Medya
24 Haz 2012 12:36 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:49

''YANDAŞ MEDYA''DAN AK PARTİ'YE ÇOK SERT ELEŞTİRİ!

İslamcı kesimin "bağımsız" gazetesi Milat, sıklıkla desteklediği Ak Parti hükûmetin çok sert bir dille eleştirdi.

İslamcı kesimin "bağımsız" gazetesi Milat, sıklıkla desteklediği Ak Parti hükûmetin çok sert bir dille eleştirdi.
 Sert üslubu ile dikkat çeken gazetenin yazarı ve aynı zamanda savaş muhabiri olan Erdal Şimşek, Ak Parti'yi ve Ahmet Davutoğlu'nu çok sert bir dille eleştirdi.
Eleştirmekle de kalmayan Erdal Şimşek, Ahmet Davutoğlu'nun Stratejik Derinlik kitabını yerden yere vurdu ve Davutoğlu'nu beceriksizlikle suçladı. Uluslararası ilişkiler konusunda kitapları bulunan Şimşek, Ahmet Davutoğlu'nun Stratejik Derinlik politikasının Akdeniz'de ikinci defa gömüldüğünü ve dış politikanın kitap sayfaları üzerinden yürütülemeyeceğini vurguladı.
Şimşek'in bu yazısı ile, Türkiye'de ilk kez Ahmet Davutoğlu'nun ünlü Stratejik derinlik kitabı açık bir dille eleştirildi. Şimşek'in "mahalleden" biri olmasından dolayı eleştirisi ayrıca başka bir anlam kazanıyor.
Yaşadığı savaşlardan örnekler veren Şimşek'in o sert yazısı:

Stratejik Derinlik Akdeniz’e gömüldü

Türkiye cumhuriyeti devleti ve milleti, Suriye devletinin Hafız ile Beşşar adlı iki diktatörü tarafından her fırsata evire çevire dövülmektedir.

Hafız el Esad adlı katil, PKK’yi besleyip bu ülkeye salan adamdır, ve tam 33 yıldır PKK, dünyanın sayısal olarak en büyük ordularından biri ile kedi fare oyunu oynamakta ve canı istediği zaman tokat atıp ortadan kaybolmaktadır.

Tam 33 yıldır aralıksız olarak bu ülkenin askerleri, evlatları PKK tarafından öldürülüyor ve omzu kalabalıklar, cenaze namazlarında gözlerinde güneş gözlüğü, ebleh suratlarla kameraların karşısına geçip "kanları yerde kalmayacak" diyorlar.

Onlar böyle söyledikçe PKK vuruyor. PKK vurdukça da biz; yani Anadolu insanı ölüyor. Omzu kalabalıklar ile Sermaye, İlmiye ve Seyfiye sınıfının canına malına ve evladı yalına hiç bir şey olmuyor.

Sinoplu Çopur Osman’ın, Mardinli Şeyhmus Hoca’nın, Trabzonlu Temel Reis’in, Balıkesirli Hüsmen Ağa’nın, Trakyalı Arnavut, Boşnak, Bulgaristan muhacirinin  oğlu ölüyor.

Tam 33 yıldır PKK bizi dövüyor, öldürüyor. Biz duymaktan utandık ama onlar söylemekten utanmadılar: "Kanları yerde kalmayacak."

Kan deryasında boğulduk be.

Fahir Armaoğlu, "Filistin Meselesi" isimli kitabının önsözünde şöyle der:

"Ortadoğu’da ordular, rejimi korumak için mevzilenmiştir. Dolayısıyla bu orduların yabancı bir güç ile savaşma yetenekleri yoktur."

İki buçuk İsrailliye yenilen yüz milyonu aşkın bir insan lojistiğine sahip Ürdün ve Mısır ordularına baktığımızda bu tez tamamen doğru. Arap-İsrail savaşlarında bu orduların kuyruklarını nasıl bacaklarının arasına kısarak kaçtıklarını tarih kaydetti. Ve bu savaşlar da yeryüzünün en korkak ulusu olan Beni İsrail’in tarihine altın harflerle yazıldı.

