Gündem
05 Mar 2015 09:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:06

Yaşar Kemal'e Nobel verilmesini engelleyen gazeteci kim?

Geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden usta yazar Yaşar Kemal’e Nobel Ödülü verilmesine engel olan gazetecinin kimliği belli oldu.

Yaşar Kemal'in manevi oğlu olarak anılan Ahmet Güneştekin, geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Türk edebiyatının çınarıyla ilgili, “Yaşar Kemal Nobel ödülüne aday olduğunda, bazı Kürtler ve Türkler, Nobel Ödül Komitesi'nden etkili bir üyeye gidip, ‘Yaşar Kemal'e ödülü vermeyin, çünkü Türk devletinin adamıdır. Devletle anlaşma yaptı’ deyip gammazladılar” dedi.

Balçiçek İlter'in Habertürk'teki programında konuşan Güneştekin, "olayı bizzat, o Kürt ve Türklerin gittiği komite üyesinden dinlediğini" dile getirdi.

Güneştekin'in açıklamalarını “Acaba o gammaz da cenazede miydi?” başlığıyla Hürriyet'teki köşesine taşıyan (4 Mart 2015) Ertuğrul Özkök'ün yazısı şöyle:

Böyle bir şeyi ilk defa işitiyorum.

Dinlerken hayretler içinde kaldım.

Anlatan kişi, çok iyi tanıdığım, sözüne güvendiğim bir insan olmasa, "Yok canım olur mu böyle şey" deyip geçerdim.

Yaşar Kemal'in manevi oğlu saydığı Ahmet Güneştekin anlatıyor.

* * *

Ahmet Güneştekin bu olayı, Balçiçek İlter'in programında anlattı.

Yaşar Kemal, Nobel ödülüne aday olduğunda, bazı Kürtler ve Türkler, Nobel Ödül Komitesi'nden etkili bir üyeye gidip, "Yaşar Kemal'e ödülü vermeyin, çünkü Türk devletinin adamıdır. Devletle anlaşma yaptı" deyip gammazlamışlar.

Peki bu haberin kaynağı sağlam mı...

* * *

Ahmet Güneştekin olayı bizzat, o Kürt ve Türklerin gittiği komite üyesinden dinlemiş.

O üye kendisi gelip Güneştekin'e anlatmış ve "Bu sözler üzerine ödülü ona vermekten vazgeçtik" demiş.

* * *

Balçiçek İlter "Kimdi bu Kürtler ve Türkler" diye sordu.

Ahmet Güneştekin, isimlerini vermedi, sadece "Aralarında çok ünlü kişiler vardı. Tahmin ederim bugün söylediklerine pişman olmuşlardır" dedi...

Güneştekin'i arayıp, "Kim olduklarını Yaşar Abi'ye söyledin mi" diye sordum.

"Hayır söylemedim. İsimleri duysaydı yüreğine inerdi" dedi...

Belli ki büyük bir dost ihaneti de varmış...

* * *

Böyle şeyler gizli kalmaz.

Yaşar Kemal'i "Devletle anlaştı" diye gammazlayanların kim olduğunu bir gün mutlaka öğreniriz.

Benim merak ettiğim, acaba onlardan bazıları önceki günkü cenazeye katılmış mıdır...

Katıldıysa ne hissetmişlerdir...

Bunu ancak âşık bir kadın yapabilirdi

Hayatinsana ne büyük asaletleri gösteriyor...

Yaşar Kemal ilk eşi Tilda'nın yanına gömüldü...

Mezarına toprak atanlar arasında ikinci eşi Ayşe Semiha Baban da vardı...

İstemese de aklından kovmaya çalışsa da o melun soru aklına geliyor insanın...

Bir kadın sevdiği erkeği nasıl olur da bir başka kadının yanına gömer...

Ayşe Semiha Baban'ı en yakın tanıyan insanlardan biri olan Ahmet Güneştekin, Balçiçek İlter'in programında bunu da çok güzel açıkladı.

"Ancak âşık bir kadın bunu yapabilirdi" dedi...

Ayşe Abla'yı hepimiz tanıyoruz...

Onun sükûneti, onun asaleti, arkadaki büyük aşkının, sevginin aynasıydı...

Yaşar Abi şanslı bir erkekti...

Allah ona büyük kadınlar nasip etti.

Büyük ve vakur kadınlar...

Yaşar Kemal'in evini hiç merak ettiniz mi

Salonun bir duvarı baştan başa kitap dolu.

Hepsi, Yaşar Kemal'in kitaplarının başka dillerdeki yayınlarından birer örnek...

Koskoca bir duvarı kaplamışlar.

Yani o kadar dile çevrilmiş...

Dünya çapında bir yazar...

İşte o yazarın, büyük Yaşar Kemal'in evini hiç merak ettiniz mi...

Kaç metrekare evde oturmaktadır... Koltukları nasıldır, masası nasıldır...

* * *

Dün, Tansu ile Yaşar Kemal'in Vaniköy'deki evinde Ayşe Abla'yı ziyarete gittik.

Ahmet Güneştekin her zamanki gibi oradaydı. İlk bakışta tipik bir orta sınıf Türk evi...

Salondan girişte sağda pencerenin önünde fotoğraflardan tanıdığım o mavi koltuk duruyor.

Ahmet Güneştekin, "En sevdiği renk maviydi" diyor...

Mavi, görme yeteneğini kaybederken, insanın kaybettiği ilk renk...

Özgürlüğün rengi...

* * *

Küçük bir divan...

Karşılıklı koltuklar.

Arka taraftaki duvarda yine tipik bir Türk evinin kütüphanesi duruyor...

Sol tarafta genç bir heykeltıraşın onu hiç görmeden yaptığı heykeli... Çok başarılı...

Diyorum ya... Tipik bir orta sınıf Türk evi...

Balkona çıkıyorum...

Güzel bir Boğaz manzarası...

Sağ tarafta, balkon demirinin üzerine, onun bütün hayatı boyunca en sevdiği oyuncaklardan biri monte edilmiş...

Rengârenk bir rüzgârgülü..."

Ayşe Abla her zamanki sakin, insana güven veren huzuruyla "En sevdiği oyuncaktı" diyor.

Gittiği her yere götürüyormuş o rüzgârgülünü...

* * *

Bir de bilyeler...

Her çocuğun hayallerini kaleydoskopa çeviren rengârenk bilyeler...

Odanın ucundaki masanın yanında bir kâse içinde duruyorlar.

Ayşe Abla, birini alıp Tansu'ya veriyor. İşte böyle bir ev büyük Yaşar Kemal'in evi...

Yiğit yattığı yerden belli olurmuş... Büyük Yaşar Kemal hepimizden biriydi...

Evi de hepimizden birinin evi...

* * *

Ahmet Güneştekin, Yaşar Kemal'in eşi Tilda'yı toprağa verirken ona fısıldadığı şu sözleri anlattı. "Biz güzel insanlar olduk.. İyi insanlar olduk..."

Bu son cümle bana öyle bir koydu ki, ağlamaya başladım.

"İyi insan olmak..."

Ne kadar özlemişiz bu kelimeyi... Bu hoyratlık, bu alçaklıklar, bu kötülükler, bu öfke, kin deryası içinde ne kadar özlemişiz...

* * *

Cenazesindeki kalabalık, bence bu özlemin ruhumuzda yarattığı izdihamdı...