Medya sahipliği el değiştiriyor! Gazetecilerin yeni rakibi artık sokaktan...

Medya sahipliği giderek sermaye gruplarından yurttaşlara doğru kayıyor. Belki birçoğumuz bu gerçeği kabullenmeyebilir ama Z kuşağı geleneksel medyanın tüm ezberlerini bozarcasına bu yeni dijital aktörlerin önünde saygıyla eğiliyor.

BÜLENT BİRİCİK bulentbiricik@yahoo.com

Babıali kültürüyle yetişen haberci arkadaşlarımızın da çok iyi bildiği üzere, eskiden yayın kuruluşlarının rakibi diğer yayın kuruluşları, gazetecilerin rakibi de diğer gazetecilerdi. Haber atlatmak ve takip edilen o haberi özel haber mahreci ile okuyuculara, izleyicilere sunmak için kıran kırana bir rekabet yaşanırdı. Bu tatlı rekabet biraz bencillik koksa da, altında yatan sebep “en güzel haberi, en iyi şekliyle okura-izleyiciye sunmak” olduğundan, herkes tarafından hoş karşılanırdı.   

Artık devran döndü…

Gazetecilerin yeni rakipleri sokağın ta kendisi, yani yurttaş…

Buna günümüzde ‘yurttaş gazeteciliği’ adı veriliyor. Çoğunluğu gazetecilik eğitimi almamış sıradan vatandaşlar… İnternetin hayatımızda olmadığı dönemlerde yalnızca okur ve izleyici olan sıradan insanlar, dijitalleşme ile birlikte artık haberin üretilme ve dağıtılma süreçlerine dahil olmaya başladılar. Belki biraz erken bir öngörü olacak ama buna bir anlamda “medyadaki sahiplik yapısının sermaye gruplarından halka doğru kayması” da diyebiliriz.

Bir yanda iş insanlarının milyon dolarlarla ifade edilen medya yatırımları, diğer yanda da cüzi maliyetlerle sosyal ağlar üzerinde yayıncı sıfatını elde eden bireyler... Dijital çağda yayıncı olmak için artık sadece akıllı telefon ve sosyal medya hesabına sahip olmak yetiyor. Elbette ki gerekli olan bir başka şey de çevrenizde olan biteni görüp, doğru okuyabilmek ve onu haber ya da içerik olarak yorumlayabilmek.

Hani Sedat Peker ile özdeşleşen bir söz vardı, “Bir kamera bir de tripota yenileceksiniz” diye… Bu sözün medyaya, gazetecilere uyarlanmış hali neredeyse gerçekleşmek üzere. Sedat Peker’in “yenileceksiniz” sözüyle kimi kastettiği elbette bu yazının konusu değil ama böyle giderse asıl yenilecek olanlar galiba haberciler olacak…

Yurttaş gazetecileri aslında ilk olarak Gezi olaylarında görmeye başladık. Bazı Twitter hesapları olaylarla ilgili gelişmeleri anlık olarak aktarıyordu. Sonrasında onları ülkemizdeki bazı önemli toplumsal olaylarda yaptıkları anlık paylaşımlarla ve canlı yayınlarla yakından tanımaya başladık. Hatta öyle ki, Twitter ve Facebook hesapları üzerinden aktardıkları haberler bazen ana akım medyaya bile referans oluşturdu. Kimi olayları kamuoyu ilk kez onlardan öğrendi.

Son dönemde yurttaş gazeteciliğinin farklı bir versiyonu olan sokak röportajcılarını yakından tanımaya başladık. Youtube kanallarında yapılan vatandaş röportajları son zamanlarda epey ses getirmeye başladı. Sokağın sesini dinliyor, sorulmayanı soruyorlardı.

Birkaç gün önce gözaltına alınan, sonrasında ev hapsi ve yurtdışı çıkış yasağı ile cezalandırılan sokak röportajcıları da yurttaş gazeteciler sınıfına giriyor. Araştırdığımda ne bir gazetecilik eğitimine sahip olduklarını, ne bir medya grubuna bağlı olduklarını, ne de basın kartlarının olduğunu gördüm. Ancak yaptıkları iş tamamen gazetecilik faaliyetiydi.

Gazetecilerin plazalarda üslendiği, masa başı haberciliğinin de ayyuka çıktığı bir dönemde sokaktan beslenen bu röportajcılar belli ki gazetecilerin boşalttığı alanı doldurmuşa benziyor. Bunun ödülünü de, oluşturdukları içeriklerin Youtube’da 50 bin ile 1.7 milyon izlenme oranlarına ulaşmasından anlayabiliyoruz. Üstelik yüksek gazete tirajının 180 bin olduğu, haber bülteni reytinglerinin ise gündüz kuşakları ve dizilerle yarışacak mecalinin bile olmadığı bir ülkede…

Sadece sokak röportajcılarını değil, aslında Youtuber, blogger fenomen, İnstagrammer ve vlogger gibi isimlerle anılan bu yeni nesil yayıncıları da yurttaş gazeteciliği başlığı altında değerlendirmek gerekiyor.

Tekrar altını çizerek belirtmek gerekirse, medya sahipliği giderek sermaye gruplarından yurttaşlara doğru kayıyor. Belki birçoğumuz bu gerçeği kabullenmeyebilir ama Z kuşağı geleneksel medyanın tüm ezberlerini bozarcasına bu yeni dijital aktörlerin önünde saygıyla eğiliyor. Tam da içinden geçmekte olduğumuz dijital çağ, geleneksel medyanın yıllar içinde ördüğü o kalın duvarların yakın gelecekte yerle yeksan olacağının sinyallerini veriyor.  

Tüm yazılarını göster