Keskin Kalem tavlacı Ahmet Hakan'a seslendi: Pencüse...Severler yayın yönetmenini 'adil' ise!

Medyaradar'ın sivri dilli ve gizemli yazarı Keskin Kalem, Hürriyet'in ödenmeyen tazminatlarından girdi, Brezilya cevizli, Selin Ciğercili cukka habercilikten çıktı.

KESKİN KALEM keskinkalem@medyaradar.com

Can yoldaşlarım, sırdaşlarım…

Kalemimin nefesi ve dahi oksijeni değerli okurlarım...

Size yeniden kavuşmama vesile olan her yazımda yeniden yaşadığım heyecanı tarif etmek zor. Bir nevi çocuk sevinci, heyecanı kaplıyor yüreğimi... İnanılmaz bir keyif benim için...

Her yazım bana rotatifli, dizgi makinalı gazeteciliğimin ilk ve güzel yıllarını aklıma getiriyor... Gazete kağıdı ve mürekkebin buluştuğu matbaa ortamının kokusu ve o ziyaretlerimizdeki sihirli sohbetlerimizin ve gençlik günlerimizin büyüsü..

Ne memleketimin çayı, ne mıhlama ne de Karadeniz.... O günlerin özlemini gideremiyor...

İlk gün haberi, heyecanıyla yazdığımı hissediyorum.

Şu medyanın bugünkü halini gördükçe yorgun kalbim daralıyor, sıkışıyor, ama öfkem de artıyor. Gazeteciliği rezilliklerine alet edenlere öfkem hiç geçmiyor.

Her gün yeni bir rezilliğe uyanıyoruz. Sorsan herkes harika gazetecilik yapıyor.
Yaptıkları rezillikleri herkesin yüzüne çarpmak boynumuzun borcu olsun.

Yalansız ve iftirasız, kimsenin görmediği ya da görmek istemediği gerçekleri açıklama zamanı....

Hadi başlayalım.

Türkiye’de gazeteci olmak ne zor değil mi? Ha mesleğin kaymağını yiyen, çalışmadan paraların ve koltukların tepesinde oturanlar hariç.

Onlar her devrin keyfini sürmesini bilen bir avuç bukalemun.

Neyse gene yazarken öfkelendim, kusuruma bakmayın. Neden öfkelendiğimi yazayım da anlayın bari. Sadede geleyim anlayacağınız…

Malum bundan bir zaman önce medyamızın batık amiral gemisi Hürriyet’te bir skandala imza atıldı. 50’ye yakın emektar, en kötü medya patronuna bile yakışmayacak bir şekilde, evlere tebligat yöntemiyle işten çıkarıldı.

Üstelik kimi hamilelik iznindeydi, kimi de kanser tedavisi görüyordu.Pek çoğu kovulduğunu ailesinden öğrendi, kimi anacığı ya da babacığına posta kutusunu kontrol ettirdi de başına geleni öyle anladı… Ne kötülük ya Rabbi, Allah düşmanımın başına vermesin.

İşsiz kalmak bir kenara, gururlar, kalpler kırıldı.

Fakat gazetecilerin göreceği bu kadar değilmiş meğersem!

Üzerine bir de tazminatlarını alamadılar, hayat garantilerini yani sevgili sırdaşlarım.

Faturalarını, kiralarını ödemekte zorlananlar varmış kulağıma çalınanlara göre.

Bu neyin öfkesi anlayan beri gelsin… Sendika mendika demeyin şimdi… Altında başka nedenler de olabilir. Ha bu arada patronlar bazı insanlarla çalışmak istemeyebilir, bunu da anlarız da, tazminat vermemek nedir?
Hepsinin toplam emek verdiği yıl sayısı 500 yılı geçiyor.

Dile kolay tam 500 yıl değerli okurlarım....

Bu kovduğunuz insanlar, yüz kızartıcı suç mu işlediler? Şirketinize zarar mı verdiler? Ne yaptılar?
Eğer bir suç işledilerse açıklayın.
Yok değilse hepsinin analarının ak sütü gibi helal tazminatlarını ödeyin.
Hukuku çiğnemeyin.
İnsanların haklarını gasp etmeyin?
Mahkeme kapılarında süründürmeyin?

Lafı uzattım sırdaşlarım ama hala çok öfkeliyim. Öfkemin nedeni Demirören’lerin yaptığından çok meslektaşların sessizliği.

Yahu ortada böyle bir ayıp varken neden herkes susuyor? Kafasını kuma gömüyor?

Kulakları sağır eden sessizliği, Keskin Kalem bozsun madem.

Demirören ailesine diyecek bir şeyim yok… Bu işin sorumlusu onlar…

Ama burada asıl seslenmek istediğim Ahmet Hakan…

Koltuğuna daha yeni oturdun Ahmet Hakan Coşkun.

Biliyorum… Çok sıcak… Çok havalı… Ama bir o kadar da rahatsız…

Batık bir gemiyi yüzdürmeye çalışıyorsun.

Anlıyorum, çabanı da görüyorum.

