Medya
06 Eyl 2011 08:52 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:46

NAGEHAN ALÇI DENİZ FENERİ'NE ÇAKTI! "SONUNA KADAR GİDİN!"

Akşam yazarı Nagehan Alçı'dan sürpriz bir Deniz Feneri çıkışı geldi. Alçı'ya göre Deniz Feneri suçlu!..

Nagehan Alçı, Deniz Feneri davası hakkında tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Davayla ilgili kısmi bir kafa karışıklığı yaşayan ve şüpheleri olduğunu söyleyen Alçı, Deniz Feneri'ni masum bulmayanlardan.

Nagehan Alçı'ya göre suçlular cezalarını çekmeli, davada sonuna kadar gidilmeli.

İşte Nagehan Alçı'nın o yazısı...

Birçok kişinin kafasında olduğu gibi benim kafamda da soru işaretleri oluşturan bir dava Deniz Feneri davası. Ancak bu davayla ilgili yaklaşımları, bu yaklaşımlardaki tuhaflıkları ve açıklığa kavuşması gerekenleri birbirinden ayırmak ve net bir tablo ortaya çıkarmak gerek. Öncelikle şunu teslim edelim: İlk olarak Almanya'da başlayan Deniz Feneri e.V yolsuzluk soruşturması, 2008-2009 döneminde Türkiye'deki statüko güçleri tarafından 'AK Parti'yi kapattırma gerekçesi' olarak kullanılmak istendi. Evet, soruşturma incelendiğinde pis kokular geliyordu ama bir yandan da statükonun ve CHP'nin planı, bu soruşturmayı bir 'yargısal darbe'ye vesile kılmaktı...

'TBMM'yi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' gibi en ileri derecede ağır bir suçla ilgilenen Ergenekon soruşturmasıyla, şu an mahkemelerde çok sayıda benzerleri bulunabilecek bir yolsuzluk ve hırsızlık soruşturmasını bir tutup, karşı karşıya getirmek son derece kasıtlı bir tavır. CHP ve statüko güçleri bu konuda komik durumdalar. Fakat... Son dönemde Deniz Feneri davası etrafında yaşananlar da adalet arayanlar için bir o kadar rahatsız edici...

Deniz Feneri soruşturmasının derinleşmesiyle ve kimi tutuklamaların gelmesiyle beraber bu davanın üç savcısı birden görevden alındı. Taraf gazetesi özellikle Arzu Yıldız'ın haberleriyle ve Ahmet Altan'ın başyazılarıyla bu meseleyi sıkı sıkı takip ediyor. Taraf'ın bu davaya ilgisi CHP'nin ve statükonun 'darbe amaçlı' ilgisi gibi değil elbette. Ahmet Altan'ın yazdığı gibi, savcılar hakkında HSYK'ya bir şikayet yapılıyor. Deniyor ki: 'Mahkemenin sanıkların malvarlıklarına el koyma kararı Tapu'ya bildirilirken, bu kararın ikinci ve üçüncü maddelerinin üstü kapatıldı. Bu, evrakta tahrifattır.' Bu şikayet üzerine, Ankara Başsavcısı, Adalet Bakanı'nın da izniyle bu üç savcıyı görevden alıyor. Oysa savcılar 'Karardaki ikinci ve üçüncü maddeler tapu dairesini ilgilendirmiyordu, onun için üstünü kapattık, ayrıca bu hukuk sistemimizde uygulanan bir usuldür. Ergenekon savcıları sık sık belgelerdeki bazı maddelerin üstünü kapatarak evrakları gönderir' diyorlar.
HSYK'nın 'şikayeti' ciddiye alması, Adalet Bakanı'nın izin vermesi, Ankara Başsavcısı'nın 'savcıları' görevden alması... Bütün bunlar ışık hızıyla oluveriyor nedense? Gariplik burada da bitmiyor. Önce savcıları görevden alıyorlar sonra İstanbul'daki başsavcı vekiline 'Böyle bir uygulama var mı?' diye soruyorlar! Ergenekon soruşturmasının kahramanlarından İstanbul Başsavcı Vekili Fikret Seçen de, 'Evet, biz de Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında bu tür uygulamalar yapıyoruz' diye bilgi veriyor. E o zaman savcıların göreve iadesi gerekli. Bu yapılıyor mu? Hayır...

Öte yandan Arzu Yıldız'ın soruşturma dosyalarından elde ettiği bilgilere göre sanıkların evlerinde ve işyerlerinde yapılacak aramaları daha önceden onlara bildirenler olmuş. Polis bu isimleri belirlemiş. Polis tarafından belirlendiği iddia edilen bu isimlerden biri AK Parti'li Kırıkkale belediye başkanı. Başkana bu haberi verenin de eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın özel kalem müdürü olduğu öne sürülüyor.
Ahmet Altan'ın yazdığına göre ilk isim Beşir Atalay'ın iş ortağı, öbürü de özel kalem müdürü. Bu ilişkilerin anlamı ne? Bunların cevabını Atalay ve savcıların görevden alınmasını doğru bulan Sadullah Ergin vermeli...

Deniz Feneri soruşturmasında tutuklanan isimlere benim çok güvendiğim birçok insan da kefil oldu. 'Bu kişiler yolsuzluk yapmaz' dediler. İnşallah da öyledir ama bu soruşturmada yaşanan çok açık 'siyasi müdahale'yi kim tasvip edebilir Allah aşkına? 12 Haziran'da oyumu verdiğim, başarılı ve reformist yönetim anlayışını desteklediğim AK Parti niye böyle yapıyor? Benim vicdanım Deniz Feneri soruşturmasını incelediğimde 'Ortada bir şey yok, bu boş bir dava' demiyor, diyemiyor!

Nasıl ki Ergenekon'da darbe amaçlı silahlı bir yapılanma, Balyoz'da açık bir darbe planı, İnternet andıcı'nda suça bulaşmış bir TSK yönetimi, Oda TV'de yasadışı talimatlarla kirli faaliyetler yapan bir çete olduğunu görüyorsam, Deniz Feneri'nde de ortada bir yolsuzluğun olduğu ile ilgili çok kuvvetli şüphelerim var. Bu yolsuzluğa kim bulaştıysa cezasını çekmeli. Soruşturma sonuna kadar derinleştirilmeli!

Nagehan Alçı/Akşam