Medya
18 Eki 2011 09:53 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:55

NAGEHAN ALÇI'DAN, HEM RADİKAL YAZARLARINA HEM DE CHE'YE ELEŞTİRİ!

Akşam yazarı Nagehan Alçı, Radikal yazarları ile Che'ye sert göndermelerde bulundu.

"Ama azgın kapitalistlerin, ellerinde purolarıyla, bizde de Radikal gazetesindeki kimi kalemlerin örneklediği bu ’solculuk’tan pek memnun oldukları kesin" diyen Akşam yazarı Nagehan Alçı hem Radikal gazetesi yazarlarına hem de Che’yi sert eleştirdi.

İşte Alçı’nın o yazısı...

Devrimcilerle kapitalistlerin barbarlık ittifakı


Wall Street’ten başlayan, dünyanın başka ülkelerinde de benzerleri düzenlenen ve yakında muhtemelen unutulup gidecek olan protestolar post-modern gösteri toplumunun trajikomik bir şovundan başka bir şey değil maalesef. Bu gösteriler hayatı gündelik yaşamaya/yazmaya alışmış bizim gibi gazetecilerle, obsesif bir hastalık halinde ’İşte bakın kapitalizm çöküyor’ diye kendi kendini kandıran acınası sosyalist gruplar dışında kimseyi ’devrimselliği’ne inandıramıyor. Bunlardan çok daha etkili gözüken ’99 Seattle gösterileri’ ve ’Seattle ruhu’ denen lolipop da aynı şekilde ’show-business’ bağlamında işe yaramış, kimi kapitalistlere kar ettirmiş sonra da kaybolup gitmişti...
***
Günümüz kapitalizmi öyle bir noktaya geldi ki,  ’sol’ muhalefetten zarar görmek bir yana, bu işlevsiz solculuk üzerinden fayda bile sağlıyor. İsyan ve başkaldırı sektörü yaratıp, böylece  ’solculuk endüstrisi’nden para kazanıyor. Son 20 yılın kapitalizm tarihi, devrimci-sosyalist ikon Ernesto Guevara üzerinden milyonlarca dolar kazanan kapitalistlerle dolu. ’Muhalif devrimci mücadele’, kapitalizmin en önemli kar kalemlerinden biri haline geldi. Ne diyeyim, körler sağırlar birbirini ağırlar. Oh ne ala dünya! Saf solcuların bu tablodan ne gibi psikolojik yararlar sağladığını bilmem. Ama azgın kapitalistlerin, ellerinde purolarıyla, bizde de Radikal gazetesindeki kimi kalemlerin örneklediği bu ’solculuk’tan pek memnun oldukları kesin!
Bu tablo Boğaziçi’nde siyaset bilimi okumaya başladığım yıllardan beri beni çok rahatsız ediyor. O yüzden hiçbir zaman bu ’işlevsiz ve içi boş solculuk oyunu’nun bir parçası olmadım. Özgürlük, adalet, insan hakları, demokrasi, barış, hakkaniyet ve yoksullukla mücadele gibi liberal değerlere tüm kalbimle inandım. Öte yandan her geçen gün azgınlaşan dev ölçekli kapitalistlerin, çıkarlarını maksimize etmek için türlü pislikler yapabildiğini, Irak’ta savaş çıkartabildiğini, devlet kaynaklarını kendileri lehine nasıl manipüle edebildiklerini gördüm. Neo-con Bush tam da bu ’zenginler sosyalizmi’ isteyen kapitalist grupların adamıydı. Bush yönetimi liberalizmin tam aksi istikamette davranmış, devleti daha da büyütmüş, sözde ’sosyal’ gerekçeyle devlet müdahalesini şirketler lehine çok arttırmış, 2008 büyük krizine de böyle gelinmişti.
***
Türkiye’de fikirleri çok yanlış bilinen,  sermayenin doğasına dair öngörüleri son derece gerçekçi olan liberal filozof Adam Smith’in dediği gibi, büyük kapitalistler her zaman ’rekabetçi piyasa’nın düşmanı oldular. Tarihte çıkarları gereği hep devletin, kendileri lehine piyasaya müdahale etmesinden yanaydılar. Gümrük duvarları yükselmeliydi, rekabet olmamalıydı. Piyasa boğulmalıydı. Oligopolleşmek tek hedefleriydi. Devlet ihaleleri, yatırımları ve teşvikleri de en tatlı ’devletçi’ kazanç yoluydu. Hükümetlerden hep bunları istediler. Gerçek anlamda bir siyasi ve ekonomik liberalizm hiçbir zaman büyük çaplı kapitalistlerin işine gelmedi. Liberalizmin hep gizli düşmanları oldu bu büyük kapitalistler. Küçük, orta boy ve büyümekte olan dinamik girişimcilerin önünü kesmek istediler. Adam Smith, David Hume, John Stuart Mill gibi liberal filozoflar, özgürlük ve adalet ilkeleri gereği hep bu ’hegemonik kapitalist’ zihniyete karşı çıktılar ve işlevsel çözümler sundular. Ama ülkemizde bu liberal filozoflar pek okunmadığı için liberalizm deyince uydurma bir laf olan ’Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ mottosu akla geliyor...
***
1958’de Cabana hapishanesinde savcılık makamını işgal edip, kendisini eleştiren eski arkadaşlarını kurşuna dizdiren, bu vahşiliğe de ’devrimci kararlılık’ diyen Ernesto Guevara gibi bir barbar zihniyeti ’insanlığın umudu’ diye pazarlayan sosyalistlerle kapitalistlerin ittifakı midemi bulandırıyor. Guevera’lar umut oldukça hep azgın kapitalistler kazanacak. Maalesef kaybeden yine ve her zaman insanlık olacak...