Medya
28 Mayıs 2011 15:06 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:24

SERDAR AKİNAN BENİ ÖLDÜRMEYE GELEN PKK'LIYLA KANDİL'DE GÖRÜŞTÜ MÜ?

Taraf yazarı Emre Uslu, "Bu işin içinde bir bit yeniği var" dedi ve Akşam gazetesinin kendisiyle ilgili manşetini sorgulamaya bugün de devam etti...

Başbakan'ın uçağında Ergenekon var mı?

Başbakan Erdoğan benim somut örnekleriyle gösterdiğim Silivri-Kandil arasındaki hattı seçmenlerine anlatıyor. Doğrusu bu tehlikeli hattın kamuoyuna deşifre edilmesinin demokrasimiz açısından çok kritik olduğunun farkındayım. Ancak Başbakan bu hattı deşifre ederken bu hattın bir ucunun da zaman zaman kendi uçağına uzandığının farkına varması gerekiyor.
İddianamelerde de görüldüğü gibi Ergenekon çevresinin, muhtemelen odalarında çektikleri kasetlerle devşirdikleri Akşam gazetesi, Ergenekon çevrelerinin operasyon çocukları ile doluydu bir zamanlar. Ergenekon operasyonları başladıktan sonra bu gazete konjonktüre uygun görünsün diye başına İsmail Küçükkaya’yı getirdi. Küçükkaya doğrusu Ankara’da AKP ile kurduğu taktik samimiyeti iyi değerlendirdi ve patronu ile AKP’nin arasını iyi tutacağı mesajlarını veriyor hep. Bizdeki iktidar-medya ilişkileri açısından bakıldığında buraya kadarki durum tuhaf ama olağan.
Ancak burada olağan olmayan, “Küçükkaya, AKP’ye yakın durmasını sadece patronu için mi kullanıyor sorusu. Ankara kulislerini iyi bilen Küçükkaya’yı yakından tanıyan çevreler Küçükkaya’nın ilişkilerinin sıradan ilişkiler olmadığını anlatır. Zaten Küçükkaya da Ergenekon soruşturmaları çerçevesinde adı geçenler dışında hiçbir Ergenekoncu gazeteciyi gazetesinden uzaklaştırmadı. Akşam en azından benim takibe aldığım 2009 yılından bu yana Odatv’de servise konulan haberlerin ekseriyet çoğunluğunun merkez medyaya dağıtım üssü olarak kullanıldı. Küçükkaya kendisini AKP’ye yakın çevrelere Ergenekon ile mücadele ediyorum diye anlatıyor ama rakamlar da ortada. Ergenekon’un derin hücreleri halen Akşam’ın köşelerinden taktik atışlar yapıyor. Örneğin Odatv’nin iki kalemşoru burada operatif yazılar yazıyor ve elbette hedefte AKP var. Ancak öbür taraftan İsmail Küçükkaya da Başbakan’ın uçağından inmiyor. Başbakan isterse Küçükkaya ve operasyon yüzü hakkındaki bilgilere kolayca ulaşabilir. Bu durumda Başbakan Silivri-Kandil arasında hat çiziyorsa o hattın zaman zaman kendi uçağına gelip kısa devre yaptırdığını da görmeli.
Silivri-Kandil hattının Akşam’da nasıl kısa devre yaptırılarak kaos planlarının fitilinin ateşlendiği bizzat benim başıma örülmek istenen oyunla görüldü. Başbakan’ın şu oyuna iyi dikkat edip uçağındaki operasyonel adamların farkına varması gerekiyor:
Akşam gazetesinin ulusalcı yazarı Serdar Akinan hatırlarsınız Akşam grubunun televizyonlarında AKP’ye karşı başlatılan din elden gidiyor kampanyasının baş mimarlarından biriydi. Nihat Genç ile baş başa yaptığı televizyon programlarından misyonerlik karşıtı ilkimi zehirlemiş ve Rahip Santaro öldürüldüğünde de “Zaten sapkın seksüel tercihleri vardı” şeklinde yazılar yazmıştı. Yine AKP karşıtı cumhuriyet mitinglerinin odluğu dönemde de aktif rol oymamış ve AKP karşıtlığını kışkırtmıştı. Kan Uykusu adlı belgeselle ulusalcılığı köpürtmüş sorunları “kanla temizlemek” gerektiğinden söz eden yazılar yazmıştı. Hatırlayın o dönem Akinan’ın yazıları bir medya kampanyası olarak çoğaltılarak köpürtülmüştü. Akinan Akşam’daki kritik görevini sürdürüyor mu? Evet. Kimin inisiyatifiyle? Elbette Küçükkaya’nın.
