Medya
15 Ağu 2014 09:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:34

Hatipoğlu'ndan kendisine dava açan Ateistlere yanıt; Hayatım boyunca...

İlahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, bugünkü köşesinde kendisine Ateizm Derneği tarafından dava açılmasına neden olan sözlerine açıklık getirip neler yazdı?

İşte Sabah Gazetesi'nde yazan Hatipoğlu'nun "İnançsızlarla ilgili bir açıklama" başlıklı yazısı...

Hepinizin malumudur ki, hayatım boyunca kutuplaşmadan, ötekileştirmeden uzak herkesi kucaklayan bir yol çizdim.
Konuşmalarımda, yazılarımda bu tema hâkimdir. Sizler her sözümü ve konuşmamı iyi biliyor ve takip ediyorsunuz. Çünkü kutuplaştıran, kavga ettiren ve ötekileştiren zaten fazlasıyla var.
Kendilerine bazı sıfatlar ekleyerek inançsız olduklarını vurgulayan bazılarının Kuran-ı Kerim'in beyanlarından rahatsız olmaları tabiidir. Çünkü Kuran-ı Kerim; şirkin, küfrün, inançsızlığın ve imansızlığın ve de tahribat ile tahrifatın her türlüsünü tedavi etmeye gelmiş son vahiydir. Son sözdür. Biz bunu iletmek ve insanları İslam'a çağırmak göreviyle ve sorumluluğuyla mücehheziz. Bizler inancımızın ve imanımızın emirlerini, kimseyi rencide etmeden, kırmadan ve aşağılamadan tebliğe çalışıyoruz. Bizler bunu yaparken Rabbin hatırını her hatırdan daha yüce sayarız. Ancak şu sözü de hiç ihmal etmeyiz, İslam'ın kapısı herkese açıktır. Geleceklere. Gelmek isteyenlere.
Ama bu daveti duymaktan nefret edenlere, İslam'ın dışında kalmaya çalışanlara -leküm dinukum veliyedin- sizin dininiz, size, bizimki bize deriz ve geçeriz.
Çünkü Yüce Kitap, "Peygamber'e düşen ancak tebliğdir" buyuruyor. "Sen onlar üzerine dayatıcı değilsin" buyuruyor.
Biz bu tebliği yaparken, Allah'a iman edin ve şeytanın aldatmasına gelmeyin, çünkü şeytan ve nefis bütün kötülüklerin özüdür. Şeytanı dost edinmeyin, çünkü şeytan Allah'ı bilmesine rağmen büyüklenme duygusundan ötürü kovuldu ve şeytan oldu deriz. Tıpkı insanların dedesi Hz. Adem'i aldattığı gibi sizi de aldatmasın deriz. Kuran-ı Kerim birçok ayette şeytanın imansızlığın, şirkin ve Allah'a isyanın bayraktarı olduğunu vurgular. Kişi şeytana inanır veya inanmaz, Kuran'ın beyanına göre bunun hiçbir anlamı yoktur. Çünkü şeytan insanın damarları içinde gezinip nefis suretiyle onlara hâkimiyet sağlar.
Kişi bunun farkında bile olmaz.
Olmayabilir. Bu Kurani uyarıları, kendilerine hakaret gibi algılayıp bahane arayanlara diyecek sözümüz yoktur. Birileri bu uyarıdan rahatsız oluyor diye Kuran'ı ve Hz. Peygamber'i ve onların uyarılarını anlatmaktan uzak duracak değiliz herhalde.
Biz arzu ederiz ki bütün insanlık İslam'ın bu sesine kulak versin. Ve Kuran'a iman etsin. Yüce Allah'a inansın.
Bu işin dışında kalanlara da, Hz.
Mevlana'nın dediği gibi deriz. İnanana ve inanmayana da yüreğimiz açıktır. Çünkü dinde düşmanlığa ve nefrete yer yoktur. Sevgiye çağrı vardır. İnanamayanların çoğu ne yazık ki önyargılarının, peşin hükümlülüğün esiri olmuşlardır. İslam hiçbir inanca alternatif olarak inmemiş, Yüce Rabbin bir beyanı ve mesajı olarak insanlığa son şans olarak gelmiştir. İslam'ın anlatılması, Allah'a inanın denilmesi hiç kimseyi rahatsız etmemelidir. Ediyorsa kendilerini sorgulamalı ve saygı ile edep dahilinde bunu karşılamalılar. İnanır veya inanmazlar.
Bu da onlara kalmıştır.
İnançsızlarla ilgili bütün tenkit ve yorumlarımız onların felsefelerine yönelik birer tahlildir. Elbette ki kişilerin karakter veya şahsiyetleri bunun dışında değerlendirilmelidir. Onun için çoğu kez ifade ettiğim gibi, günahkâra değil, günaha karşıyız. Mezhep kavgalarına, yargısız infaza, insanların görüşlerinden dolayı öldürülmelerine, kafalarını kesilmesine, şeytana tapıyorlar diye infaz edilmelerine, sağdan veya soldan olsun insanların darağaçlarında sallandırılmalarına, otellerde yakılmalarına, köylerinde camiye konulup öldürülmelerine hep şiddetle karşı durdum ve onlarca kez yazdım. Konuştum. Alevi-
Sünni kardeşliği dedim. Kürt- Türk kardeşliği dedim. Kapalı- açık kardeşliği dedim. Ermeni- Süryani insanımızdır dedim. "Ateist de olsa, deist de olsa, şintuist de olsa insanların inanma hakkına müdahale edilmemeli" dedim. Kimsenin hatırı veya paşa gönlü için değil, imanımdan ötürü bunları hep seslendirdim. Çünkü bizim akidemizde, masumun, çocuğun, mazlumun dini, ırkı, dili, felsefesi ve aidiyeti sorgulanmaz. Kuran bize böyle öğretti, Hz. Resul böyle fısıldadı.
Başka türlü inansaydık, gök yere inse, yer göğe çıksa inancımızdan vazgeçmezdik.
Hiç kimsenin hatırı için görüşümüzü değiştirmezdik. Bu iş böyle der ve geçerdik.
Ama iman ve vicdan bize bu söylediğim hassasiyetleri öğretti.
Fakat bunların hiçbiri Kuran'ın ve dinin gerçeğini uygun dille söylememize, iletmemize, tebliğ etmemize ve insanları ürkütmeden ve dışlamadan ve de suçlamadan buna davet etmemize bir engel oluşturamaz. Ve oluşturmayacak da. Bu yıl ramazan ayında kendi hür iradeleriyle, iftar programımızda İslam'a giren insanlar ve bunun binlerce örneği bunun bir delilidir. Biz uygun bir dille Kuran'ı ve Hz. Peygamber'i (s.a.v.) anlatmaya ve yanlış anlayışlara karşı uyarıya devam edeceğiz. Hedefim, bütün yeryüzüne İslam'ın sevgi ve barış yüzünü hatırlatmaktır. İslam'a kazandıracağım her yürek benim en büyük övüncüm olacaktır ahirette. Hiçbir güç beni bundan ve bu hizmetten alıkoyamaz.
Koyamayacaktır da. Çünkü benim varlık sebebim budur. Bu işin dışında kalanlara da hidayet dileriz.
Bu satırları inançlara bakışımızı özetlesin diye yazdım. Elbette bu hususlarda daha ileride, daha geniş yazılar yazarım inşallah.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız