Röportaj
15 Haz 2014 12:56 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:18

Zaman yazarından çarpıcı iddia: 'AK Parti Çanakkale'den sonraki en büyük felaket'

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, çok konuşulacak açıklamalara imza attı. Bulaç, AK Parti'ye inanılmaz ithamlarda bulundu.

1995-98 yılları arasında Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını da yürüten Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, AK Parti'nin 250 bin kişinin öldüğü Çanakkale Savaşı'ndan daha beter bir felaket olduğunu söyledi.

EN BÜYÜK FELAKET ÇÜNKÜ...

Bugün gazetesinden Fatih Vural’a konuşan Ali Bulaç, Türkiye’deki siyasi ortamı değerlendirdi. Bulaç, söyleşide “Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Cumhuriyet’i bu şekilde kurmalarına yol açan en önemli sebep, Çanakkale Savaşı’dır. O savaşta 50 bin İslamcı öldü. Medresedeki kitaplarını bırakıp, cephede şehit oldular. Stok bitti! AK Parti de Çanakkale Savaşı’ndan sonra başımıza gelen en büyük felaket! Entelektüellerin hepsini devletleştirdi!” ifadelerini kullandı.
2011 yılında İttihatçı bir ekibin Türk dış politikasını ele geçirdiğini savunan Bulaç, "O tarihte, Ergenekon Davası’yla, bahsettiğiniz o İttihatçı ekibin omurgası çökertilmiş değil miydi?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

İSLAMCILAR VE ULUSALCILAR HASTA
Bunlar, görünürde Ergenekonculara karşı olan Ergenekoncular! Sistemli bir biçimde AK Parti’ye sızdılar. Partinin dış politikasını ele geçirdiler. Tıpkı Enver Paşa gibi, yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurmanın şehvetine kapıldılar! 2012 yılının başında Kayseri’de, Ahmet Davutoğlu, “1911 öncesi sınırlara döneceğiz. Kaybettiğimiz bütün toprakları alacağız. Biz olmadan bölgede yaprak kımıldayamaz” dedi. Bu, Sarajevo’dan Yemen’e, Kırım’dan Orta Afrika’ya kadar, 20 milyon kilometrekare üzerindeki 50 ülkeyi ilhak edeceğiz demektir! Türkiye’deki İslamcı ve ulusalcı zihinler hasta! Akıllarında şu var: “Bir İslam birliği ya da bölgesel birlik kurulacak. Bu, Türkiye’nin liderliğinde olacak.”
"İttihatçı grup, Erdoğan’ı da mı etki altına aldı?" sorusuna ise, Turgut Özal'dan ders alınması gerektiğini belirterek yanıt veriyor:

TÜRKİYE KENDİNİ KANADA SANIYOR
Tayyip Bey’i de, “Sen, İslam âleminin lideri olacaksın. Balkanlardan Kafkaslara, Orta Afrika’ya kadar yeniden Osmanlı’yı kuruyoruz. Ya Allah!” diye ikna ettiler. “Ya Allah” deyince de Mısır, İran, Ürdün, Suriye ayağa kalktı! Özal’dan ders almaları gerekirdi. Özal, “21. asır, Türk asrı olacak. Biz, Osmanlı bakiyesiyiz” diye, Türkiye’nin başına bir bela açtı. Türki Cumhuriyetler bile kabul etmedi bunu. Almatı Valisi bana, “Siz bize bir Kanadalı edasıyla geliyorsunuz. Sanki bütün sorunlarınızı çözmüşsünüz de bize akıl veriyorsunuz” demişti.
KÖPRÜYE YAVUZ SULTAN SELİM ADININ VERİLMESİ İRAN'A MESAJ
Bulaç, 3. Boğaz köprüsüne 'Yavuz Sultan Selim adı verilmesinin İran'a bir mesaj olduğunu ileri sürerek, şöyle devam ediyor:
“Yeniden bölgenin hâkimi olacağız” derken, 3. köprünün ismini de Yavuz Sultan Selim koydular. İran’a, “Seni durduracağız” mesajı veriyorlar. Kürtlere, “Bizim çiftliğin kâhyası sensin” diyorlar. Araplara da “Geliyoruz. 400 sene, Yavuz Sultan Selim gibi hâkimiyet kuracağız” diyorlar. Ama bir yandan da “Türkiye’nin hızla kalkınması lazım. AB bize mani. Türkiye’nin Çin gibi büyümesi için otoriter bir rejime gitmesi lazım. O zaman, AB sürecinden kopalım” dediler.
Ajandadakiler ortaya çıkınca, Arap entelektüelleri ve İslamcıları uyandı: “Bunların niyeti kötü. Osmanlı olmaya soyundular.” Arapların zihinlerinde Osmanlı’dan kalan en son şey, İttihat ve Terakki. Hep zulüm görmüşler. Böyle olunca, “Niye senin hâkimiyetine gireyim” dediler. 300 milyon Arap var. Nüfus olarak senden üstünler. Yerüstü ve yeraltı kaynakları daha zengin. İslamiyet orada zuhur etmiş. Türkiye’nin hâkimiyetinin hiçbir mantığı yok.

