Medya
29 Eyl 2015 17:02 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:54

Kelkit'e damat Salih Tuna'dan Aydın Doğan'a "tavla" resti! Kazanırsa Hürriyet'ten neler isteyecek?

Aydın Doğan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki polemiğe Yeni Şafak yazarı Salih Tuna da dahil oldu.

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, köşesinde, Aydın Doğan'ın Erdoğan'a yazdığı mektupta Kelkitli olduğu vurgusuna değinerek kendisinin de 25 yıldır Kelkit'e damat olduğunu sorunu aralarında çözebileceklerini yazdı.

Tuna, "Aydın Doğan tavla oynamayı çok seviyor. Uzun yıllardır oynamıyorum ama vatana millete hayrı dokunsun diye onunla bir tavla oynayalım. Ama boşu boşuna değil…" yazdı ve kazanırsa Hürriyet'ten neler isteyeceğini de yazdı. 

İşte Salih Tuna'nın bugünkü "Doğma büyüme Pensilvanyalı gibisin ama!" başlıklı yazısı:

Aydın Doğan Kelkitliyse, fakir de çeyrek asırdır Kelkit'e damadım. Araya başka illeri ilçeleri katmadan bu işi kendi aramızda çözebiliriz, diye düşünüyorum.

Nasıl halledeceğimize geçmeden evvel mevzuu şöyle bir hatırlatmak isterim:

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan geçenlerde, “Türkiye'yi 15 yıl önce medya patronları yönetiyordu. Medya patronları hükümet yıkar, hükümet kurardı. Eli cebinde başbakanla konuşanlar vardı. Bana bizzat bu kişi, 'hükümet yıkar, hükümet kurarız' demişti. Ben, 'Kusura bakma ben doğma büyüme Kasımpaşalıyım. Hakkınız olanı alırsınız, hakkınız olmayanı da alamayacaksınız, bunu bilesiniz' dedim…” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Aydın Doğan da buna mukabil, “Ben de doğma büyüme Kelkitliyim. Ben de doğup büyüdüğüm Anadolu yaylasının yiğit delikanlılarının yetiştiği Kelkit'ten geliyorum…” cevabını verdi.

Bu nasıl cevaptır, dahası cevap mıdır, bilemiyorum.

Her şeyden evvel meselenin semt, il, ilçe, bölge veya yöre olmadığını bilmesi gerekirdi.

Sayın Erdoğan “Kasımpaşalıyım” derken, Allah'tan başka kimseye boyun eğmem demek istediğini anlamayan yoktur.

Peki, Aydın Doğan, “Kelkitliyim” derken ne demek istedi?

Yiğitliği falan kastediyorsa, yiğit insan, her şeyden evvel, herkesin bildiği hakikati inkâr etmez, mertçe itiraf eder.

Ne demek, “Ben hiç kimseye öyle bir şey demedim?”

Ne yani, hükümet kurup hükümet yıkmadınız mı? Ayıp yahu, hiç insan kendi yayın organlarının tarihini böyle bir kalemde inkâr eder mi?

Hem inkâr etsen ne olacak, arşiv ortada.

Hayır yani, bugün inkâr ettiğinle dün övünmüyor muydun? “Benim medya organlarım İslamcı koalisyon hükümetine karşı savaş verdi…” diyen kimdi?

Mehmet Ali Birand darbelerdeki katkılarını, “Yatacak yerimiz yok” ifadesiyle dermeyan etmişti.

Mertlik, yiğitlik işte budur; sıkışınca kıvırmamak, yaptığınla adam gibi yüzleşmektir.

Aydın Doğan kusura bakmasın, “doğma büyüme Kelkitliyim” diyor ama, “doğma büyüme Pensilvanyalı” gibi halleri var.

Sıkıştı mı anında inkâr ediyor.

Allah için iyi de kıvırıyor. O kadar ki, “yayın organlarımda çalışanların binde birini tanımam” demesine ramak kaldı.

Biraz daha sıkışsa, “411 el kaosa kalktı” manşetini atan, kendisi için bakanlarla (Güneş Taner olayı) pazarlık yapan (tehdit eden) Ertuğrul Özkök'ü bile tanımazlıktan gelecek sanki.

Lafın düzünü edelim: Aydın Doğan nasıl kıvırırsa kıvırsın, başta Kelkitliler olmak üzere, bu millet ne yaptığını çok iyi biliyor.

Evinin önünde pijamayla başbakan karşıladığını, evinde 6 saat süren toplantının ardından dönemin bakanlar kurulunun açıklandığını, bu milletin manevi değerlerine “irtica” diye diye yıllar yılı küfreden yayın organlarının sahibi olduğunu, Sayın Nuri Albayrak'ın geçen gün anlattığı gibi mafyöz bir kumpasçı gibi hareket ettiğini, gazeteleri teröristlerin cesetlerini mozaiklerken şehitleri teşhir ettiğini, Selahattin Duman adlı köşe yazarının şehit ailelerine alçakça hakaretler ettiğini, Cumhuriyet Savcısı Kiraz'ı katledenlerin propagandasını yapan elemanların ve PKK terörü demekten sakınanların ve “yola döşenen mayın erken patladı” ifadesiyle teröre mazeret arayanların patronu olduğunu unutturamaz!..

İşadamı Halis Toprak'ın naklettiğine göre Turgut Özal, “vatan haini” diyormuş Aydın Doğan'a!
Ben öyle demem. Düzelsin, kendisine ve adamlarına çeki düzen versin, isterim.

Düzelmesi için de…

Bugünkü yazı yolculuğumuza başlarken söylediğim üzre: “Aydın Doğan Kelkitliyse, fakir de çeyrek asırdır Kelkit'e damadım. Araya başka illeri ilçeleri katmadan bu işi kendi aramızda çözebiliriz…”

Nasıl mı?

Aydın Doğan tavla oynamayı çok seviyor. Uzun yıllardır oynamıyorum ama vatana millete hayrı dokunsun diye onunla bir tavla oynayalım. Ama boşu boşuna değil…

Şayet ben kazanırsam…

Aydın Doğan bundan kelli terör örgütlerini arkalayan yayınlar yapmayacak, hükümet kurup hükümet yıkmanın günümüz sürümlerini devreye sokmak için adam parlatmaktan ve paralelcilerle işbirliğini yapmaktan vazgeçecek. Gerçekten özgür, gerçekten bağımsız ve sonuna kadar muhalif ama kimseye iftira atmadan, hiçbir ifadeyi çarpıtmadan yayın yapacak.

Şayet Aydın Doğan kazanırsa…

Ertuğrul Özkök'ü hep birlikte Taksim'de asalım.

Ne dersiniz Sayın Doğan?

Zar tutmak, hatta hile yapmak serbest… Ben ne düşüneceğim, Ertuğrul Özkök düşünsün!