Gündem
21 Ara 2010 08:59 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:53

TÜRKÜCÜ OLMAK İÇİN UNKAPANI'NA ÇIKAN SABAH MUHABİRİNİN BAŞINA NELER GELDİ?

"Albüm yapmak için hâlâ İMÇ'ye giden var mı" diye tebdili kıyafetle Unkapanı'na giden muhabire şaşırtan teklif!

"Albüm yapmak için hâlâ İMÇ’ye giden var mı" diye tebdili kıyafetle Unkapanı’na giden Sabah Muhabiri Mediha Olgun’a sürpriz teklif!

İşte kendi ağzından Mediha Olgun’un yaşadıkları:

"Albüm yapmak için hâlâ İMÇ’ye giden var mı" diye merak edip soluğu efsane çarşıda aldık. Anladık ki, parası olanın güzel sese ihtiyacı yok!

Unkapanı’nın ’Kurt kapanı’ olduğu yıllardı 1980’ler. Harem’de otobüsten, Haydarpaşa’da trenden inenler soluğu plakçılar çarşısında alırdı. Kimler çıkmadı ki oradan? Küçük Emrahlar, Ferdi Tayfurlar, İbrahim Tatlısesler... Bir de çıkamayanlar oldu. Türk filmlerinden biliriz "artiz" olma merakıyla girenlerin çoğu çıkamadı kasetçiler çarşısından...

"2010’un son günlerinde durum ne, hâlâ köyünden kasabasından albüm yapmaya gelenler var mı, varsa başlarına ne geliyor" merakıyla soluğu Unkapanı’nda İstanbul Manifaturacılar ve Kumaşçılar Çarşısı (İMÇ) 6. Blok’ta aldım. Gazeteciyim deyince baktım kimse konuşmuyor, ben de köyden geleli bir kaç hafta olan, "şarkıcı olacağım" diye tutturan 35 yaşındaki bir şarkıcı adayı rolüne büründüm ve yanıma da "kuzenim" dediğim foto muhabiri arkadaşım Emin Özmen’i aldım.

İşte "efsane" çarşıda yaşadıklarım:

Bir kat aşağıda üç kat da yukarıda toplam dört kattan oluşuyor çarşı. Müzik yapımcıları, dağıtımcılar... Her birinin boydan boya camlarında daha önce hiç görmediğimiz bir sürü şarkıcı ve türkücünün fotoğrafları var. Hangisine gireceğimize karar vermeye çalışıyoruz. Kılıç Müzik’in önünde buluyoruz kendimizi. Sahibi Sedat Güner içerdeki ince uzun ahşap masasında oturuyor. Kapıda karşılıyor bizi. "Abi ben albüm yapmak istiyorum" diyorum. "İçeri buyur" ediyor. "Önce bir şeyler içelim" diyor Sedat Bey. Çaylar geliyor çok geçmeden. "Biraz sohbet edelim sonra sesinizi dinleriz" diyor.

HERKES BIRAKTI ALBÜM YAPMAYI

30 yıldır bu işi yapıyormuş Sedat Bey. Diyarbakırlı. Sektördeki maddi güçlüklere dikkat çekip şunları anlatıyor: "Artık eskisi gibi kazandırmıyor albüm. Neredeyse buradaki herkes bıraktı albüm yapmayı. Parayla yapıyor bazıları. Ben parayla yapmıyorum. Sesine, kendisine inanır güvenirsem kendim yapıyorum albümü."

Sesimi beğenirseniz ne yapacağız tam olarak?
Önce bir repertuvar belirleyeceğiz. Şarkılara karar verip bu şarkıların telif ücretini ödeyeceğiz. Bu da aşağı yukarı şarkı başına 100-150 dolar.

Bu çok ucuz değil mi? Hangi şarkılar bu fiyata?
Hemen hemen hepsi. Fiyat bu.

 Sonra başka nereye ne kadar ödeyeceksiniz?
Müzik altyapısına karar vereceğiz. İstediğimiz saz miktarı kadar para ödenecek. Bir de stüdyo parası var tabii. Toplamda bir albümün bize maliyeti 20 bin lira civarında. Ortalama bir albüm. Bilgilendirme faslından sonra sıra şarkı söyleme kısmına geliyor. Birazcık heyecanımız dindiğinde patlatıyorum şarkıyı: "Sabahtan kalktım da ezan sesi vaaaaaar, ezan da sesi değil yar yar burçak yası vaaaar...."

Mahçup oluyoruz tabii. Ses vasat. Bir şarkı bir şarkı daha derken üç şarkı söylüyoruz albüm yapabilmek için. Sedat Bey gayet kibar. Sabırla dinliyor. Sonunda kırmamaya çalışarak, "Siz en iyisi gidip biraz eğitim alın. Mesela konservatuvara gidin" diyor. "Ama" diyorum o çok zor. Sedat Bey’in son sözü "Bu işi gerçekten çok istiyorsanız kurslara gidin. Sonra tekrar gelin. Ya da paranız varsa 10 bin liraya bile albüm yaparsınız. Altyapısı hazır şarkıların üzerine parçaları okursunuz. Sonra da eşinize dostunuza dağıtırsınız" oluyor. Çayımızı içtikten sonra bizi babacan bir tavırla uğurluyor.