Gündem
29 Ara 2010 14:01 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:55

MEHMET FARAÇ'IN DA BAŞI KESİLMİŞTİR! CUMHURİYET'TEN KOVULAN FARAÇ KENDİSİNİ KUBİLAY'A BENZETTİ!

Cumhuriyet Gazetesi'nin yollarını ayırdığı Mehmet Faraç kamuoyuna "zorunlu açıklama" yaptı. Faraç açıklamasında gazete yönetimini topa tuttu.

Mehmet Faraç’tan Kamuoyuna Zorunlu Açıklama…

26 yıllık bir çalışanını işten çıkartan Cumhuriyet’in, dün medyaya yaptığı açıklama bile, bugün bu gazetenin kimler tarafından yönetildiğini göstermesi açısından utanç verici bir örnektir.
Baştan sona asılsız iddialarla donatılmış bu açıklama, sansür ve tasfiye nedeniyle gazeteyi protesto yağmuruna tutan Cumhuriyet’in 50 bin okurunu yanıltmaktan başka hiçbir amaç taşımamaktadır.
Cumhuriyet çalışanları devlet memuru değildir, politika yapmak için gazete yönetiminden izin alma gibi bir sorumluluğu da yoktur.
Gazetede yıllardır köşe yazısı yazan Sayın Mümtaz Soysal (Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı) , Sayın Ahmet Tan (CHP Milletvekili) , Sayın Orhan Birgit (DSP PM Üyesi)  ve Sayın Süheyl Batum (CHP Genel Bşk. Yrd.) Cumhuriyet yönetiminden izin alarak mı siyaset yapıyor?
Mehmet Faraç’a yönelik bu ikiyüzlü tavrın asıl amacı nedir?..
Mehmet Faraç’a yönelik, “CHP’nin partinin içişlerine ve genel politikalarına yönelik yazıları” ifadesi tamamen asılsızdır. Cumhuriyet okurları ve tüm kamuoyu benim köşeme internet arşivinden ulaşabilecekken, böylesi bir iddianın hiç çekinmeden ortaya atılması da gazetecilik adına çok düşündürücüdür.
Bana “yalnızca terör” konusunda yazı yazma sınırı getiren aydınlanmacı Cumhuriyet yönetimi, bu kafasıyla bile sansürü peşinen uyguladığını itiraf etmiştir!
Bekir Coşkun’u ve Mine Kırıkkanat’ı salt sansüre uğradıkları için gazeteye almak zorunda(!) kalan zihniyetin 17 yaşında bu gazeteye girmiş bir evladını sansürlemesi ise korkunç bir ikiyüzlülüktür!..
Canı pahasına yazabilmek!..
Mehmet Faraç, vatan tehdit altındayken köşesinde yıllar boyu  börtü böcek, aşk- meşk, yağmur-kar, mendil satan çocuklar, Kaz Dağları, İyonya hikayeleri ve Pablo Neruda şiirleriyle süslenmiş konserve yazılar yazmak yerine, töre, terör, şiddet ve  gericilik gibi Türkiye gerçeklerini canı pahasına cesur kalemiyle yorumlamaktan kaçınmamış, bu yürekli duruşunu on binlerce onurlu Cumhuriyet okurunun da izlediği panel, konferans, söyleşi, tv konuşmaları ve kitaplarıyla da kanıtlamıştır.
Mehmet Faraç, Cumhuriyet’in basketbol yazarı değildir! Kaldı ki gazetede sendika, bilim, vs. başlıkları altında yazı yazan çalışanlara niçin bir konu kısıtlaması getirilmediği de çifte standarttır.
Gazete yönetiminin mesnetsiz iddiaları okur baskısından bunalanların provokatif bir suçlamadır.
Küçük olsun benim olsun zihniyeti!
Mehmet Faraç son yazısında bile CHP adını geçirmeden partiye PKK ve Fethullah yandaşları, Onuncu Yıl Marşı düşmanları ve ikinci cumhuriyetçilerin sızmasını Atatürkçü bir yurtsever olarak yazmayı görev bilmiştir.
Atatürk’ün kurumlarında tarikatçı, Sorosçu, etnik siyasetçi yapılanmaya sessiz kalanların, başını kuma gömenlerin gerçek niyetini hem üç kuruşa talim ettirilen Cumhuriyet çalışanları hem de okurları bilmektedir!
Kaldı ki, Faraç’ın politika yapmasından yakınan gazete yönetimi, ona sansür uygulatan şahsın kendi köşesinde kurultay öncesi CHP’yi nasıl dizayn etmeye çalıştığını, oraya hem kendi kızını hem de Barzani yanlısı bir avukatı monte ettiğini tüm Cumhuriyet okurları da bilmektedir.
