkıyor. CHP milletvekili seçilişi, partisi TDP’nin CHP’ye katılışı ve Kılıçdaroğlu-İmamoğlu çelişkisinde aldığı “duruş” ile CHP kamuoyunda ayrı bir ilgi görüyor. Hele de son tartışmalı durumlardan sonra onun adı daha çok dillendirilmeye başlandı. Bu anlamda Mustafa Sarıgül şu an yedek kulübesinde bekleyen futbolcu gibi. Antrenöründen “Oyuna gir” komutunu bekliyor sanki. Şimdilik ısınma hareketleri yapıyor!..

Öyle ki son anketlerde giderek yükselen bir trendi gözüküyor. Örneğin ALF Araştırma’nın "İBB Başkanlığı için sizin adayınız kimdir" sorulu anketine göre İmamoğlu yüzde 31.7 destek alırken onu 20.7 ile Sarıgül takip ediyor. ORC Araştırma ise “İmamoğlu aday olmazsa kimi tercih edersiniz?” diye sormuş ve sonuç yüzde 36.4 ile Sarıgül birinci, yüzde 26.5 ile Canan Kaftancıoğlu ikinci çıkmış. Hoş anketlere karşı her zaman dikkatli olunmalı o ayrı!

Sarıgül’ün Yıldızı Tekrar Parlıyor mu?..

Nitekim aslında bu bir tesadüf değil. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama son dönemin “en popüler”, “en çalışkan” en göze çarpan siyasetçisi kim derseniz “Hiç kuşkusuz Mustafa Sarıgül’dür” derim. Üstelik kendisini yakın dönemlere kadar hayli “antipatik” bulan biri olarak söylüyorum bunu.  (2005 kurultayında Deniz Baykal’la girdiği yarıştaki asabi hareketleri oldukça iticiydi. Aynı şekilde Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’e ve bir vatandaşa attığı iddia edilen yumruk “Bir öfke kontrol problemi mi var?” ı düşündürüyordu insana.) Ancak o gibi agresif yönlerini ne derece törpüledi bilmiyorum. Umarım asabiyetini bu kez frenleyebilmiştir. Zaten bende kıyaslamamı gündelik siyasi açılardan değil, imajinatif noktalardan kurgulamaya çalışıyorum. Gerisi beni şu an ilgilendirmiyor. Hakkındaki diğer “akçeli işler”le ilgili geçmiş iddialara ise hiç girmek istemiyorum.

Lakin bu satırları yazmaya çalıştığım esnada bir haber düşüyor ekranıma. Mustafa Sarıgül’ün “TBMM’de saldırıya uğradığı” şeklinde. Söz konusu kişinin 22. Dönem ANAP milletvekili Turan Tüysüz olduğu belirtiliyor. Ancak sonradan bir yumruklaşma olmadığı söyleniyor. Olay medyaya bir “alacak-verecek meselesi” gibi yansıyor. Fakat tam Sarıgül isminin yükselişte olduğu bir anda böylesi bir olay oldukça “manidar” geldi bana. Sanki “mesaj” gibi. Neyse, “geçmiş olsun” deyip şimdilik geçelim bari…

Bir PR Eseri!..

Devam edeyim… Böylelikle bir siyasetçiden daha çok bir “sosyal medya fenomeni” gibiydi. Doğrusu oldukça başarılı bir “tanıtım stratejisi” uyguladı. Bilhassa esprili tiktok videolarını bu açıdan iyi kullandı. (Muharrem İnce ve Kılıçdaroğlu da denediler ama çok beceriksizce) Hemen her kesimden insanlarla kurduğu ilişkiler, her soruna parmak basması, “Halkın arasında” görünmesi, vb ile diğer CHP’lilerden farklı bir imaj çizdi. ( İlginçtir 13. Kurultay’da Sarıgül, Baykal'a karşı “Baykal’ın izlediği elitizmden dolayı partiyi halktan izole ettiği” argümanını ileri sürecekti.) Sarıgül çoğu kişi için adeta popülizmin mastırını yapmıştı. Bir “nabza göre şerbet verme” ustasıydı!

Her ne kadar hakkında Ömer Yılmaz İnanç tarafından yazılmış bir kitabın adına atfen olsa da “Düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısı”  benzetmesi de bu yüzden yapılıyor. (Bir röportajında bundan gururla bahsediyor zaten) İnsanlara “İyi gününüzde de kötü gününüzde de yanınızdayım” mesajı veriyor. Kimileri için ise Sarıgül bir “şovmen” ve sabun gibi her karaktere bürünebilecek biri. Neyse burada bir Sarıgül portresi çizecek değilim. Bugününü kavrayalım yeter!..

