Medya
03 Mayıs 2011 10:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:18

“BÜYÜK SATRANÇ TAHTASI”NIN PİYONU DEVRİLDİ! “KÜRESEL TERÖR DALGASI”NDA İKİNCİ PERDE BAŞLIYOR!

Yılların gazetecisi Atilla Akar, El Kaide örgütü lideri Usame Bin Laden'in öldürülmesini sorguladı. Bin Laden operasyonu ile gerçekte amaçlanan ne?

21. yüzyılın belki de en “negatif kahraman”ının öldüğü ilan edildi. Elindeki dev imkânlarla 10 yıldır onu Tora Bora dağlarında karış karış arayan fakat bir türlü bulamayan, bu uğurda dünyayı birbirine katan ABD, nihayet ve birdenbire onu bir “villa”da yakaladı. Böylelikle “intikam”ını da almış oldu! Bu sayede bir “terör efsanesi”de sona erdi!
 
Evet, herkes üç aşağı beş yukarı böyle düşünüyor. Ancak kimsenin “neden şimdi?” sorusunu sorduğu yahut dişe dokunur bir cevap verdiği yok şu ana kadar. Hatta kimileri El Kaide’nin bittiğini, bir “devrin kapandığı”ndan söz ediyor şimdilerde. Peki bu ne kadar doğru? Bunu söylemek “Bin Laden” imajının niçin oluşturulduğunu, 11 Eylül’le birlikte dünyadaki “küresel terör” dalgasının niçin yaratıldığını anlamamakla eş anlama gelebilir mi? Dahası Bin Laden operasyonu ile gerçekte amaçlanan ne? Bin Laden’in “ölümü” ile değişen ne oldu?
 
Neyse, “Usame Bin Laden Öldürüldü” haberini gördüğümde hemen bu konuda ilk andan itibaren neler dediğime bir göz atma ihtiyacı duydum. Bunun için konu ile ilgili kitaplarımdan, şahsımla yapılmış röportajlara, TV konuşmalarıma, makalelerime yeniden bir göz atma ihtiyacı duydum. Daha ilk anlardan itibaren muhtelif tarihlerde de sık sık tekrarladığım gibi hep “Usame Bin Laden ‘yakalanamıyor’ değil bilinçli olarak ‘yakalanmıyor.’ Çünkü yeni 11 Eylül’lere ve ‘günah keçisi’ ilan edecekleri birine ihtiyaçları var. Bu ihtiyaç ortada kaldığı sürece Usame imajı gerekli. Kaldı ki yakalansa bile sağ ele geçirileceğini hiç sanmıyorum” mealinde şeyler söylemişim. “Sağ ele geçirileceğini hiç sanmıyorum” diyerek de –meğerse- ayrıca isabet kaydetmişim galiba…
 
Peki beni böyle düşünmeye iten ne idi öncelikle? Bunu anlamak için Usame Bin Laden’i doğuran koşulları anlamak gerekecektir belki de. Bin Laden aslında halen Soğuk Savaş döneminin bir uzantısı olan Afganistan savaşının bir türeviydi. ABD’nin o dönem için geliştirdiği “Yeşil Kuşak Projesi” nin (Yeşil Kuşak “Ilımlı İslam”ın aksine “radikal” İslama dayalı bir projeydi) bir unsuruydu. Pakistan ve Suudi İstihbarat servislerinin kontrolünde, CİA’nın rahle-i tedrisatından geçmiş bir figürdü. Ancak gel zaman git zaman “kontrolden çıktığı” ve “başına buyruk” İslami devrimcilik oynamaya karar verdiği söylendi. (Ne gariptir ki 11 Eylül’den kısa bir süre önce gene CİA’nın kontrolünde hastaneye yatırılacaktı!) Artık ABD’yi karşısına almış bir “yaramaz çocuk”tu o. Hatta kurduğu “El Kaide” örgütü ile ABD’ne savaş açmış ve sonunda bu tavrını 11 Eylül eylemiyle taçlandırmıştı. Artık karşımızda dünyayı tir tir titreten bir “heyula” vardı!
 
Sorumuza tekrar dönersek; Usame Bin Laden’in “sağ yakalanması” bu saatten sonra mümkün değildi. Değildi çünkü CİA ile bu derece “halvet” olmuş birinin, 11 Eylül’ün gerçek “arka planı”nı bilen birinin yakalanması zaten imkânsızdı. Sağ yakalayıp da ne yapacaklardı? Turşusunu mu kuracaklardı? Mahkeme mi edeceklerdi? (Saddam gibi de yapamazlardı. Çünkü onun ipini başkalarına çektirdiler!) ABD ile “al gülüm ver gülüm” ilişkilerinin ortaya saçılması ihtimalini kim göze alabilirdi? Ayrıca ABD’nin karizması açısından, ABD toplumunun “tatmin” edilmesi ve “Müslüman Obama” saldırılarıyla hayli yıpratılan, kendisi de zaten bir “dizayn” eseri olan Obama imajının acilen bir “parlatılma”ya ihtiyacı vardı. Bu açıdan Usame Bin Laden’in ölmesi gerekiyordu (fiziken veya manen) ve öldü! Ben bir taşla birkaç kuş vurmak diye buna derim!
 
ÖLÜSÜ DİRİSİNDEN DAHA MAKBUL!
 
