CHP’nin “Derin Ağabeyler”i harekete geçti.. Partinin “Ulvi Çıkarları” mı söz konusu?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin, eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ve eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yedikleri “yemeği” değerlendirdi ve ne anlama gelebileceğini analiz etti…

Efendim: her köklü ve geleneği olan partinin kriz durumlarında devreye giren, birtakım “Derin şahsiyetleri” vardır. Onlar –benzetmemi mazur görün- o partinin “Derin Devleti” gibidirler. Yahut “Aksakallılar”a, “Akiller”e benzerler. Bunlar partide bir çatışma olduğunda devreye girerler ve tarafları uzlaştırmaya, ikna etmeye, yol göstermeye gerekirse yeni rota çizmeye çalışırlar. Bunların gücü fiili bir güçten ziyade manevi bir boyuttadır ve deneyime dayalıdır. Partinin yaşları ve görevleri icabı geçmiş birikimini, hafızasını temsil ederler. Duygusal değil “mantıki” kriterlerle davranmaları beklenir. Böyle olması da normaldir.

Partinin “Yıpranması” Tehlikesine Karşı!..

Şayet bunlar ortaya çıkmışlarsa anlayın ki, gidişattan memnun olmayan, mevcut durumun partiye zarar vereceğini, partiyi yıpratacağını düşünen ve başka formüller arayan bir refleks harekete geçmiştir. Bunlar parti içinde başka bir iradenin sözcüsüdürler. Partinin “nabız tutucu” larıdırlar. Tüm ağırlıkları buradan gelir. Onların tavrı ister istemez dikkate alınır!  

İşte eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin, eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ve eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Beylikdüzü Belediyesi'nin düzenlediği bir etkinlik esnasındaki yemek yemeleri bu türden bir olaydı. Tabii ki bu yemekte “Duyduk ki şu restoranın yemekleri çok güzelmiş hadi kendimize bir ziyafet çekelim” diye bir araya gelmediler. Karayalçın ifadelerinde bunu sanki bir “rastlantı” gibi göstermeye çalışsa da bu işler böyle olur. “Yemek” işin bahanesidir. Siyasetin kurtları bunu iyi bilir!

Partinin “Ulvi Çıkarları” mı söz konusu?..

Peki bu buluşmada neler konuşulmuş olabilir?.. Öncelikle Karayalçın’ın ifadelerinden çıkan ve tahmin edebildiğimiz kadarıyla bu toplantıda İmamoğlu’na “Şu an genel başkanlığa aday olma, tekrar belediye başkanı adayımız ol” çağrısında bulunulmuşa benziyor. Hatta TV100’de “Kübra Par’la Farklı Açılar” programında söylediği bir tabir oldukça dikkat çekiciydi. İmamoğlu’nun bundan kaçamayacağı bir tür “Kader Kilitlenmesi” olduğunu söylüyordu Karayalçın. Aynı kavramı Haber Global’de Çağlar Cilara ile röportajında da kullanacaktı. Kendisinin de İmamoğlu’na bu yönde telkinde bulunduğu anlaşılıyordu.

Ayrıca anlaşılan burada tıpkı “Devletin Ulvi Çıkarları” söyleminde olduğu gibi  “Partinin Ulvi Çıkarları” söz konusuydu. Bu söylem kulağa hayli “tanıdık” geliyordu:  “Koşullar, partimizin çıkarı, İstanbul'un çıkarı için Ekrem beyin İBB adayı olmasını gerektiriyor. Ekrem beyle bu seçimi kazanacağımıza içtenlikle inanıyorum. Ekrem Bey’e de onu söyledim. Dostlukla, içtenlikle dedim ki 'Kusura bakmayın, ben sizin büyüğünüzüm, ağabeyinizim. Sizinle görüşmeden bunları söyledim.' Ekrem bey de gülümseyerek karşıladı." Tabii bu gülümsemenin “Müstehzi bir gülümseme” mi olduğu yoksa olmadığı mı ayrıca tartışılır!

İlaveten hatırlatılmalı ki, kimilerinin göstermeye çalıştığının aksine bu İmamoğlu’nun “Eski genel başkanların desteğini alması” şeklinde değil, tam tersine uyarı ve ikazlarını alması şeklinde cereyan etmişe benziyor.

“Tehdit ve Risk Değerlendirmesi” mi Yapıldı?..

