Medya
25 Şub 2012 14:58 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:22

MESLEĞİMDEN ÖKSÜZ, ÜLKEMDEN YETİMİM! SERDAR AKİNAN 'NURAY MERT İÇİN' YAZDI!

Akşam gazetesi yazarı Serdar Akinan, Milliyet gazetesinden gönderilen Nuray Mert için yazdı.

NURAY MERT İÇİN

Milliyet benim mesleğe gözümü açtığım gazetedir. Tabiri caizse kapısından kısa pantolonla girmişimdir. Rahmetli eniştem 30 yılı askın bir süre Milliyet’te çalıştı. Gazeteciliğe dair ne öğrendiysem o yıllarda bana hocalık eden onlarca usta sayesindedir. Doğru açıdan doğru zamanda, o anı en iyi yansıtacak kareyi çekmeye odaklanmak, haberi eksiksiz yazmak için sahadan tatminkar ve eksiksiz yanıtlarla dönmek, zamanlamaları eksiksiz hesaplamak, merakı kaybetmemek, şüpheyi daima diri tutmak, kaynaklarına ihanet etmemek ve mesafeyi korumak gibi onlarca mesleki bilgiyi Milliyet’in çatısı altında öğrendim. Bunlardan daha önce ve hepsinin üzerinde ise şunu: Milliyet’i Milliyet yapan onurlu ve ilkeli çalışanlarının meslek aşkı ve markaya kattıkları toplam kalitedir.
Yazı işleri katında yedi gün 24 saat 365 gün aralıksız çalışan o organik enerji merkezinin bitmek tükenmez gücü, tüm katlardaki destek dişlileri döndürüyor ve Milliyet’i adeta yaşayan, kudretli kişiliği olan, bir organizma haline getiriyordu.
Milliyet ruhunun çalışanlarıyla nasıl simbiyotik bir ilişki halinde olduğunu gazete Korkmaz Yiğit’e satıldığında gördüm. O organik yapı ruhunu zedeleyecek bu değişimi reddetti. Direksiyonuna geçen editörlere de farklı tepkiler vermedi değil. Ahmet Altan’ın Atakürt yazısı rahmetli Ufuk Güldemir ve Can Dündar’ı bünyeden koparttı. O olayda ben hep Milliyet markasının yaralandığına inandım.
Bugün gazetenin ruhunun nasıl zedelendiğini tek başına Nuray Mert hadisesinde görmek maalesef mümkün.
Editoryal kadronun ortak aklı ve vicdanı bu olaya nasıl tepki veriyor çok merak ediyorum. Hasan Cemal’in yazısı varsa bir mahcubiyeti örtmeye yeter mi? Sanmıyorum... O yazı Hasan Abi’nin vicdanıdır. Milliyet’in değil.
Benim içine doğmaktan ve büyümekten onur duyduğum, arşiv koleksiyonlarındaki sararmış nüshalarında sayısız haber ve fotoğrafımın olmasından gurur duyduğum Milliyet şimdi nerede?
Sanırım çok uzaklarda...
Mesleğimiz adına umudumu büyük ölçüde yitirdim. Medya sermayesinin hali, sektördeki yeni oyuncuların kafa yapısı, gazetecilerin kahredici tavırsızlığı, örgütsüzlüğü ve toplumun genel itibarıyla duyarsızlığı ortada...
Haluk Şahin’in twitter’da yazdığı gibi, ’Eski ahşap konakta bir yangın alarmı daha söküldü:  Nuray Mert!’ Sesi tek tek kısılan bu isimler, bu eski ahşap konağın birer yangın alarmıydı... Nuray, 28 Şubat’ta doğruları söylerken de sesi birilerinin kulağını tırmalıyordu.
Ne kadar haklı olduğunu ve o günlerin ülkeyi nereye savunduğunu iyi analiz etmek gerek.
Şimdi ne hazindir ki Nuray Mert’in sesini, seslerine ses oldukları kıstı. Utanç verici!
Derin bir hüzün duyuyorum.
Mesleğimden öksüz, ülkemden yetimim.