Ama rejim ordusu olmayan Lübnan Hizbullahı, elinde sadece gerilla gücü bulunmasına rağmen, dünyanın en teknolojik ordusu olan İsrail’i hem karadan hem denizden hem de havadan yendi. O savaşın birebir tanığıydım. İsrail ordusunun bir avuç Hizbullah gerillasının önünde nasıl hallaç pamuğu gibi dağıldığını gördüm. Koca bir tank alayını 24 dakikada hak ile yeksan etti Hizbullah. Saniyesi saniyesine bu savaşın şahidi oldum.

Demek ki Ortadoğu’da rejimi korumak ve kollamakla görevli olmayan silahlı bir milis gücü bile teknoloji şahikası olan işgalci Batılı bir orduyu hak ile yeksan edebilirmiş.

Fahir Armaoğlu, kanaatimce tezinde kısmen de olsa yanılmaktadır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ordusu rejimi de koruyamamaktadır. Tam 33 yıldır yabancı ülkelerin kontrolünde olan üç 8-10 kişinin yönettiği PKK adlı üç dört bin kişilik silahlı gücü olan bir çeteyi bile yenemedi ve rejimi koruyamadı, koruyamıyor.

PKK’nin şefleri 10’un Genelkurmay Başkanı emekli ettiler ama neredeyse bu yarım asırlık süreçte bir tanesinin tırnağı dahi kanamadı. Bu mudur rejim koruyuculuğu?

Demek ki eline altıpatları alan, Ortadoğu’da rejimi korumakla görevli orduların tozunu attırır. Bunu Libya, Yemen ve Mısır’da gördük.

Bütün o afur ve tafur, o apoletler, o teknolojiler demek ki kifayetsizlerin elinde olunca çöp kadar bile değerli değilmişler.

Tabi bir ülkenin silahlı gücünü harekete geçiren sadece askeri emir komuta zinciri değil, siyasi otoritedir.

Suriye krizi patlar verdiğinde, ABD’nin dolmuşuna gelenler Suriyeli direnişçileri süslü püslü sözlerle dolmuşa getirip katil Esad ailesi ve çetesinin ağzına attılar. Bir buçuk yıldır Suriye’de yüz binin üzerinde insan katledildi ve maalesef devrimi öncü kadrosunun neredeyse tamamı katledildi. Bu öncü kadronun tümü hiç biri üçüncü bir ülkenin istihbaratı veya devleti ile temas halinde değildi. Ama günümüzdeki öncü kadroya maalesef Batı işbirlikçisi unsurlar sızdılar.

Ve Suriyeliyi böylesine dolmuşa getirenler gün geldi onların sığınmacı hallerini bile koruyamadılar.

Esad’ısn katilleri bundan iki ay önce bize sığınmış mültecilerin kamplarını yayılım ateşine tutarak katlettiler. Hatta o saldırıda  Türk görevliler de yaralandı. Ama ne hikmetse Stratejik Derinlik uzmanları, aslan siyasiler, kaplan şahinler sus pus oldu.

Ya Hu, adam senin ülkene; yani haremi ismetine girip sana sığınanı öldürüyor sen hala afurlu tafurlu kelimelerle ekranlara poz veriyorsun.

Mavi Marmara’da öyle olmadı mı? O günden bu yana onlarca İsrail yolcu gemisi Türk kara sularından geçtiler. Neden bir hücumbot o geminin rotasını çevirtemedi. Bahane hazır," içinde terörist olduğuna dair duyum aldık" denir ve işin içinden çıkılırdı.

Ama bu sözü söyleyebilecek yürek lazım.

İki buçuk İsrailliden dayak ye, Suriye adlı teneke devletten 33 yıldır aralıksız her şekil ve ortamda tokat ye. Sonra da kalk Stratejik Derinlik ayaklarına yat.

Kitap sayfalarındaki stratejik derinlik Akdeniz’in mavi sularında ikidir boğuluyor.

Stratejik Derinlik satırlarda değil satıhlardadır beyler!

Erdal ŞİMŞEK / MİLAT