Seninle çalışanların çoğu da aslında senden memnun.

Yani sevenin var.
E sevmeyenin de var.

Ama o ahların üzerine bir yöneticilik yapamazsın...

Biraz utanman varsa, yumruğunu masaya vurma zamanın geldi de geçiyor...

İlk fırsatta bunu yapmak zorundasın.
Bilesin ki o gençlerin hakları için bir şey yapmazsan yazdığın herhangi bir yazının da anlamı, söylediğin hiç bir sözün anlamı kalmaz...

...

Her patronun tavla arkadaşı olan Ahmet Hakan.

Şunu dinle:

Pencüse… Severler yayın yönetmenini adaletli ise…

Bir iki zar, çay kahve arası ne yap ne et patronunu ikna et.

Ve bu ayıbı bitiren kişi olarak tarihe geç.

Bekliyorum. Takipteyim..

DHA: Dram Haber Ajansı

Hazır Demirören’den başladık şu DHA meselesine de değineyim can yoldaşlarım.

Medyaradar size her gün DHA’dan bir skandal haber veriyor. Yok bürolar kapatılıyor, yok çalışanlara haciz gidiyor, emekçiler çil yavrusu gibi dağılıyor. Uzatmayayım, bir dev her gün yavaaaaaş yavaaaaaaşşş cüceye dönüşüyor.

Yaniiii bir zamanlar Doğan Haber Ajansı’ydı… Sonra Demirören Haber Ajansı oldu… Ben de yeni isim veriyorum: Dram Haber Ajansı…

Nasıl? Beğendiniz mi, sırdaşlarım?

Bu herhangi bir gazete ya da internet sitesi olsaydı tamam da DHA yahu… Koca haber ajansı… Ne emekler verildi… Eminim Aydın Doğan ve kızlarının içi acıyordur. Neyse…

Tüm bu skandallar silsilesi neyi gösteriyor?

Bozuk bir yönetim kafasını.

Çalışanların afedersiniz adam yerine koyulmadığı, masadaki çay bardağı kadar kıymet görmediği bir DHA var.

Habercilik deseniz zaten yerlerde…

Ne bir özel haber, ne son dakika…

Eyyy Demirören…

Bence ya kapısına kilit vur ya da koca ajansın hakkını ver…

Yeter bu işkence.

CNN Türk’te ekran yüzlerine mobbing mi?

Bu yazıda mı yazayım yoksa bir sonrakine mi bırakayım bilemedim ama madem aldım sazı elime, Demirören medyayı yazıyorum, CNN Türk’te yaşanan bir sıkıntıyı da size anlatayım benim yol arkadaşlarım.

Her gün makyajını yapıp, süslenip süslenip ekrana çıkan pek çok ismin aslında içi kan ağlıyormuş.

Nedeni yeni yönetimin kendinden görmediği ekran yüzlerine uyguladığı mobbingmiş.

Yani ben tabii bunu benim kulağıma fısıldayanların yalancısıyım.

Yönetimin cevap hakkı baki, onu da buradan yayınlarız evelallah.

Neyse, aralarına almadıkları ekran yüzlerini türlü numaralarla yıldırmaya çalışıyorlarmış.

Yok çalışma saati, yok bülten süresi, yok ekranda sorulacak soru derken, herkes canından bezmiş.

Bezmiş de oyununda farkındalar.

Amaç yıldırım istifa etmelerine neden olmak böylece de tazminat vermemeeeeeeeek.

Yahu ne tazminatmış bu!

Ne paraymış!

Ne dertmiş!

İnsanların iki kuruş tazminatını verecek ekonomik gücü yok mu koca Demirören’in…

Hiç yakışıyor mu türlü Ali Cengiz oyunları.

Verin paralarını gönderin insanları. İstememek sizin hakkınız... Tazminatlarını almak da onların hakkı.

Brezilya cevizli, Selin Ciğercili cukka ana habercilik

Türkiye’de medya öyle bir halde ki elinizi nereye atsanız bir yerden foseptik patlıyor.

Laflarımı kınamayın sevgili okurlarım ama artık malumu ilam edelim, yetti artık.

Kendi hacetimizde boğuluyoruz.

Yok sansür var, yok gazetecilik öldü diyeeeee diyeeeeeeeee herkes kendi fırıldağını çevirir oldu.

Ohhh ne de olsa gazetecilik öldü diye bir sürü yan gel yat Osman’lar türedi…

Bunlar sadece yan gelip yatmıyor bir de cukkalıyor.

Ya Rabbim de kalemi keskin dostunuzu seviyor, size anlatabilsin diye rezillikleri gözünün önüne düşürüveriyor.

Malum Türkiye’nin sosyal medya fenomenlerinin başında Selin Ciğerci geliyor.

Cinsel kimliği, futbolcu Gökhan Çıra’yla evliliği çok konuşuluyor ama kabul edelim kadın bir başarı hikayesi. (Siz de izleyin çok eğlenirsiniz)

Ciğerci, Türk kadınlarını peşinden sürüklüyor.