CEMAAT KÜRESEL BİR VİZYONA SAHİP
"Devlet, AK Parti’yi kullanıp atacak" diyen Bulaç, bu iddiasını şöyle açıklıyor: Aynen öyle. Çünkü Cemaat çok güçlü. Küresel bir vizyona sahip. Dünyada ne kadar dil konuşuluyorsa, bunları biliyor. Uluslararası bir görgüsü, toplumsal desteği var. Orta sınıfa hitap ediyor. Dolayısıyla demokratikleşme talebinde bulunduğunda bastıramazsın. Devlet kaynaklarıyla da beslenmiyor.
Bu arada da parti yolsuzluğa karışmış. İttihatçı ekip, 2011’de Dışişleri’ne ve AK Parti’nin kozmik odasına girince, Erdoğan’a şu doktrini kabul ettirdiler: “İktidar= CHP+asker. Biz de CHP yerine AK Parti’yi koyuyoruz. O halde, derin devletle uzlaşacağız.”
CEMAATLER ÜZERİNDEN OPERASYON YAPILIYOR
AK Parti'nin cemaatleri yok etmek için çalıştığını söyleyen Bulaç, Nurcular üzerinden operasyon yapıldığını vurguluyor: Şu anda Nurcular üzerinden operasyon yapıyorlar. Süleymancılar’ın yurtlarını kapatmaya başladılar. Mahmut Efendi Cemaati’ni tehdit ediyorlar.
Sıra diğer cemaatlere de gelecek. Çünkü bu devletin projesi, devletin operasyonu. AK Parti’yi kullanıp atacak! Nasıl 28 Şubat’çıları sonradan içeri attılarsa, AK Parti’ye de aynısını yapacaklar. Bu devlet bir ruhtur. Bedenden bedene geçiyor. Şu anda AK Parti’nin bedeninde yaşıyor.
AK PARTİ ÇANAKKALE'DEN SONRAKİ EN BÜYÜK FELAKET
AK Parti'nin "Çanakkale Savaşı’ndan sonraki en büyük felaket" olduğunu iddia eden Bulaç, şu açıklamayı yaparak devam ediyor: Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Cumhuriyet’i bu şekilde kurmalarına yol açan en önemli sebep, Çanakkale Savaşı’dır. O savaşta 50 bin İslamcı öldü. Medresedeki kitaplarını bırakıp, cephede şehit oldular. Stok bitti! AK Parti de Çanakkale Savaşı’ndan sonra başımıza gelen en büyük felaket! Entelektüellerin hepsini devletleştirdi!
Zihinlerini uyuşturdu. Bunlar Ebu Hanife çizgisinde, sivil olarak mücadelelerine devam etmeleri gerekirken, devletin ideolojisini üreterek post-Kemalizm’i var ettiler. Post-Kemalizm’i şu anda İslamcılar üretiyor.
BUNLAR ÜRETİCİ DEĞİL, KOMİSYONCU
"AK Parti’nin desteklediği zenginler zümresi, devletin yeni seçkinleri mi?" sorusuna Bulaç, sert bir eleştiriyle yanıt veriyor:
Evet. Devletin serasında yetişiyorlar. Bunlar üretici değil, komisyoncu! Yeşil alanı imara açıyorlar. Aracılık yapıyorlar. Ellerine birdenbire muazzam bir para geçiyor. Bunu yatırıma dönüştürmüyorlar. Çünkü üretimi bilmiyorlar. Kendilerine dabbetül arz gibi bir cip, eşlerine pahalı eşarplar alıyorlar. Fatih’i, Beykoz’u, Üsküdar’ı, Çengelköy’ü terk edip, Boğaz manzaralı, yüksek güvenlikli sitelere kaçıyorlar. Geriye kalanlar, “İslam bunları besliyor” deyip, İslam’a karşı bir öfke, muhalefet geliştiriyor. Bundan daha büyük fecaat olabilir mi?

TOPLUM FİİLEN ATEİSTLEŞİR
Bu durumun vebalinin çok ağır olacağını belirten Bulaç, toplumun ateistleşmeye doğru gideceğini söylüyor:
Dininin kıymetini, değerini bilenlerin hemen eleştirel bakmaya başlamaları, muhalefet etmeleri gerekir. Aksi halde bu toplum fiilen ateistleşir, materyalistleşir. Bunun farkına bile varmaz! Dinden umudun kesildiği yerde nihilizm olur. Bu toplum, tarihte hiç bu kadar çözülmemişti. Hanif solcularla İslamcıların yeniden bir araya gelip durum değerlendirmesi yapması lazım.

RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