Karayalçın’ın dışında eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin, eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen’in neler söylediği pek bilinmese de hepsinin bir tür “heyet” gibi –belki nüanslar ve üslup hariç- esasta aynı tutumda olduklarını ve “blok tavır” içinde olduklarını düşünmek sanırım pek yanlış olmaz. “Mesaj”ları sabitti. Muhtemelen de oraya gelmeden önce ne söyleyeceklerini aralarında saptamış olmalılar. Toplantı sonrasında da aralarında bir değerlendirme yaptıklarını tahmin etmek zor olmaz. Zaten “misyonları”nın gereği de bu olmalıydı!

Ancak Karayalçın ve onun gibi düşünenlerin haklı oldukları bazı noktalar olabilir. Örneğin partideki giderek derinleşen çatışma yarın öbür gün bir “bölünmeye” doğru gidebilirdi. Nitekim Karayalçın Kübra Par’a “partide bölünme riski görüyorum” diyordu. İşte bu tıpkı devlette olduğu gibi bir takım riskler saptandığının işaretiydi. Belli ki parti için bir “Tehdit ve risk değerlendirmesi” yapılmışa benziyor. Onlarda “durumdan vazife çıkarmış” olabilirler!

İmamoğlu “Çağrı”ya Uymazsa Ne olur?..

Ayrıca bu görüşmede şu an için bir “karşı teklif” ya da “taahhüt” de bulunulmadığını zannediyorum. ( “Sen şimdilik büyükşehir adayı ol, sonra genel başkanlığın için gereğini yaparız” gibi) Sadece İmamoğlu’na bunun adeta bir “vazife” olduğu, kendisine de zarar verebileceği, işlerin İstanbul’da ters gitmesi halinde bunun bir “faturası” olacağı, siyasi geleceğini etkileyebileceği hatırlatılmak (“Korkutulmak” da denebilir mi acaba?) suretiyle eğilim sezdirilmiş olmalı. O açıdan İmamoğlu bu lisan-ı münasip “uyarı” ya da “rica”yı dikkate alabilirde almayabilirde. Halbuki bu yönde bir “kaynama” başladığının (Ya da başlatıldığının) göstergesidir. Demek ki CHP içi dengeler yahut geleneksel yapı henüz buna izin vermek istemiyor, kendince “önlem” alıyor demektir.

Peki İmamoğlu bunu kabul etmezse ne olur? Önümüzdeki günlerde İmamoğlu’na yönelik “İddiandan vazgeç” baskısı gelebilir. (O zaman medyadaki hızlı çark edişlere dikkat edin lütfen!) Öyle ki Kılıçdaroğlu’na “çekil” baskısının tersi bir durum olur bu. Bu bir kampanyaya dönüşebilir. O da olmaz ise durum daha da karmaşıklaşıp, sertleşebilir. İmamoğlu buna ne kadar direnebilir ya da karşı-önlemler alabilir bilmiyorum. (Yahut da durumu kabullenip, hamlesini seçimler sonrasına erteleyebilir mi?) Kavga Kılıçdaroğlu-İmamoğlu ekseninden başka bir boyuta sıçrayabilir. (Genel başkanlıkta ara formül olarak Karayalçın'ın adı öne çıkıyor ama bilinmez.) O zaman tablo başkalaşır.

“Derin Ağabeyler” Harekete mi Geçti?

Öyle anlaşılıyor ki -hangi sebeple olursa olsun-  her halükârda partinin “Derin ağabeyleri” harekete geçmiş bulunuyor. Olay bir “ikna operasyonu”ndan bir “kuşatma”ya, belki süreçte bir “aforoz”a, başka bir aday çıkartılmasına, vb kadar gidebilir. (Tabii hiç aklımıza gelmeyen, göremediğimiz başka plan yahut hesaplar da olabilir o başka) Şimdilik “yumuşak” bir müdahaledir. Yarın öbür gün “dizayn çabası”na dönüşebilir.

Yahut da bütün bunlar varsayımsaldır. Hatta benim kuruntumdur. Bu nabız yoklamanın hakikaten çatışmaya samimi bir “çözüm arayışı” mı yoksa İmamoğlu’nun adaylık arayışını engellemeye, frenlemeye yönelik bir “manevra” mı olduğu orası önemli. İkisi de olabilir. Bunu gelişmeler gösterecek.

Bakalım CHP’nin “Ağır Ağabeyleri” ne kadar ağırlar göreceğiz!..

03. 08. 2023

atilla.akar@medyaradar.com