Türkiye’nin en sevilmeyen siyasi lideri sıralaması…

Medyaradar'ın usta yazarı Varol Ersoy, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken kamuoyu araştırmacılarının seçmene sorması gereken en kritik soruyu sordu: “En sevmediğiniz, asla oy vermeyeceğiniz lider kim? Partisi hangisi?”

Seçimler yaklaşırken kamuoyu araştırma şirketleri seçim anketlerini sıklaştırdı. Soru genellikle aynı:

Önümüzdeki Pazar günü seçim olsa hangi cumhurbaşkanı adayına ve hangi siyasi partiye oy verirdiniz?

Çıkan sonuçlar da üç aşağı beş yukarı belli…

Şu günlerde AKP kimi anketlere göre hala birinciliğini korusa da ittifaklar bazında CHP’nin öncülüğündeki Millet İttifakı arayı açmaya başladı.

Nedense kimse bu sorunun tam tersini sormuyor:

“En sevmediğiniz, asla oy vermeyeceğiniz lider kim? Partisi hangisi?”

Bana göre bu soru, oy vereceğimiz lider ve partiden çok daha önemli…

Çünkü bu ülkede seçmenlerin neredeyse yüzde 70’i oy verdikleri partiyi ya da lideri çok benimsediği için oy vermiyor.

“Ehveni şer” yani “kötünün iyisi” olduğu için tercih ediyor.

Ancak ortada inkar edilemez bir gerçek var:

Toplumdaki kutuplaşmanın artması sonucu “en çok oy verilen birinci, ikinci, üçüncü” sıradaki liderler ve partiler, aynı zamanda hiç sevilmeyen deyim yerindeyse nefret bile edilen partiler ve liderler sıralamasında da üçüncülüğü, ikinciliği, birinciliği paylaşıyor…

Örneğin yüzde 1 oy alan bir parti ve onun lideri “en sevilmeyenler” listesine girmiyor ama iktidar için rekabet eden partiler ve liderleri bu potadan çıkamıyor.

Yani açık yazalım, yakın zamana kadar toplumun yarısına yakın bir bölümü hala Recep Tayyip Erdoğan’ı ve partisini “tek umut” olarak görüyor, diğer yarısı da adlarını bile duymak istemiyordu.

Aynı şekilde özellikle AKP’lilerin neredeyse tamamı “Kemalafobi”ye kapılmış durumdaydı. Gökten taş yağsa, suçu Kemal Kılıçdaroğlu’na ve çok partili dönemde bir kez bile tek başına iktidar olmayan CHP’ye atıyordu.

Bugün ise bu değişmeye başladı.

Erdoğan ve AKP karşıtları hızla büyürken, altılı masa sayesinde Kılıçdaroğlu ve CHP karşıtlarında büyük bir erime yaşandığı gözle görülür hale geldi.

En sevilmeyen üçüncü lider ise değişmedi:

Devlet Bahçeli…

*

Diyeceksiniz ki, “Nereden biliyorsun, anket mi yaptırdın?”

Hayır… Sadece mevcut anketleri “tersten okuyorum” ve bu bana yetiyor.

Demem o ki çok partili sisteme geçtiğimiz günden bu yana bu ülkede yaşayan insanların büyük çoğunluğu “sevdikleri parti ülkeyi yönetsin” diye değil, “sevmedikleri parti iş başına gelmesin” diye oy kullanıyor.

Böyle olunca da yapılan ya da yapılması vaat edilen işlerin hiçbir önemi kalmıyor.

Oy verme kararımızı “güven” duygusuyla değil de “nefret” duygusuyla alıyoruz.

Belki nefret ettiklerimiz iş başına gelmiyor ama liyakat ve ehliyet sahibi siyasetçilere de bir türlü kavuşamıyoruz…

*

İnanın önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde yine aynı şey yaşanacak:

Sırf öbür parti ya da lideri seçilmesin diye oylar körü körüne berikilere atılacak.

Buna sosyolojide “bilinçsiz seçmen sendromu” denir.

Seçmenin bilinçsiz olduğu demokrasiler ise “sözde” kalmaya mahkumdur!