Üstelik söz konusu şahıs CHP kurultayından önce “PM’ye girecek kişileri bildiğini” de köşesinde itiraf ederek nasıl siyaset yaptığını ve yanlı durduğunu da itiraf etmiştir.
Bu durum, kimlerin kendi köşesini “siyasi ikbal ve çıkarları doğrultusunda kullandığını” da çok net biçimde kanıtlamıştır.
Cumhuriyet’e 26 yılını veren Mehmet Faraç, bu gazetedeki yazıları nedeniyle kendisi ve ailesinin yaşamını tehdit altına girmesine karşın, Cumhuriyet’i küçük olsun benim olsun zihniyetiyle yönetenlerin kurbanı olmuştur.
Balbay’a ne yapıldıysa!..
Uğur Mumcular korunmasız eski arabalar içinde canlarını vermişken, gazetenin kaynaklarını kendi lüksüne kullanan, İlhan Selçuk’tan sonra onun tahtına oturma kavgası veren, Mustafa Balbay’ı temsilcilikten atıp Silivri zindanında unutan sansürcü ve tasfiyeci zihniyet, Mehmet Faraç’ın medyadaki sitemine bile tahammül edememiş ve ne kadar demokrat olduğunu da kanıtlamıştır.
Ne ilginçtir ki, Mehmet Faraç’ın işten atılma gerekçesi 23 Aralık günü yani Aydınlanma Devrimi’nin şehidi Kubilay’la ilgili yazdığı yazının sansürlenmesidir!
Faraç, “Türkiye’nin aydınlık insanları size Cumhuriyet yakışır” sloganını kullanan bir gazetede her demokrat gibi sansüre direnmiştir…
Ne ilginçtir ki, sansürlenen yazısında”.. PKK yandaşları ile tarikat şeyhine saygılarını sunan Nakşibendi torunları, Cumhuriyet’in en önemli kalesine sızarken aynı yerde Atatürkçü, ulusalcı, Kemalist evlatların başlarının kesilmeye devam ettiğini anımsatmak istedim!..”diyen Mehmet Faraç çok geçmeden haklı çıkmıştır.
Mehmet Faraç’ın da başı kesilmiştir!..
80 yıl önce, Cumhuriyet askeri Kubilay’ın başını kesen Mehdi Mehmet ile adını Atatürk’ün koyduğu Cumhuriyet gazetesinde Mehmet Faraç’ın kellesini isteyenin aynı şehirde doğmuş olması da dikkat edilmesi gereken çok ama çok acı bir rastlantıdır!
Türkiye özerlik tuzağındayken bu tezgahı deşifre eden “Terör ve Toplum” köşesinin kapatılması çok anlamlıdır!...
Cumhuriyet’in mürit değil birey olan okurları bunu sorgulayacaktır!..
Okuruma ve halkıma teşekkür!..
Ekmek paralarını Cumhuriyet’i satın almak için kullanan gazetemizin on binlerce onurlu ve dirençli okuruna tam 26 yıldır ülkemizin Güneydoğu’sunda yaşanan tehdidi bıkmadan usanmadan, korkmadan çekinmeden, eğilmeden bükülmeden ve de gözünü bile kırpmadan duyuran bir yurtsever kalem olarak uğradığım sansür ve tasfiye, ne yazık ki Türkiye’de Atatürk’le anılan kurumların nasıl dizayn edilmeye çalışıldığının da kanıtıdır.
Mehmet Faraç yazılarını yazacak bir platforma, susmayacak olan sesini duyuracak bir mikrofona er geç kavuşacaktır.
Ancak asıl sorgulanması gereken; korku imparatorluğuna dönüşen bu ülkede, Cumhuriyet mitinglerinde 7 milyon insan yürümesine rağmen, etliye sütlüye karışmayan bir yayın politikasıyla muhalefet bile edemeyen Cumhuriyet’in niçin halen 50 bin tirajında kaldığıdır.
Sorun halkta mı yoksa asırlık gazeteyi matbaasız, binasız bırakan yönetimde mi?.. İşte asıl mesele budur.
Beni 26 yıldır okuyan ve yazılarıma on binlerce mail ve telefonla destek veren Cumhuriyet’in tüm okurlarına ve özellikle tv programlarının ardından yanımda olduklarını bildiren halkımıza teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.
Mehmet Faraç