Medya
18 Haz 2010 13:12 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:23

HABERTÜRK'ÜN KADIN KÖŞE YAZARLARI BİRBİRİNİ KOLLUYOR MU?

İş dünyasında ve özellikle medyada kadınlarla ilgili yaygın bir kanı var: Kadınlar birbirlerinin altını oyar, birbirlerine kazık atar, çekemez

Medya ve kadınlar

İŞ dünyasında ve özellikle medyada kadınlarla ilgili yaygın bir kanı var: Kadınlar  birbirlerinin altını oyar, birbirlerine kazık atar, çekemez.

Öyle mi gerçekten?

Yıllarca yabancı basında Türkiye muhabirliği yaptıktan sonra ilk kez yeni gazetem Habertürk’te kurumsal ortamda bulunuyorum. Tek tek saymadım gerçi ama
sanırım Habertürk, kadın köşe yazarlarının en yoğun olduğu gazetelerin başını çekiyor.
Teşekkürler Fatih Altaylı. Ve teşekkürler Kutlu Esendemir. Aramızda kurduğun köprüden ötürü...

Ancak teşekkür borcum olduğu biri daha var. Sevgili Ece Temelkuran. Hani okula ilk kez gelen ürkek ve yalnız çocuğu elinden tutan bir melek çıkar ya. Ece gazeteye ayak bastığım günden itibaren elimden tuttu. Köşesinden selamladı. İlk işlerimin arasında olan Kandil röportajımı övdü, moral verdi.

Hep birlikte yaşadığımız 10’uncu katta oda tahsisi yapılırken beni kaplanlar gibi savundu.  Agatha Christie’nin meşhur dedektifi Mrs. Marple misali en güzel boş odanın izini sürdü. Bulunca da Fatih’e, o buğulu sesiyle “Amberin’e bu oda verilmeli” fetvasında bulundu. Oda benim oldu. Bu kez odama koltuk,  gazete, zımba nereden istenir öğretti. En son da varlığından bir  buçuk aydır haberdar olmadığım süper kafeteryamızla tanıştırdı. Allah razı olsun.

Günde bir öğün olsun taze sebze yiyorum artık. Ha bir de Ece’nin, “Seni televizyonda gördüm, ne kadar güzeldin” mesajları  cebimden hiçbir zaman eksik olmadı. Evet, “Onun hırsı aslında  vicdanının önünde koşuyor” diye karalamaya kalkan ama aslında çekemeyenlere tek sözüm var: Palavra, palavra, palavra.

Ece yalnız değil. Sevgili Aslı’cığım var. Aslı Aydıntaşbaş. Gazeteyle anlaştıktan birkaç gün geçmişti, Genel Yayın Yönetmen Yardımcımız Doğan Satmış’ın yanında
oturuyordum. Blackberry’sine düşen  bir mesajı gösterdi: “Amberin’i almakla ne iyi ettiniz.” Mesaj  Aslı’dan gelmişti. Bazı insanlar dostlarını, birçok gazeteci de kaynaklarını kimseyle paylaşmak istemez. Bizim Aslı tam tersine, insanları birbiriyle tanıştırmaktan acayip zevk duyar. Örneğin, Arnavutluk Dışişleri Bakanı evine geldiğinde hemen bana telefon açıp “Atla gel” demişti. O müthiş misafirperverlik örneklerini sıralamaya kalksam, gazetede boş sayfa kalmaz herhalde.

DAYANIŞARAK GÜÇLENMEK
Düşünüyorum da Soli Özel hariç (kaldı ki kendisi aynı zamanda akademisyen) hangi  erkek meslektaşım evinde ağırladı? Galiba hiç kimse. En azından İstanbul’da. Neyse onları geçtik.

Ya defalarca önemli bir şahsiyet olmadığım halde benimle ısrarla tam sayfa röportaj yapan yeni kuşağın ışıklı isimlerinden Nagehan Alçı ve Fadime Özkan? Hem de ikişer defa yaptılar bunu. Onlara ne demeli? Deli bunlar!

Belma’yı unutmayalım bu arada. Tanıdığım en titiz gazetecilerden Belma Akçura. Allah bilir kızcağız kaç kere imdadıma yetişip saatlerce Ergenekon’u yılmadan anlatmıştır bana. Benimle paylaştığı haber kaynakları saymakla bitmez.

Ancak en büyük teşekkürü sanırım Yasemin Çongar’a boçluyum. Türk medyasıyla beni tanıştıran o. Türk okuruyla bana Taraf’ta verdiği köşemde buluştuk ilk kez. Bir nevi kumardı onunkisi. Hayatımda birkaç istisna hariç hiç Türkçe yazmamıştım. Ama bilirsiniz, bizim Yasemin risk almaktan korkmaz! Yerim olsaydı bu liste uzayıp giderdi. Ama sanırım aktardığım tecrübelerim üzerinden tezimi yeterince savundum. Başarılı kadınlar birbirlerini ezerek değil birbirleriyle dayanışarak güçleniyorlar.

Ece geçenlerde bana çok önemli bir laf etmişti: “Çok çalışan insanın başkalarına kötülük yapmaya zamanı olmaz.” Ece haklı. Erkek olsun kadın olsun çalışkan insandan korkulmaz...

Amberin Zaman/Habertürk