Peki bugün olan ne o halde? Çok basit! Düne kadar “Bin Laden” ismi ön planda iken artık –zaten uzun süredir olduğu gibi- “El Kaide” ismi ön plana çıkacaktır. Dahası El Kaide’yi yeniden harekete geçmiş göstermeleri için yeni bir “bahane”ye ihtiyaç vardı. Böylelikle El Kaide liderlerinin intikamını almak için dünya çapında yeni ve sarsıcı bir eylem gerçekleştirecekti. Bunu da Usame Bin Laden’in ölümünün “misillemesi” senaryosu üzerinden yürüteceklerdi. Usame Bin Laden ister gerçekten isterse de muhtelif komplo teorilerinde olduğu gibi halen “yaşıyor” olsun bunun bir önemi yoktu artık. Aradıkları yeni bir terör eylemini tetikleyecek (Böylelikle 11 Eylül komplosunu da bir anlamda revize edecek) yeni bir “gerekçe” idi. Şimdi bu sağlanmış görünüyor. Bu anlamda Usame Bin Laden’in ölüsü dirisinden daha makbul ve belli ki yeni bir “Küresel Terör” dalgasına hizmet edecek.
 
Bu açıdan baktığımızda önümüzdeki süreçte dünyada ABD ve batılı müttefiklerine yönelik 11 Eylül’ü bile aşan bir terör eylemi olabilir. Bunun ipuçları için 24.03.2011 tarihli İNFİAL’deki “Acilen Libyalı Bir Terörist Aranıyor!” başlıklı yazıma bakabilirsiniz.) Artık yeni hedefler Özgürlük anıtı, New York Metrosu, Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi Manş Tüneli, Londra Saat Kulesi, Vatikan Papalık Konutu, Brandenburg Kapısı, vb’mi olur orasını bilemem varın siz seçin. Buralara (Muhtemelen bu kez kıta Avrupa’sı coğrafyası, -özellikle de Fransa- çünkü onların acil bir “Müslüman karşıtlığı” dalgasına ihtiyacı var) yeniden bir uçak çakılır veya büyük bir bomba patlarsa hiç şaşırmayın!
 
USAME BİN LADİN ÖLMEMİŞ OLABİLİR Mİ?
Sanmıyorum, hatta bu kez öldürülmüş olduğunu düşünüyorum ama daha ilk andan itibaren bu konuda garip ve “kafa karıştırıcı” bir “haber bombardımanı” düzenlendiğini söyleyebiliriz. Kaldı ki bunun bir önemi de yok zaten. Usame Bin Laden ister gerçekten isterse de “manen” ölmüş olsun (Ya da bir estetik ameliyat geçirip Bahamalar’da bir plajda kokteylini yudumluyor olsun!) belli bir proje için start verilmiş görünüyor. Artık ortalığı onun nereden çıktığı belli olmayan sızdırılmış ses kasetleri değil, “El Kaide” mahreçli bildiriler kaplayacaktır. “Manevi Önder” olarak da sonsuza kadar yaşacaktır!
 
Devam edersek; bu konudaki göze çarpan ilk gariplik “ABD’li bir yetkili”ye dayanılarak verilen “Usame Bin laden’i denize gömdük” açıklamasıydı. Ardından gelen açıklama ise adeta dünya ile alay edercesine laflarla doluydu. Aynı “yetkili” cesedi ortadan kaldırmalarına neden olarak ise "dünyanın en çok aranan teröristinin cenazesini kabul etmek isteyecek bir ülkenin bulunması zor olacaktı. Bu yüzden ABD onu denize gömmeye karar verdi"  diyecekti. Bu açıklamanın “palavra” olduğu daha baştan belliydi. Daha baştan böyle bir “niyet” olmadığı anlaşılıyordu çünkü. Belli ki “cesedi kabul edecek” ülke filan aranmamıştı. (Afganistan, Pakistan, Suudi Arabistan ne güne duruyor?) Devamı ise hepten komikti.  Buna göre ABD’li aynı yetkili, “Bin Ladin’in cenazesine İslam’a göre muamele edilmesine karar verildiğini, İslami kurallar gereğince cenazenin 24 saat içinde defninin gerektiğini” öne sürmüş ve bu nedenle okyanusa atıldığını belirtmişti. “ABD ne zamandar beri İslami kurallara saygılı?”.sorusu bir yana İslami kurallar içinde, hele de namazı kılınmadan, cesedin denize atılmadığını bilmeyecek kadarda cahil birine benziyor. Ya da alelacele bir şey söylemesi gerektiğinden aklına ilk gelen lafı söyleyen birini andırıyor.
Aynı paralelde “mide bulandıran” ikinci saçmalık ise Bin Ladin’in cesedine ait olduğu öne sürülen ve ajanslarca servis edilen fotoğrafın “sahte” olup 10 yıl önceki bir fotoğrafının bir başka ceset fotoğrafına monte edilerek “oynanmış” olmasının ortaya çıkmasıydı. Burası tümüyle “atraksiyon” kokuyordu!
 
Öyle veya böyle Usame Bin laden’in “ölümü” üzerine daha birçok haber ve iddia ortaya atılacak belli ki. Şimdilik olay çok taze ve ayrıntılara muhtaç görünüyor. Ancak Bin Laden’in “ölümü”nün doğuracağı sonuçlar önemli. Buraya odaklanılmalı. Çünkü başlıkta belirttiğimiz gibi “Küresel Terör” dalgasında yeni bir aşamaya gelmişiz gibi duruyor… 
 
Zaten tam yazıyı bitirdiğimde ajanslara düşen El kaide’nin Usame Bin Laden’in “öcünün alınacağı” yönündeki açıklaması da kaygılarımı ve öldüğünü doğruluyor…

Atilla Akar