Trans bir kadın, Instagram takipçilerine her gün bir güzellik sırrı veriyor.

Ne yalan söyleyeyim sıkı takipçisiyim.

Kadınların ona duyduğu sevgiyi takip etmek yeni hobim.

Neyse lafı uzattım gene… Sizinle konuşmaya doyum olmuyor ya, ondan…

Neyse kendi lafımı balla keseyim de asıl meseleye geleyim.

Selin Ciğerci’nin bir Instagram story’sine denk geldim geçen günlerde.

Brezilya cevizinin nasıl zayıflattığını, cilde nasıl iyi geldiğini birrrr birrrrrrr anlatıyordu.

Sonra demez mi, brezilya cevizi satan yerin Instagram sayfalarına gidin bakın, araştırın, hangi ana haber bültenlerinde yayınlanmış bakın. Çok güvenilir diye…

Kalemi keskin yoldaşınızın o an içine bir kurt düştü.

Burnum iyi koku alır.

Buraaaam buraaaaaammm cukka habercilik kokuyordu bu story.

Hemen o Instagram sayfasını açtım.

Bir de ne göreyim, hep aynı ana haber bülteninde brezilya cevizi reklamı.

Cevizi tanıtmakla kalmamışlar, satan adamı da, yani satıştan bizzat cebini dolduran adamı boyyy boyyyyy konuşturmuşlar.

Öyle bir anlatıyor ki…

Zayıflatıyor…

Güzelleştiriyor…

Tansiyon düşürüyor…

Bağırsakları düzenliyor.

Enfeksiyona karşı koruyor…

Vay beeeeeeeee… Her derde derman.

Sanırsınız ki Brezilya cevizi değil, ölümsüzlük iksiri.

Instagramı açın da hanutçu bülteni birlikte bulalım

Keskin Kaleminizde yalan yok a dostlar.

Medya yöneticilerine, İK müdürlerine, patronlara sesleniyorum.

Ana haberinizde para karşılığı haber yapılıp yapılmadığını anlamak mı istiyorsunuz?

Açın Instagramı. Girin Brezilya Cevizli Çay sayfasına. Neredeyse 140 bin takipçisi var.

Selin Ciğerci’nin ana haberlere gidin bakın dediği videoyu önce bir güzel afiyetle izleyin.

Sonra ekranı az biraz aşağı kaydırın, bakın hangi bülten çıkacak.

Vay be değil mi?

Düşünün her akşam özellikle kadınlar bu haberleri ekranlardan izliyor.

Bir ana haber bülteninde çıktığı için güvenilir olduğunu düşünüyor.

Ama aslında şunu bilmiyor ki, o ana haberin yöneticisi bir PR şirketine ortak.

Maaşıyla birlikte, bültenlerini de 'ekmek kapısı' yapmış. Boğazınıza dizilir inşallah.

İşin başka bir önemli tarafı haber diye yutturduğunuz şeyler halk sağlığı için de tehdit halina geldi...

Anladık para için ana haber bülteni yapıyorsunuz.

Zaten başınızdaki yöneticiler ayyuka çıkmış PR şirketi iddialarını kulak arkası ediyor, adamı o koltukta oturtuyor.

Yani hem ana haber bülteniniz var, hem de PR şirketine gizli ortaksınız..

Güzel tezgah... tam bir cukka düzeni...

Pes!

Kokuşmuşluğun bu kadarına YUH!

Ha sadece yönetici mi sanıyorsunuz bu çarkın içinde.

Geçen gün yazdım spiker piyasasını.

Aynı bültenin spikerleri de hiç utanmadan çekiliş var yazısının altına yüzlerini koyduruyorlar.

Para karşılığı sunum yapıyor, seminer veriyorlar.

Çocuklarından, ana babalarından en önemlisi meslektaşlarından da utanmıyorlar.

2 bin lira alan muhabiri cukka haberlerinin peşine koşturuyorlar, paraları cebe indiriyorlar.

Ben bu feleğin tekerine çomak sokarım, can yoldaşlarım.

Bu arada Instagram sayfalarındaki paylaşımları sildirmeye kalkmayın, hepsinin kaydını aldı Keskin Kalem!

Keskin Kalem ensenizde!

Bir de bu bülteni artık çok yakından takip edeceğim.

Bakalım daha ne rezilliklere imza atıyorlar.

Bir tane daha böyle hırsızlık yakalarsam, üstü kapalı da yazmayacağım artık.

İsimleri bir birrr dökeceğim.

Sevgili can arkadaşlarım..
Kardeşlerim, biliyorum bir sonraki yazıya kadar sizi çok özleyeceğim.

Gazeteciliğin ve edebiyle çalışan gazetecilerin hakkını korumak için yaşıyorum artık. Elimden gelen ne olursa son nefesime kadar, yaşlı kalbim dayanfığı sürece, mesleğime borcumu ödemeye devam edeceğim.

Hepinizi hüsnü muhabbetle kucaklıyorum...

Tüm yazılarını göster