İmamoğlu’nun “Klonlanmış Hali” mi?..

İlaveten “CHP içinde tavır olarak Ekrem İmamoğlu’na en çok kim benziyor?” derseniz.gene Sarıgül derim. Bu size belki “saçma” gelebilir ama öyle. (Şüphesiz bu birebir benzeşlik değil) Her kesimden insanlarla kurduğu rahat ilişkiler, girdiği ortamlarda kendini sevdirmesi, pozitif enerji vermesi, sağcı ile de solcu ile de, imanlı ile de dinsiz ile de temas kurabilmesi, halkla diyaloğu, geniş kitleleri ilgilendiren sorunlara değinmesi, vb gibi tavırlarıyla İmamoğlu’na en çok yaklaşan profil –şimdilik- o gözüküyor. Bu yönleri “sempati” hanesine yazıyor.

İmamoğlu’nun davranışsal manada tıpatıp “klonu” diyemesek bile mümkün olan en “yakın hali” diyebiliriz. Her ikisi de kitleler gözünde “sıcak” yaklaşımlıdırlar. İmamoğlu birkaç “tık” önde görünse dahi iş ciddiye binerse muhtelif PR stratejileriyle o açık da kapatılabilir belki. Tabii her ikisinin de birbiri karşısında avantaj ve dezavantajları var…

İlkini hatırlayalım… Sarıgül 2014 yerel seçimlerinde AK Partili Kadir Topbaş’la yarışmış ancak yüzde 47.9’a, yüzde 40 olarak kaybetmişti. İmamoğlu ise Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım’ı ilk seçim iptal edildikten sonra Millet İttifakı adayı olarak yüzde 54.22’ye yüzde 45 sonuçla yenmişti.  İmamoğlu’nun seçimler söz konusu olduğunda daha avantajlı olduğunu gösteriyor. Bu manada “AKP’yi yenen adam” olarak tanımlanıyor.

İkincisi, fakat buna karşılık Sarıgül’ün siyasi deneyimi çok daha fazla. Gençliğinden beri CHP’li ve örgütlerinin içinde. İmamoğlu ise daha yeni sayılır. Hatta geçmişi sağcı. Sarıgül ise DSP’ye geçse bile hep aynı kulvarda kaldı. En son kendi TDP’sini kurdu şimdi de CHP’ye katıldı. Pratik siyasette Sarıgül daha avantajlı. Ancak uzun yılların verdiği bir yıpranmışlık hali de var. Oysa İmamoğlu daha yeni. Kredisi daha fazla…

Üçüncüsü, CHP içinde tercih mekanizmaları çalışırsa Kılıçdaroğlu yanlılarının İmamoğlu’na karşı Sarıgül’ü desteklemeleri daha mümkün gibi. Bu anlamda İmamoğlu aslında baştan beri CHP’nin klasik, perde gerisi, “bölgeci- hemşerici – mezhepçi-  rantçı oligarşisi” ile bir tür “kan uyuşmazlığı” yaşadı. Bu durum önce sürtüşmeye, sonra da kavgaya dönüştü. Sarıgül’ün böyle bir sorunu yok gibi. O, şimdilik herkesle iyi geçinmeye hazır görünüyor. Sonrasını bilemem…

Ancak burada akla bir soru geliyor ister istemez. Sarıgül’ün önceki adaylığının “Beykoz Konakları’ nda kararlaştırıldığı” iddia edilmişti. (Hüsamettin Özkan’ın evinde Aydın Doğan, Mustafa Koç ve o zaman Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül zirvesi) O zamanlar bu oluşumun siyasi kanadı olarak 10 Aralık Hareketi’nin adı geçiyordu. Sonradan kombinasyon değişmiş olabilir.  Bu kez –eğer varsa- arkasında hangi “güç” ya da “güçler” var? Burası merak ettirici!..

Sarıgül’ün Gözü Daha Yükseklerde!..

Lakin benim sezilerime göre Sarıgül’ün gözü daha yükseklerde. Sanırım o, CHP Genel Başkanlığı’nı istiyor. Bir akrep burcu olarak hırsını ve hedefini daha büyük tutuyor. Olabilir mi ya da “uygun” mu ayrı tartışma konusu ama istiyor. Orta ve uzun vadede başarabilirse Cumhurbaşkanlığını zorlamayı amaçlıyor. Tabii bütün bunlar bir dizi siyasi gelişmeye ve faktöre bağlı. Fakat bana kalırsa Sarıgül boşuna CHP’ye geçmedi. Kendine göre bir stratejisi olmalı. Gene Kılıçdaroğlu’nu mesafeli ve dikkatli desteklemesi boşuna değil. Ancak Belediye Başkanlığı Genel Başkanlığa “basamak” teşkil ederse bu yönde tercih kullanabilir. Tabii kazanacağının garantisi yok. Orada ufak bir sıkıntı var gibi.

