Televizyonda, sinemada “deprem” yok... Deprem ülkesinde yaşamıyormuşuz gibi çekin!
Depremlerde, savaşlarda yitirdiğinden daha çok insan yitiren bir ülkenin sinemasında-televizyonunda niye deprem yok?
Yine bir felaket sabahına uyandık, geçmiş olsun ülkem!
99 depreminde Gölcük - Değirmendere’de yaşıyordum. Depremi ve sonrasını bilirim. Şu kadarını yazayım; lise yıllık fotoğrafındaki arkadaşlarımın yarısı yok!
Deprem yıkar geçer, artık bu coğrafyanın bir gerçeği ama yıkım öncesinde başlamıştır ve sonrasında da devam eder.
Öncesi; depreme dayanıksız binaları yapan, bu binaların yapımına onay veren, sismik araştırmalar için fon sağlamayan ya da halkı uyarmak için çaresizce çırpınan bilim insanlarının sesini kısanlar...
Sonrası; Bölgeye giden yardımları yağmalayanlar, ihtiyacı olmadığı halde bütün yardım sıralarına girenler, 1 şişe suyu 10 katı fiyatına satan fırsatçılar, daha da fenası enkaz altındaki ölüleri bile soyanlar ve aylarca düzgün barınma imkanı sağlayamayanlar...
Biz hala çok merhametli ve yardımsever bir toplumuz. 17 Ağustos’tan sonra Türkiye’nin nasıl birlik olup bölgeye insan gücü ve yardım malzemesi yağdırdığını iyi hatırlıyorum. Hemen yanı başımızdaki Gölcük donanmasına bağlı askesi birlikler de asayişi sağlamış, olabildiğince ucuz atlatmıştık. Onca ölümüzün yasını tutarken nasıl ucuz atlatılırsa!
99 depreminde bütün ailem Gölcük ve Değirmendere'de yaşıyordu. "İyi ki yazın oldu" demiştik, tek tesellimiz buydu çünkü depremden sonrası da var. O zamandan beri "kışın deprem olmasın" diye dua ederim. Bu soğukta evsiz kalmak çok zor ama işte kara kışta deprem oldu. Bölgeye binlerce çadır gönderiliyor, izliyorum ama bu mevsimde çadırla olacak iş mi? Yaşlılar ve çocuklar o şartlara nasıl dayanacak?
Depremden önce haberimiz olsa?
Sevgili oyuncu arkadaşım Ece Dizdar, Twitter’dan, “Hiç mi öngörülemiyor deprem, hiç mi kabaca da olsa tahmin edilemiyor ve önlemler alınamıyor”diye sormuş. Öngörülüyor aslında ama bizi uyarmak için çırpınan bilim insanlarının sesini saçma gündemlerimizle kısıyoruz. Onların çaresizliği daha büyük.
Bu konuda en büyük görev kitle iletişim aygıtlarına düşüyor ama ana akım medya “aman şimdi kimseyi korkutmayalım” der gibi. Medyaradar’ın arama çubuğuna “deprem” kelimesini yazın ve çıkan onlarca sonuca bakın. Bir medya takip sitesi bile devlet kurumu medyalardan daha efektif çalışıyor bu konuda...
Prof. Dr. Naci Görür, 3 Şubat’ta, “Yarbaşı-Düziçi/Osmaniye’de 4,2 deprem oldu. Deprem Doğu Anadolu Fay Zonunda. Bu zonun Çelikhan-Erkenek-Maraş kesiminden endişe ediyoruz. Bu kesimi NE ucundan 2020 Elazığ depremi yükledi. Bu deprem de küçük de olsa SW ucundan zorladı. Bu uçta son deprem 1998 Adana Depremi.” diye tweet atmış. Adam daha ne yapsın?
Türkiye bir deprem ülkesi, bu ülkenin insanlarının deprem konusunda bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi şart. Bu konuda en büyük sorumluluk devlet medyasında. TRT, özel TV’lerle yarışmak adına 180 dakikalık diziler çekeceğine asıl vazifesini hatırlamalı ve deprem gerçeğine uygun yayınlar üretmeli. Bu konuda bilinçlendirme amaçlı bir dizi çekilemez mi yani? Ecdadımızla övüneceğimiz diziler çekiyorlar ya habire, ilerideki nesiller, “bizim ecdat deprem-meprem dememiş, yan gelip yatmış ve ölümü beklemiş mi” desin?
Ha, diyeceksiniz ki bir sürü çaba, kentsel dönüşüm projeleri falan var. Ben de o zaman sorarım, kentsel dönüşüm projeleri neden hep zengin semtlerinde... Kentsel dönüşüm oldu rantsal dönüşüm. Sıradan vatandaş, 40-50 yıllık betonu çürümüş kötü binalara sürüldü. Bilmem kaç yerden onaylı güvenli evleri almaya kimin gücü yetiyor?
Tekrar kendi alanıma dönüyorum; depremlerde, savaşlarda yitirdiğinden daha çok insan yitiren bir ülkenin sinemasında-televizyonunda niye deprem yok? Bana içinde deprem olan bir film adı söyle deseniz, Taylan Biraderler’in Küçük Kıyamet adlı filmini söyleyip duracağım. Yeşilçam zamanlarında da depremi fon yapan birkaç film var ama o kadar. Dizi desen hak getire! Aynı soruyu Maden felaketlerinden sonra da sormuştum. Neden bu sorumsuzluk?
Şimdi ne olacak yazayım; hani ekranı 5’e bölüp yayınladıkları tartışma programları var ya, depremle ilgili bilim insanları bir süre o programların baştacı olacak, söyledikleri üzecek, can sıkacak ve sonra bir kanal yöneticisi “çıkarmayın artık şu felaket tellallarını” diyecek ve hepsi tweet atarak can kurtarmaya çalışacak. Çünkü artık medyanın kapısı onlara kapanmış olacak.
Biz böyleyiz, iyiyiz hoşuz ama ders almıyoruz!
Geçmiş olsun Türkiye, umarım daha fazla can kaybı yaşanmaz, umarım göçük altındaki herkes sağ salim kurtulur ve umarım düzgün barınma imkanları bulurlar. Allah bir daha göstermesin demek isterdim ama yine olacak.
Peki bizim o zaman bir deprem filmimiz ya da dizimiz olacak mı?
MURAT TOLGA ŞEN
murattolga@gmail.com