Medya
10 Eki 2010 08:36 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:42

''DEVLET TARAFINDAN YOK EDİLMEYE ÇALIŞILMIŞ BİR GAZETECİYİM!''

Birand : "Şimdi çok merak ediyorum, acaba bu gazetecilere ait bantları kim, nasıl sızdıracak."

Avcı’dan değil devletten şikayetçi oldum

Şimdi cennet vatanın son gündem maddesi, Hanefi Avcı’nın çalışma odasından çıktığı ileri sürülen ses bantları. Bu bantlarda sesi duyulan gazeteciler mağdur sıfatıyla ifade veriyorlar.
          
İlk çağırılanlardan biri de bendim .
          
Savcı’ya “şikayetçi olmadığımı” söyledim.
          
Ne garip bir dünyada yaşıyoruz.
          
Twitter’de, Facebook’da ve okurlarımın bir bölümü “Neden şikayetçi olmadın?” sorusunu sormaya başladılar. Sanki, bana ait bantlarda suç unsuru varmış da, onun ortaya çıkmaması için şikayet etmemişim gibi bir izlenim yaygınlaşıverdi.
          
Hanefi Avcı’ya yönelik linç kampanyasına ters düştüğümden dolayı olacak, garip garip tepkilerle karşılaşıyorum. Bunlardan biri de, Fatih Altaylı’dan geldi. Aynı şekilde davet edilmiş, bantları dinletilmiş ve o şikayetçi olmuş. Olabilir, kendi bileceği bir iş. Ancak, orada durmayıp, adliye çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, bana da bodoslamış. “M.Ali Birand’ın neden şikayetçi olmadığını anlamadım. Şimdi şikayetçi olunmayacakta ne zaman olunacak?” demiş.  “Bana ne, M.Ali’ye sorun “ diyeceğine, o da bir komplo havası vermiş. Gereksiz bir polemiğin tohumunu atmış...
 
HANEFİ AVCI , BANA ŞANTAJ YAPMADI Kİ...
 
Neden şikayetçi olacakmışım ki?
 
1. Savcılar bana, Hanefi Avcı’nın bu kasetlerle bana şantaj yapıp yapmadığını sordular. Ben de böyle bir şey olmadığını söyledim. Hanefi Avcı’dan bu nedenle şikayetçi olmadığımı söyledim.
2. Ayrıca, bu dinlemeleri Hanefi Avcı tarafından yapılıp yapılmadığını -savcılar dahil- kimse bilmiyor. Üstüne üstlük, Hanefi Avcı, bana dolaylı şekilde yolladığı mektupta, kendinde böyle kasetlerin bulunmadığına yemin ediyor. Bu durumda, bana söyler misiniz lütfen, nereden geldiği dahi bilinmeyen kasetlerden dolayı Hanefi Avcı’yı neden şikayet edeyim?
3. Üstelik, bu dinlemelerin kimin tarafından yapıldığını saptamak, yasal olup olmadığını bulmak devletin işi değil midir? Devletin bizi koruması gerekmez mi? Benim veya diğer meslekdaşlarımın şikayetleri mi gerekir?
                                               *                                 *                                 *
 
DEVLET BENİ YOK ETMEYE ÇALIŞTI, BEN BUNDAN ŞİKAYETÇİYİM
          
İşin doğrusu şudur:
          
1993-1998 döneminde Devletimizin bazı kesimleri beni yok etmeye çalıştı. Özetle şöyle olaylar yaşadım:
 
- Devletin hangi kurumundan emir aldığını anlayamadım, ancak birileri arkama Yeşil adındaki katili  taktı. Daha ayrıntılı bilgi isteyenler, Mehmet Ağar ile Mehmet Eymür’e sorabilirler.
- Asker kökenli olduklarını iddia eden, yasa dışı bir gurup, beni öldürme kararı aldı. Dönemin MİT müsteşarı Sönmez Köksal ve o zamanki yardımcısı Şenkal Atasagun’a sorarsanız, ayrıntılarıyla anlatırlar. Onların dikkati ve MİT’in sürekli korumasıyla hayatta kalabildiğime inanıyorum.
- TRT davasında, hem olayın hazırlanışı, hem de mahkeme sırasında Devletin parmağını da, avukatım olan değerli Prof. Köksal Bayraktar’a sorarsanız anlatabilir.
- Genelkurmay Başkanlığı yalan dolan bir Andıç hazırlattı ve beni kamuoyunun gözünde lekelemek istedi.Askerı mahkemelerde yıllarım geçti. Ancak sonunda yine kendileri yalanlarını kabul ettiler.
- Defalarca mahkemeye verildim, yıllarca yazdıklarımı savunmak zorunda kaldım.
 
Anlayacağınız, ben T.C Devletinin bazı kesimleri tarafından sistematik şekilde “yok edilmeye çalışılmış” bir insanım.
 
Neden biliyor musunuz ?
 
1. Başta Kürt sorunu olmak üzere resmi ideolojileri reddetmem ve liberal yaklaşımımı bozmamam.
2. PKK terörünün sadece silahla çözümlenemeyeceğini yazıp çizmem. (Bugün, eskiden yazdıklarım resmen uygulanıyor)
3. Fethullah Gülen hareketine karşı çıkmaman, başörtüsünün üniversitelerde serbest kalması gerektiğine inanmam.
 
Özetlemem gerekirse, bugün ortada kahraman gibi dolaşan bazı meslakdaşlarım beni Askere espiyonladıkları, televizyonlarda yalan haberlerle lekelemeye çalıştıkları, siperlerde saklandıkları dönemlerde, sesimi kısmadım, korkmadım. Bazıları gibi, Askere yaranmaya çalışmadım. Doğru bildiğimi yazdım.
          
Bütün bu yıllarda da, Hanefi Avcı , patronlarından korkmadan destek olan nice Devlet bürokratı gibi, manevi destek verdi. Hanefi Avcı ile birkaç defanın dışında temasım olmamıştır. Geçmişte neler yaptığı, kime ve neye inandığı da umurumda değil. Babamın oğlu hiç değil. Savunmasını da yüklenecek değilim, üstelik böyle birşeye de ihtiyacı yok.
Benim kafamdaki Avcı, başkaları ne düşünürse düşünsün, sağlam biridir. Yanılabilirim, ancak bu benim kendi değerlendirmemdir.
                                            
Benim asıl şikayetçi olduğum, beni dinleten, beni yok etmeye çalışan Devlet’in içindeki odaklardır.
                                   *                                 *                                 *
BAKALIM BU BANTLARI KİM NASIL SIZDIRACAK?
                                                                                                                
Şimdi çok merak ediyorum, acaba bu gazetecilere ait bantları kim, nasıl sızdıracak.
          
Savcılardan hiçbir kuşkum yok.
          
Bakın göreceksiniz, emniyet içindeki bu garip hesaplaşma uğruna ve sırf Hanefi Avcı’yı vurmak için emniyet teşkilatından bazıları harekete geçeceklerdir. Yakında, bu konuşmalar internete düşecektir.
          
Çok merak ediyorum...
          
Acaba hala eski hoyrat Devlet düzeni mi sürüyor, yoksa Devlet artık hepimizin özel hayatını güvence altına almakta kararlı mı?
          
Bakalım, İçişleri Bakanı Atalay bu konuda ne oranda duyarlı olacak ve bu çirkinliğin önüne geçebilecek.
          
Yeter artık, Devlet’ten korkmak istemiyoruz...
          
Devlet’ e güvenmek istiyoruz.

Mehmet Ali Birand / Posta