CineRadar
12 Nis 2013 09:50 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:08

TÜRKİYE'DE KADIN VE İŞÇİ OLMAK!

Yılın en iyi yerli yapımı Zerre bu hafta gösterimde... Bu film bildiğiniz festival filmlerinden değil, mutlaka izlemelisiniz!

Zerre çok iyi bir "ilk film" olmasının yanısıra, Türk sinemasının asıl ihtiyacına yönelik çekilmiş bir iş... Festival jürilerine yaranmak uğruna sıra dışı bir dünya yaratmak için kolu kanadı kırılmış zorlama karakterlerin kurgulandığı ve tüm bunların şık bir "sanat sineması" paketi altında sunulduğu arenada, yalın, çarpıcı ve güçlü bir meydan okuma... 

Seyirciyi "bunları hiç bilmiyorduk" diyerek şaşıracağı bir öyküye ve o öykünün kahramanına götürüyor Erdem Tepegöz. Her gün yanından bilmeden geçip gittiğimiz sıradan, küçük insanların hayatına, tam o sırada durup 80 dakika boyunca ortak olmak gibi... Biraz da suçluluk uyandıran bir izleme deneyimi... 

Zeynep (Jale Arıkan) derme çatma bir evde annesi (Rüçhan Çalışkur) ve zihinsel açıdan problemli kızıyla yaşıyor. O evin kirası bile ödenemiyor çünkü Zeynep, vasıfsızlığının getirdiği bütün sömürüye açık, yine de iş bulabilmek için elinden geleni yapıyor. Sonuna kadar direniyor, umudunu koruyor, kendi farkında değil ama tüm o yorgunluğu bedeninden çıkıyor. Sebepsizce burnundan gelen kanı bile umursayamaz çünkü düşerse bir daha kalkamayacağının farkında... Bütün bu mücadeleye rağmen yemek için dahi para harcayamıyor, yakınındaki bir lokantanın artıklarıyla karınlarını doyuruyorlar.  Dayanışma içinde olduğu tek kişi ve bana göre filmin en olumlu karakteri, yemeklerin geldiği lokantada çalışan Remzi (Remzi Pamukçu). Zeynep iyice dara düşüp çare bulamayınca üç kuruş paraya Edirne’de bir tekstil atölyesinde çalışmayı kabul ediyor ve kendi gibi çaresiz kadınlarla balık istifi bir şekilde bilinmeyene yolculuğu başlıyor. (Filmin bu sahnesini yanımda oturan arkadaşlarım abartılı bulmuştu. İki gün önce bir haber bülteninde 20 kişilik minibüste seyahat eden 50 işçi kadını görseler ne derlerdi acaba?)



Zerre’yi çok sevmemin bir sürü sebebi var. Türkiye’de fason üretim yapan tekstil atölyelerinde çalışan işçileri gösteriyor bize, ayrıca yönetmen sineması yaparken de perdede oynayan şeyin seyircinin ilgisini çekebileceğini ispatlıyor. Daha ilk denemesinde yetkin bir oyuncu yönetimi hissettiriyor. Bunu da nereden çıkardın derseniz, oldukça abartılı performanslarını izlediğim Rüçhan Çalışkur’un bu filmde karakterinin sınırları iyi çizilmiş anne performansını örnek gösterebilirim. Jale Arıkan her zamanki gibi çok iyi, filmden önce, "şu oynasa" derdim belki ancak izleyince Zeynep rolü için başka bir isim düşünemedim. Son olarak, Zerre, minimalist sinemanın sadece yavaşlamaktan ibaret olduğu ve iyice klişeye bulanmış "festival filmleri" alanında taptaze bir nefes oluyor. 

Filmin afişinde Tuncel Kurtiz’in "Yılmaz Güney Zerre’yi izlese çok severdi" sözü yer alıyor. Buna ben de bir ekleme yapabilirim. Yılmaz Güney izlese hem çok sever, hem de bu kadar sahipsiz bırakmazdı. Erdem Tepegöz ve filminin seçkin sanat çevrelerinde görmezden gelinmeye çalışıldığı gibi bir izlenime kapıldım, neyse ki film çok iyi de o engellemeler bir şekilde aşılıyor. Bu duygusal barajın sebebi sanırım Zerre’nin hikayesinin festival seçicilerine/jürilerine yaranacak kadar politik ötekileştirme içermemesi... Sıradan bir insanın hayatta kalma savaşını anlatıyor genç yönetmen, kimseyi ısırma derdinde olmayan ama etinden de parça kopsun istemeyen... No Logo gibi kitaplarda okuduğu Çinli tekstil işçilerinin sefaletine üzülen ama kendi topraklarında ne yaşanıyor bilmeyenler için de epey ayıltıcı bir senaryosu var! 

Zerre son yılların en iyi Türk filmi... Tıpkı çok sevdiğim bir Ertem Eğilmez filmi olan "Canım Kardeşim" gibi belgesele varan bir gerçekçilik dozunda ancak kurmacanın tüm imkanlarını kullanmayı da biliyor. Türk sinemasının geleceğinde söz sahibi olacak bir yönetmeni işaret eden, olgun ve gerekli bir sinema çabası. Bildiğiniz festival filmlerinden değil. Bu çabayı yalnız bırakmayın derim. 

KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİNDEN BİR FİLM DAHA: TOPAL OSMAN



Gün gelecek Tarihin Hiçbir Sayfası gizli kalmayacak diyerek güçlü bir söylemle sinema severlerle buluşmaya hazırlanan film Kurtuluş döneminde bu mücadelenin içerisinde önemli rol oynamış olan Milis Yarbay Osman Ağa nam-ı diğer Topal Osman’ın ölümüne yol açan karanlık olayların vugulandığı özellikle 1. Meclis dönemini yani mücadelenin başladığı ilk zamanları anlatan bir tarih filmi. Kurtuluş mücadelesi uğruna kendi hayatını hiçe sayarak savaşan bir çok isimsiz , kenarda köşe de kalmış bilmediğimiz insanlar ve bunlarla ilgili bilgiler su yüzüne çıkmış filmle birlikte. Karakılıç Film , filmin yapımcılığını üstlenirken Atilla Akarsu’yu hem yönetmen hem de senarist koltuğunda görüyoruz. 

BİLİM KURGU SEVENLERE İLAÇ NİYETİNE: OBLIVION 



Askeri bir yönetim biri Jack adında deneyimli bir askeri , insanoğlunun bir zamanlar "Dünya" diye adlandırdığı terk edilmiş bir gezegene keşif için yollar. İnsanlığın büyük yok oluştan önce nasıl koşullarda yaşadığını araştırmakla dahası yaşayan her hangi bir canlı olup olmadığını bulmakla görevlidir. İnsanlığın bir zamanlar yuvası olan Dünya gezegeni birtakım uzaylı canlılar tarafından işgal edilmiştir ve gezegende hala varlıklarını sürdürmektedirler. Jack tüm bunları araştırmakla görevliyken, karşısına hiç beklenmediği sürprizler de çıkacaktır...  

Tron filmi ile tanıdığımız yönetmen Joseph Kosinski’nin yönettiği film, yönetmenin kendi çizgi romanından sinemaya uyarlandı. Kıyamet sonrası bir kurguya sahip olan filmin kadrosunda Tom Cruise’un yanı sıra Olga Kurylenko, Andrea Riseborough, Nicolaj Coster-Waldau, Melissa Leo ve Morgan Freeman yer alıyor... 

TARİH ÖNCESİ ANİMASYONU: CROODLAR 



Yaşadıkları mağara bir deprem sonrasında yerle bir olduktan sonra, Crood’lar yuvaları olan bu kanyondan taşınmak zorunda kalırlar ve ailenin babası Grug’un önderliğinde bir yolculuğa çıkarlar. Barınabilecekleri yeni bir yer bulmanın ümidiyle ilerleyen Crood’lar bu yolculuk esnasında sıra dışı maceralarla örülü ve daha önce bilinmedikleri esrarengiz bir dünyayla karşılaşırlar. Bu yeni dünyada doğa bambaşkadır. Üstelik bir de karşılarına Guy isimli ilginç bir genç çıkar. Sürekli seyahat etmeyi ve yeni icatlar yapmayı seven Guy’ı aileden en çok 19 yaşındaki genç kız Eep sevecektir. Ateş yakmayı bilen Guy, Crood’ların hayatlarının değişmesinde önemli bir rol oynayacaktır. 

Animasyonun mutfağından gelen Kirk De Micco ve Chris Sanders ikilisinin senaryosuna ve yönetmenliğine imza attığı film, tarih öncesi çağlarda yaşayan bir ailenin keyifli macerasına eşlik ediyor. 

KİM KORKAR KORKU FİLMLERİNDEN! KORKUNÇ BİR FİLM 5 



Dan ve Jody keyifli bir evlilik hayatı yaşarken, bir anda yaşamları Dan’in yeğenlerinin eve gelmesiyle alt üst olacaktır. Zira abisinin çocukları 3 yıldır tek başlarına vahşi doğada hayatta kalmışlardır ve birbirinden garip huyları vardır. Başta çift bunları umursamaz ama ne zamanki iş hayatlarına olumsuz etkisi olur, çocukların “Mama” diyerek seslendikleri ruhu evden göndermeye karar verirler. Bunun içinde "sertifikalı uzman ruh çıkarıcıları"nı tek tek eve çağırmaya başlarlar!  

Korku ve gerilim filmlerini ti’ye alan Korkunç Bir Film serisinin 5. filmi bu sefer Mama, Sinister, Evil Dead, Siyah Kuğu, Paranormal Activity hatta Başlangıç (Inception) filmlerine dahi göndermeler taşıyor. Malcolm D. Lee’nin yönetmen koltuğuna oturdupu filmin kadrosu ise Ashley Tisdale, Erica Ash, Lindsay Lohan, Charlie Sheen, Simon Rex, Molly Shannon, Terry Crews, Marisa Saks, Heather Locklear ve Katt Williams gibi kalablık bir oyuncu kadrosundan oluşuyor. 

MASUMİYETİN İSPATI… GAZETECİ ÇOCUK 



1969’da ve Jack Jansen üniversiteden atılmış halde Florida’daki ailesinin yaşadığı Lately kasabasına geri döner. Babası kasabanın yerel gazetesi The Moat County Times’ın sahibidir. Bu arada The Miami Time’ın muhabiri abisi Ward, Hillary Van Wetter davasını araştırmak üzere çıkagelir; yanında da iş arkadaşı Yardley Acheman vardır. 

Charlotte Bless adlı güzel kadın, Hillary’nin yanlışlıkla hüküm giydiğine inanmaktatır ve onu temize çıkartması için The Miami Times muhabirlerinden medet umar. Ward ve Yardley ise meslek yaşamlarında yükselmeyi hedefleyerek Bless’in iddiasının peşinden giderler. Bu arada Jack evlerine sıklıkla gelip giden Bless’e kelimenin tam anlamıyla tutulmuştur. Fakat bu dörtlü beraber daha çok zaman geçirdikçe, davayla ilgili gerçekler de gittikçe kararmaya başlar... 

Yönetmenliğini Lee Daniels’in üstlendiği filmin kadrosunda Nicole Kidman, Matthew McConaughey, Zac Efron ve John Cusack gibi isimler yer alıyor.