Medya
05 Mar 2021 09:06 Son Güncelleme: 05 Mar 2021 09:23

Yeni Şafak yazarından dikkat çeken çıkış! İpini koparan şu anda İstanbul’da

Yeni Şafak gazetesi yazarı Hasan Öztürk, dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğumuz gerçeğine vurgu yaparak bir takım uyarılarda bulundu.

Çatışma, savaş, zulüm ve insan hakkı ihlali nedeniyle yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalanların sayısı dünya genelinde artmaya devam ediyor. BM verilerine göre dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye. 

Suriye'de patlak veren iç savaşın ardından Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların sayısı giderek arttı. 2012'de 14 bin olan Suriyeli sığınmacı sayısı 2013'te 225 bine yükselirken bu sayı 2014'te 1,5 milyona fırladı. 20 Şubat 2020 itibariyle Türkiye'de 3 milyon 587 bin geçici koruma altında Suriyeli bulunuyor.

Ancak bu durumun yarattığı farklı sonuçlar da var. Yeni Şafak gazetesi yazarı Hasan Öztürk, son dönemde yaptığı gözlemleri köşesinde okuyucularıyla paylaşarak “dünyanın hiçbir ülkesinde göçmenlerin o ülke içerisinde istedikleri yere yerleşme ve gitme özgürlüğü olmadığını” söyledi ve şu görüşlerini savundu:

Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyeli kardeşlerimiz başta olmak üzere, Irak’tan, Libya’dan, Mısır’dan, Lübnan’dan, İran’dan, Afganistan’dan ve dünyanın envai çeşit ülkesinden Türkiye’ye gelenlerin bir iskan politikasıyla yerleştirilmemesi maalesef ki “gettolar”ın oluşmasına neden oluyor. Oldu da..!

Geçtiğimiz günlerde Uganda Güzeli İstanbul Esenyurt’ta seçildi mesela!

Yine, mesela Fatih’te bir caddede toplanan göçmenler ve geçici koruma altındakiler, Türk esnafları bir bir oradan uzaklaştırdı. Şimdi bir ya da iki esnaf kaldı. Onlara da “Sakın bir yere gitmeyin” diye ricacı oluyor bazıları ama ne çare!

Adamlar basıyor parayı alıyor dükkanları. Alamadıklarına da “müşterin kalmadı ki” diyerek mobing uyguluyor!

O caddede insan ve yaya trafiği tıkanmasın diye belediye düzenleme yaptı. 15 gün geçmeden caddenin ortasındaki plastik refüjler o “esnaflar” tarafından yerle bir edildi. Gerekçeleri basit, çünkü o refüjler araçların çift sıra yapmasını engelliyordu.

Akşamları uzun zamandır saat 21’den sonra evlerimize kapanıyoruz. İşte o saatlerde o caddede ne hikmetse lokantaların önlerinde lüks araçlar çift sıra yapıp alışveriş yapıyor.

Türkçe konuşanın tek tük olduğu caddede tabelaların hangi dilde olduğunu varın siz tahmin edin artık! Kimilerinizin beni yabancı düşmanı olmakla itham ettiğinizi biliyorum. Olsun ben yine de tarihe not düşmekten yana kullanıyorum tercihimi.
İstanbul’un dünyanın en kalabalık şehirlerinden birisi olduğunu, göç almasının da doğal olduğunu aktaran Öztürk, “Ne var ki bu göçün kontrollü olması gerekmez mi?” diye sordu. Öztürk, şöyle yazdı:

Geçtiğimiz ay önemli bir karar alındı İstanbul Valiliği’nce. Esenyurt ve Fatih’e ikamet sınırlandırılması getirildi. İş işten geçtikten sonra neye yarar. Bu bile bir şey diyeceğim ama, yetkililerin “kaçaklar zaten kayıt altında değil” cümlesini kurunca endişem daha da artıyor.

Maalesef, ipini koparan şu anda İstanbul’da.

Bir gün vaktiniz olursa mesela akşamları Vatan Caddesi’nde Ulubatlı’dan Aksaray’a kadar bir yürüyün. Mesela Bezmialem Hastanesi’nin civarına geldiğinizde yan yolda park yasağı olan alanlarda peşpeşe park etmiş yabancı plakalı otobüsleri görebilirsiniz. Aksaray’a geldiğinizde etrafınızda Türkçe konuşanların neredeyse kalmadığını fark ettiğinizde içinizde bir tedirginlik yaşayabilirsiniz.