Medya
27 Haz 2012 13:06 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:51

BABASI HASAN CEMAL'İ NEDEN EVLATLIKTAN RED EDECEKTİ?

Milliyet yazarı Hasan Cemal, babasıyla arasında yaşanan çok çarpıcı bir diyaloğu köşesine aktardı..

Futbol, babaların günahıdır!

Futbol dilencileri akın akın geliyor Donetsk’e, Varşova’ya. Finale adını yazdıracak iki takım bugün ve yarın akşam belli olacak. İki peşin favori İspanya’yla Almanya’ya, turnuvanın iki yükselen takımı İtalya’yla Portekiz havlu attırabilir mi? Bu ihtimal yok değil. Çünkü İtalya ve Portekiz çok hırslı, çok iştahlı, kupaya aç takımlar... Ve bu akşam yarı finali yönetecek Cüneyt Çakır’ı da izleyeceğiz heyecanla...

KİEV
Hava kapalı, yağmur çiseliyor. Birazdan ‘milyonlarca gülün şehri’ne doğru yola çıkacağız.
Maç var!
Futbol dilencileri akın akın geliyor olacak Donetsk’e. Çünkü, finale adını yazdıracak ilk takım bu akşam belli oluyor.
İspanya mı, Portekiz mi?
Yarın akşam da Varşova’da bir başka müthiş yarı final maçı Almanya’yla İtalya arasında oynanırken de zaman duracak.
Futbol kaçıkları çoktan duaya çıktılar, bu iki maçta da gökyüzündeki yıldızlar gol olup yağsın diye...
Hâlâ gözümün önünde.
Pazar akşamı İngiltere-İtalya maçına gidiyordum. Dikkatimi çekti. Bir baba, altı yedi yaşlarındaki oğlan çocuğunu elinden tutmuş, stada doğru acele adımlarla yürüyorlar.
Çocuk babasına yetişmekte zorlanıyor. Sürüklene sürüklene yürüyor yanında, yetişmeye çalışıyor babasına.

Ama olsun, umurunda değil.
Oğlanın yüzünden okunuyor bütün mutluluğu. Belki de ilk maçına gidiyor babasıyla...
Bunun nasıl bir heyecan olduğunu bilirim.
Çok iyi hatırlıyorum.
Ahmet Cemal, sevgili babam da, beni elimden tutup ilk maçıma Ankara’da götürmüştü.
1950’lerin ilk yarısı olmalı.
İngiltere’yi Wembley’de perişan etmiş Puşkaş’lı o muhteşem Macaristan milli takımı Ankara’ya gelmişti.
Babam beni de maça götüreceğini söyleyince dünyalar benim olmuştu.
O zamanlar numaralı yoktu. Erken gelen yeri kapardı. Buz gibi karlı bir günde, maçtan saatler önce Ulus’taki 19 Mayıs stadının yolunu tutmuştuk babamla.
Annem, sevgili Ayşe Cemal, haşlanmış katı yumurta ve kuru köfteden oluşan öğlen yemeği çıkınımızı hazırlayıp babamın eline tutuştururken, uyarmayı da ihmal etmemişti:
“Haso’yu üşütme!”
Bu arada dizlerimize örtmek için bir de battaniye vermişti yanımıza zorla...
Futbol, babaların günahıdır!
Bendeki futbol ateşini yakan da babam olmuştu.
Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde Almanya’nın Stuttgart şehrinde futbol oynarken çekilmiş fotoğraflarını bana gururla gösterirdi.
O fotoğrafları hâlâ saklarım.
Babamdı, beni Galatasaraylı yapan da. Okuldandı, çok koyu bir Galatasaraylıydı. Bizim ailede başka takımdan birini, hele Fenerbahçeliyi hiç anımsamıyorum, yoktu.
Lisedeyken bir seferinde babama bir konuda çok kızınca, aklım sıra onu tehdit etmiştim:
“Ben de Fenerli olacağım, gidip Fenerbahçe’de top oynayacağım.”
Cevabını hiç unutmam:
“Ben de seni evlatlıktan reddederim!”
Futbol içimde kalmıştır.
Altı yaşında büyüklerle futbol oynarken sağ bacağımın iki kemiği kırılmıştı. 13 yaşında da, yine futbol oynarken sağ kolumu iki kez aynı yerden kırmıştım.
15-16 yaşındaydım.
Yazları Galatasaray genç takımının antrenmanlarına katılırdım. Doğan Koloğlu çalıştırıyordu. Liseyi bitirip İstanbul’da Hukuk Fakültesi’ne yazılıp futbol dünyasına adım atacaktım 17 yaşında.
Ama Ankara’da Siyasal Bilgiler’i kazanınca gelecek planları değişti. Bir yandan babam bastırdı, “Mülkiye’ye gir, hariciyeci ol!” diye, diğer yandan da sevgili Doğan Abi, “Mülkiye’yi kazanmışsın kal Ankara’da” diye...
Futbol hülyası böyle bitti.
Çok oynamak isterdim.
Oynamadım ama futbolkolik oldum sayılır. Çok seviyorum futbolu...
Keşke sevgili Ahmet Cemal de görseydi bugünleri. Elinde cigarası ve kahvesi, renkli televizyon kanallarının karşısına oturur sabah akşam futbol maçı seyrederdi. O ancak ömrünün sonlarına doğru tek kanal siyah beyaz televizyona yetişebildi.
Onu, evimizde Philips marka formikadan radyonun başına eğilmiş, elinden düşmeyen Birinci cigarasıyla cızırtılı maç yayınlarını dinlerken anımsıyorum.
Almanya’nın Macaristan’ı yenip şampiyon olduğu İsviçre’deki 1954 Dünya Kupası finalini ben de babamla birlikte o radyonun başında dinlemiştim.
Yayın uzaklaşır gibi olup cızırtı artınca sinirlenir eliyle şöyle bir vururdu radyonun bir tarafına, kendine gel gibisinden...
İyi ki futbol var!
Portekiz mi, İspanya mı?
İtalya mı, Almanya mı?
İki peşin favori İspanya’yla Almanya’ya, turnuvanın iki yükselen takımı İtalya’yla Portekiz havlu attırabilir mi?
Bu ihtimal yok değil.
Çünkü İtalya ve Portekiz çok hırslı, çok iştahlı, kupaya aç takımlar...
Ve 16 yıl sonra bir Avrupa şampiyonasında görev alan ilk Türk hakem Cüneyt Çakır’ı izleyeceğiz heyecanla, Portekiz-İspanya maçında...
Haydi maça maça!

Hasan CEMAL / MİLLİYET