Aynı Akinan şimdi yeniden devreye girdi. Kandil’e gitti ve Karayılan ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmenin ertesinde Akşam gazetesinin yazı işlerine Kandil haberleri konusunda brifing verdi. Akşam da bu brifingden sonra tıpkı Hrant Dink’e yapıldığı gibi ben ve diğer beş Emniyet’çiyi numaralandırarak hedef göstermeye başladı. Küçükkaya ile gidip görüştüm. Bu hatayı düzelteceğini ve bir metin yazarsam virgülüne dokunmadan yayımlayacağını söyledi. Ama belli ki o manşeti attıran irade devreye girdi ve Küçükkaya o manşetini hem de iki editörünün önünde söz verdiği halde düzeltmedi. İsmail Küçükkaya’ya o manşeti düzelttirmeyen iradeyi çok iyi tanıyorum.
Durum şu: Abdullah Öcalan bana haber gönderip benim hedef olmadığımı ifade etti. Buna rağmen ben ve diğer dört kişi hakkında araştırma yapan bir PKK’lı yakalandı. Ne tesadüftür ki bu PKK’lı Akinan dağdayken dağa gidip “misafir” kalıp aynı zamanda da geri dönen bir PKK’lı. Daha da ilginci bu PKK’lının hedefleri arasında terör ve KCK davasıyla hiç ilgisi olmayan bir kişinin de olması. O kişi ile Akinan, PKK, ve derin çevrelerin yolunun kesiştiği bir yer var. Akinan’ın kritik süreçlerde görüşlerine başvurduğu bir derin akademisyenin öğrencisi, o medyada tanınmayan kişi. KCK ve terörle mücadele ile hiç ilgisi olmayan birinin, medyada ne adı ne de fotoğrafı bulunan bu kişinin bir teröristin öldürülecekler listesinde adının olmasını nasıl açıklayacağız? Diyelim ben ve Önder Aytaç medyada bilinen kişileriz ve hedef olmamız olağan. Ama o kişinin hedef yapılması sadece ve sadece, Akinan, derin güçler, o akademisyen, ve Kandil üçgeninde açıklanabilir.
Bunlar tesadüf mü: Abdullah Öcalan bana haber gönderip sen hedef değilsin diyor. Bir terörist Akinan’ın dağda olduğu dönemde dağdan geliyor, kamuoyu tarafından hiç ama hiç bilinmeyen bir Emniyetçi de dâhil beş kişiyi hedef yapıyor, ona bu kişilerle ilgili bilgileri Akinan’ın yakın olduğu Odatv’de bulabilirsin deniyor. Bu terörist Odatv’den bizi araştırıyor. Bunu Akinan’ın çalıştığı Akşam gazetesi manşet yapıyor, Akinan bu süreçte Akşam’ın yazı işlerine brifing veriyor, kimsenin tanımadığı o Emniyet’çiyi Akinan ve derin çevrelere çok yakın o akademisyen tanıyor, Akşam gazetesinin genel yayın yönetmeni bu dört kişinin üstüne numaralar koyarak haber yapıyor. Gidip konuşmama rağmen haberini düzelt(e)miyor. O PKK’lının eğitim durumunu da öğrenip ayrıntıları yazacağım ama şimdilik kritik soru şu: Serdar Akinan dağda kaldığı üç gün boyunca çektiği o “belgesel” için beni öldürmeye gelen o PKK’lıyla da görüştü mü? Karayılan ile yaptığı görüşmede benim adımın geçtiği Akinan’ın yazıları ve demeçlerinden anlaşılıyor. Diğer dört isim de Kandil’de Akinan ile konuşuldu mu? Küçükkaya CNNTürk’te verdiği bilgide bu haberleri Akinan’ın yazı işlerine verdiği brifing ile yaptıklarını anlattı. Acaba Küçükkaya benim adımı o PKK’lının ifadesinde görünce Akinan’ı arayıp görüşünü sordu mu?
Altını yeniden çizeyim. Akşam’ın Öcalan’ın net güvenceyle benim hedef olmadığımı söylemesine rağmen beni hedef yapmasının PKK ile ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Bu işin içinde bir bityeniği var ve Akinan’ın ve Ergenekon’un rolünden şüpheleniyorum. Başbakan Kandil-Silivri hattını çizerken bir zahmet dönüp yanındaki Ergenekon iltisaklı olabilecek gazetecilere de baksın.

Emre Uslu/Taraf