Televizyon
06 Tem 2014 13:13 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:24

Yarışmacılardan önce yarışma alabora oldu!

Sinema-TV eleştirmeni Murat Tolga Şen, Kanal D’nin yaz yarışması Alabora hakkındaki yorumlarını Medyaradar okurları için yazdı. Bu tekne yüzer mi?

Survivor fikrini tekne ortamına taşımak? Kağıt üzerinde oldukça iyi fikir gibi duruyor ama yarışmanın izlediğim iki bölümü keşke her şey kağıt üzerinde kalsaymış dedirtti.

Yıllar önce, Bizi Bizi Gözetliyor fırtınası eserdi. O yarışmanın Melih’li, Eray’lı, Hülya’lı olan ilk ve en çok ilgi gören bölümü bitince bir de tekne yarışması yapmışlardı. Bütün yarışmacılar bir tekneye doluşup aşklarına-entrikalarına burada devam etmişlerdi. Hala BBG Tekne’nin ilk bölümünü unutamam, bütün yarışmacılar alkolü fazla kaçırıp birbirlerine hallenmişlerdi. Şimdi böyle bir yayını hayal bile edemezsiniz! Özel TV’lerin üzerinde sallanan Demokles’in kılıcı (RTÜK) yüzünden her şey en muhafazakar çizgide ilerliyor. İşin komik tarafı, bu BBG Tekne yarışmasının internette dahi kalıntılarına rastlamak mümkün değil. Aradım, bulamadım?

Tatile çıkmadığım bir yazdı sanırım, BBG Tekne sağolsun, mavi yolculuk yapmış gibi hissettirmişti. O yüzden kimse hatırlamasa da ben unutamıyorum.

Kanal D, Alabora’nın tanıtımlarını göstermeye başladığında, “eh bu yaz da keyifli geçecek en azından” dedim, dediğimle de kaldım! Alabora’nın iki bölümünden çıkardığım sonuç: Bu format Acun’un işi, kızsam da, yarışmayı/yarışmacıları manipüle ettiğini düşünsem de Acun’un hakkı Acun'a!

Alabora yarışması tam bir hilkat garibesi format... Survivor’ı taklit ettiği o kadar açık ki! Küçük değişikliklerle bunu engellemeye çalışmışlar güya ama kadınlar vs. erkekler yarışması yapmak ya da göndermek istediğinin adını yazıp bu parşömeni herkesin içinde açmak buluş değil!

Alabora’nın aşırı cinsiyetçi bir tarafı da var. Güç-kondüsyon isteyen bir oyunda kadınların kaybedeceği baştan belliydi, öyle de oldu.  Yarışma arkadaşını halter yerine kullanarak bench press yapan adamın karşısına incecik kızı çıkarırsan ne olacaktı? Cezaya gelin hele! Teknenin bir hafta boyunca bütün işlerini, temizliğini, yemeğini, sofrayı kurmasını-kaldırmasını kadınlar yapacak!

Yarışma o kadar ucuz görünüyor ki, bu haliyle Survivor’ın kıymetini arttırmaktan başka bir işe yaramaz. Yapımcı ekip dersini iyi çalışmamış; ne tekneden ne de denizin-koyların doğal güzelliğinden görsel olarak faydalanmasını bilmemiş. Biz Survivor’ı biraz da içimiz açılsın, ada-deniz-manzara görelim diye izliyorduk, Acun da bunu veriyordu seyirciye… Görüntü yönetmeninden, resim seçicisine hepsi kusurlu… Banu Alkan’lı, Serpil Çakmaklı’lı 80’ler yat-kotra filmlerindeki kadar bile görsellik yakalayamamışlar.

Açıkçası, daha yazacak çok şey var ama çok önemsenecek bir yapım yok ortada. Hepsi de aşırı antipatik yarışmacı seçimlerinden bahsedebilirim örneğin. Seyircinin özdeşleşebileceği hiç kimse yok orada, ne kadınlar, ne de erkekler takımında…

Survivor’a bakıp, “aha, biz de bunun teknede geçenini yapalım” diyerek olmuyor bu işler. Yapımcılarına sözüm; Acun, binlerce km ötede bu işi kıvırıyor, siz kendi ülkenizde tekneyi batırıyorsunuz. Yarışmacılardan önce yarışmanın kendisi alabora oldu!

Sosyal medya notları:

* Dün sosyal medyada bir Malibu logosu fırtınası esti. O topa hiç girmedim ancak gördüm ki hiç bakmadan kanan çok olmuş. İçki logosuyla yapılan manipülasyona “malibulasyon” desek olur mu?

* Manipülasyon demişken, sosyal medyayı sallayan başka bir şey de, Ekmeleddin beyin karşısına geçip “siz seçilince Kuran iptal olacak mı” diye soran genç arkadaş… Yorum bile yapmak istemiyorum, bu video aklıma Hannah Arendt filmini getirdi. Orada Hannah’ın felsefe hocası “düşünmeyi bıraktığımızda insan olmayı da bırakırız” diyordu. O sahne geldi aklıma…

* Başbakanın dövmeden nefret ettiğini anladık, karşılığında da sosyal medyada bir tepki oluştu ama zaten istediği de o… Anneler-babalar çocuklarının dövmelerine ses çıkarmasalar da sinir oluyorlar, başbakan da bir kez daha onların içinin yağlarını eritti. Türkiye’nin oy veren çoğunluğunun kimlerden oluştuğunu o kadar iyi biliyor ki… Bence hiç uğraşmamak, onu fikriyle baş başa bırakmak en iyisiydi.

MURAT TOLGA ŞEN / murattolga@gmail.com