O çocuğun annesi siz olsaydınız…

Afyonkarahisar'da, bir ilkokuldaki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında kaydedilen görüntü gündem yarattı. Öğrencilerin yapmış olduğu gösteri sırasında, bir öğrencinin öğretmeni tarafından gruptan çıkarılarak köşede ayrı tutulması Medyaradar yazarı Varol Ersoy'un da tepkisini çekti.

VAROL ERSOY varol.ersoy@medyaradar.com

Bugün ne savaş, ne siyaset, ne yalan dolan, ne medya, ne ekonomik kriz…
Ne futbol, ne magazin, ne geçim sıkıntısı, ne de hayat pahalılığı…
Bugün bir anneden söz edeceğim size!
Ve kendinizi sadece bu yazıyı okuduğunuz bir kaç dakikalığına onun yerine koymanızı isteyeceğim.
Çünkü ben günlerdir o anneyim ve isyan ediyorum!
*
Ülke genelinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlanıyor… Cumhuriyet’in 100. Yılı…
Tarihi bir gün!
On yaşlarında bir çocuk annesisiniz… Ve biricik oğlunuz da günlerdir bu büyük kutlamaya hazırlanıyor tüm sınıf arkadaşlarıyla birlikte…
Kıyafetler dikiliyor, kareografiler hazırlanıyor, şarkılar, marşlar ezberleniyor…
Dördüncü sınıfa giden ve başarılı bir öğrenci olan cocuğunuz evde belki yüzlerce kez, o gün sergileyecekleri gösterinin provasını yapmaya çalışıyor coşkuyla…
Şarkı söylüyor, eğiliyor kalkıyor, dans ediyor.
Gözleri ışıl ışıl, bedeninden enerji fışkırıyor.
Hevesli, sevinçli, mutlu…
Minicik kalbi coşkuyla atıyor.
Sonuçta o büyük gün gelip çatıyor.
Bu yoklukta, yoksullukta sırf çocuğunuz arkadaşlarından eksik kalmasın diye boğazınızdan keserek aldığınız o kırmızı beyaz elbiseyi oğlunuza giydiriyorsunuz.
Saçını tarıyor, yanaklarını öpmeye doyamıyorsunuz.
Sonra da elini tutup içinizden dualar mırıldanarak okulun yollarına düşüyorsunuz…
Bütün çocuklar aynı ruh halinde…
Okulun bahçesi kanarya kafesi gibi…
Cıvıltılar, haykırışlar, hoparlörden yükselen marşa karışıyor.
Çocuklar heyecanlı, anneler-babalar gururlu.
Derken önce en küçük sınıflar çıkıp yapıyor gösterilerini…
Onları diğer sınıflar izliyor…
Gösterisini bitiren çocuklar büyük bir iş başarmışcasına koşup annelerine babalarına sarılıyor…
Sonra o büyük an geliyor; sıra sizin çocuğunuzun sınıfında… Hemen telefonunuzun kamerasını açıp kaydetmeye başlıyorsunuz… Büyük bir anı olacak bu görüntüler, gururla, gülerek, şakalaşarak onlarca yıl seyredilecek…
Ama o da ne?
Sınıfın başörtülü öğretmeni sizin çocuğunuzu sınıf arkadaşlarının arasından çekerek alıyor ve kenara götürüp orada durmasını, gösteriyi izlemesini söylüyor.
Önce kareografinin bir parçası olduğunu düşünüyorsunuz. Ses çıkarmıyorsunuz! Hem nasıl çıkaracaksınız ki?
Sonra anlıyorsunuz ki öğretmenin yaptığı şey gösterinin bir parçası falan değil…
Düpedüz çocuğunuzu gösteri dışına atıyor. Hem de bir gün, bir saat, on dakika önce falan değil…

O anda…
Tam gösteri başlayacakken!
Ve çocuğunuz size yıllar gibi gelen dakikalar boyunca ellerini önünde bağlayarak, arkadaşlarını izliyor.
Gözlerinden süzülen yaşlarla öylece bakıyor sadece…
Kımıldaması bile yasak!
Günlerdir yaşadığı heyecanın yerini üzüntü, mutluluğun yerini utanç alıyor.
Kenarda bekleşen yüzlerce velinin gözü, sizin çocuğunuzun üzerinde…
*
Gösteri biter bitmez hemen koşup sarılıyorsunuz oğlunuza, teselli etmeye çalışıyorsunuz.
O ise bir an önce gitmek, kaçmak, kendisine yönelen bakışlardan kurtulmak istiyor.
Hayatı boyunca unutamayacağı bir travma yaşıyor.
O üzüntüyle öğretmene yaklaşıyorsunuz ve oğlunuzu neden gösteriye dahil etmediğini, kenarda beklettiğini soruyorsunuz.
Sınıf öğretmeni Ş.Ş., çocuğunuzun dikkat eksikliği (disleksi) olduğunu ve gösteriyi yapamadığını bu yüzden onu sınıftan ayırdığını söylüyor.
*
Bu anlattığım olay bire bir yaşandı hanımlar, beyler… Afyonkarahisar’da, hem de Atatürk’ün adını taşıyan bir okulumuzda gerçekleşti.
Duygusuz, eğitimcilikten ve çocuk psikolojisinden nasibini almamış nobran bir kadın (öğretmen demeye dilim varmıyor) böyle bir küstahlığa imza attı.
Bir çocuğun ruhunda büyük yaralar açtı.
“Alt tarafı dikkat eksikliği, çalışır düzeltiriz” diyerek o cocuğa zaman ayırmak yerine; gösteri anında onu teşhir edercesine, cezalandırırcasına dışladı.
Bu kadın, kadın değil… Hiçbir kadın bu kadar duygusuz, bu kadar duyarsız bu kadar hoyrat olmaz…
Bu kadın öğretmen de değil…
Bu kadın gardiyan…
Yüreği nasır bağlamış bir haysiyet celladı ya da!
Üzgün annenin şikayeti üzerine hem onun hem de bu olaya seyirci kalan okul müdürünün hakkında soruşturma başlatılmış…
Ne olacak çok merak ediyorum!
*
Eğer bir çocuğu ruhen öldüren bu yaratık meslekten ihraç edilmezse…
O ilin Milli Eğitim Müdürü’ne de…
Soruşturmayı yürüten müfettişlere de…
Milli Eğitim Bakanı’na da binlerce kez yazıklar olsun!

Tüm yazılarını göster