Medya
29 Eki 2010 11:44 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:45

"SÖK APOLETLERİ ERTUĞRUL, ÇIK SAHAYA SOKAĞIN VİCDANININ SESİ OL..."

Eyüp Can, Radikal'in koordinatörü olarak masa başında oturan Ertuğrul Mavioğlu'nun apoletlerini söküp nasıl muhabir olduğunu kaleme aldı...

Ertuğrul Kandil'e nasıl gitti?

Karşınızdaki kişi vicdanı dışında hiçbir sese kulak kabartmayan biriyse ona ne dersiniz?
“Sök apoletleri Ertuğrul, sen günlerce ‘Susurluk Skandalı’nın peşinde koşan, Türkiye’nin en deneyimli gazetecilerinden birisin; bırak masa başında haber koordinatörü olarak oturmayı, çık sahaya sokağın vicdanının sesi ol…”
Radikal’in deneyimli muhabiri Ertuğrul Mavioğlu’nu Kandil Dağı’na götüren süreç böyle başladı.
***
Türk medyası günlerdir ‘sokak yazarı’ kavramını tartışıyor.
Aslında yeni bir şey yok.
Gazeteciliğin özüne dönme operasyonu sokak yazarlığı.
Yazarla muhabirin tatlı bir rekabet içinde sahaya inme yarışı.
Bunu tek başına yapan birçok deneyimli gazeteci var Türk basınında ama hiçbir gazete bu kavramı Radikal gibi gazetecilik felsefesi olarak benimsemedi.
Aradaki fark sadece bu…
***
İşte bu fark Ertuğrul Mavioğlu gibi işkenceden geçmiş, her türlü haksızlığa uğramış ama her daim vicdanının sesi dışında hiçbir şeye aldırış etmemiş deneyimli bir gazeteciyi yöneticilik koltuğundan muhabirliğe döndürdü.
Önce Hakkâri’ye gitti Ertuğrul.
Patlayan mayınların yaktığı Güneydoğu’yu hepimize hissettirdi.
Sonra 30 yıldır bu ülkeyi zehirleyen kan ve şiddetin peşine düştü.
PKK gerçeğinin peşine…
Batıdan, doğudan ve Kandil’den görünen üç ayrı PKK portresi hazırladı.
Dün tüm dünya medyasının da dikkatini çeken Murat Karayılan söyleşisi bu dosyanın ilk adımı…
***
Sorular ancak Ertuğrul gibi bir gazetecinin sorabileceği yalınlıkta:
- Siz terörist misiniz?
- PKK’nın para kaynakları eroin ticareti ve kaçakçılıktan mı geliyor?
- Şehit cenazeleri kaldırılmaya, PKK’lı gençler dağlarda ölmeye devam ettikçe, barış nasıl gerçekleşecek? Trabzonlular, Manisalılar, Uşaklılar nasıl ikna olacak?
- Sokakta dolaşan, halktan insanların yaşayacağı zararları ve doğuracağı nefreti göremiyor musunuz?
- “Sivillere saldırmayız” diyorsunuz ama Mavi Çarşı saldırısını, Çetinkaya’yı unutmadık?
***
PKK’nın Kandil’deki 1 numarası, geçmişte sivillere dönük saldırılardan, yaptıkları hatalardan dolayı ilk defa özür diledi.
Bu özür kim için ne ifade eder bilemem.
Elbette öldürülen masum insanları geri getirmez.
Yaşanan acıları telafi etmez.
Ama yaşanabilecek acıların önüne geçebilir.
***
Nasıl mı?
Vicdanın sesini dinleyen bir sokak muhabirinin yazdıklarına vicdanımızla kulak vererek:
PKK’nın Kuzey Irak’taki Kandil kampına ulaştığım andan itibaren içimde Kan-dil’i heceleyerek türettiğim şu cümle var: Kan akarsa, dil susar! Kandil, tam da böyle; ülkenin artık iyiden iyiye düğüm olmuş büyük bir paradoksunun özeti gibi. Sabahın kör saatlerinden itibaren yaklaşık iki saat boyunca beklediğim eve birazdan gelecekler ve karşısına oturacağım adam, “Devlet bizi yenemeyecek ama biz de devleti yenemeyeceğimizi artık anladık” diyecek. Ateşkesin sürmesi için bekledikleri adımları anlatacak ve şu ana kadar kimseye olmadığı kadar açıklıkla, İran, ABD ve İsrail ilişkilerinden bahsedecek. Ve şimdiye kadar kimseye vermediği kadar net bir söz verecek: “Bundan sonra PKK’dan yana sivillere asla zarar gelmeyecek!”

Eyüp Can/RADİKAL