Sarıgül bu kez kaybetmek istemiyor. Kendi tabiriyle “Kışkırtılmak suretiyle kendisine 10 sene kaybettiren Ateş Ünal Erzen vakası” gibi bir duruma düşmek istemiyor. Sütten ağzı yandığı için yoğurdu üfleyerek yeme yanlısı gözüküyor. Elbette yanılabilirim. Bunlar tamamıyla benim varsayımlarım olabilir. Fakat hissiyatım bu yönde.

İmamoğlu’nun “Alternatifi” mi Olacak?..

Ancak bu kez iş daha da karmaşık görünüyor. Daha doğrusu birçok “eğer” e bağlı. Siyasi gelişmeler, her şeyi alt üst edebilir. Tercihler, planlar, destekler biranda tersine dönebilir. Hesap dışı gelişmeler olabilir. Bu durum her ikisi içinde geçerli. Tabii bugün için teraziye koyarsak İmamoğlu çoğu kişi için daha ehven görünüyor. Lakin arayışlar her an değişebilir. Oklar pekâlâ Sarıgül’den yana dönebilir.

Kılıçdaroğlu-İmamoğlu çelişkisi tam bir “savaş” a dönüşür ve İmamoğlu’nun “kopması” adeta teşvik edilirse, “Madem öyle işte böyle” olursa, CHP’deki bir kesimi rahatsız eden “Safra” atılırsa, (İmamoğlu bu kesim için adeta hesapları bozan bir “yol kazası” gibi!) İmamoğlu cephesi gerilerse, dışlanırsa, pasifize edilirse, tuzaklara gelirse, kulvar dışına atılırsa, aday gösterilmezse, sağ gösterilip sol vurulursa, siyaseten “pert” olursa, vb…

O zamanda Sarıgül’ün Belediye Başkanlığını kazanacağını gözünün kesmesi lâzım. Kaybederse asıl arzusuna dair şansını kaybedebilir. Dolayısıyla zemin çok kaygan. Bundan en çok Sarıgül’ün farkında olduğunu zannediyorum…

Ne var ki, Sarıgül’ün bir şekilde İmamoğlu’nun yerine –bazı handikaplı noktalar var görünse de- ciddi olarak düşünüldüğünün emareleri var gibi. Şimdilik nabız yoklanıyor. Daha başka bir “alternatif” ya da sürpriz bir isim çıkmadığı sürece de geçerliliğini koruyacağa benzer. Tabii bu tamamıyla sürecin alacağı şekillenişe bağlı…

NOT: Bu saldırı işi hayli garip bir hal alacağa benziyor. Saldırgan olduğu söylenen Turan Tüysüz, "Ben onu ziyarete gittim. Orada Meclis’in kamerası var. İlk o bana yumruk attı" diyor. Eğer bu doğru ise yazıdaki Sarıgül’ün “Bir öfke kontrol problemi mi var?” sorusu anlam kazanır. İlaveten “Ancak o gibi agresif yönlerini ne derece törpüledi bilmiyorum. Umarım asabiyetini bu kez frenleyebilmiştir.” temennim boşa çıkar. Demek ki törpülememiş olur. Ayrıca “Kışkırtılmak suretiyle kendisine 10 sene kaybettiren Ateş Ünal Erzen vakası”ndan bahseden Sarıgül, şayet doğru ise gene aynı tongaya basmış görünüyor. Bu da asıl sorunun kendini frenleyememesinde olduğunu gösterir. Tabii onun bu özelliğini bilenler böylesi bir “kışkırtma”da bulunmuş da olabilirler o ayrı ama sonuç değişmez. İlaveten Sarıgül önce Turan Tüysüz’ü tanımadığını söylüyor. Sonra “15 yıldır görmediğini” açıklıyor. Zaten tanımaması mümkün değil. Adam zaten eski CHP ‘li. ANAP’lılığı sonradan. Bilemiyorum ama bu olay denildiği gibiyse Sarıgül’e epey puan kaybettirir ve saha dışına atabilir.

26. 07. 2023

atilla.akar@medyaradar.com