Medya
10 Eki 2014 11:56 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:48

Taraf yazarı Akit'e sert çıktı: Siz Allah'ın yüzkaraları olmalısınız!

Taraf yazarı Namık Çınar bir süredir kendisini "Çınar kökünden yıkılır" ve "cibilliyetsiz" ifadeleriyle hedef haline getiren Akit Gazetesine bugün köşesinden yanıt verdi.

Yeni Akit gazetesi, Taraf yazarı Namık Çınar için daha önce tehdit eder bir içerik ile hedef göstermiş ve "Çınar kökünden yıkılır" yazmıştı. Ardından Çınar'a "cibilliyetsiz" denilerek hakaret edildi.
Namık Çınar bugün Akit gazetesine köşesinden yanıt verdi.
Çınar, "İşbölümündeki görevlerinden biri de, her gün erketeye yatıp medyadaki hükümet muhaliflerini bir zamanların derin devleti gibi fişlemek olan, gazete kisvesi altındaki bu paçavra" diyerek tanımladığı Akit gazetesinin edepsizliği tekrar ettiğini; kendisinin başta "it ürür kervan yürür" diyerek umursamadığını, ancak "cibilliyetsiz" lafı ile işin tadını kaçırdıklarını yazdı.
"Önüne gelene pislik attığınız bu vicdansızlığınızla nasıl yaşıyorsunuz? Sizden dindar da olmaz. Siz Allah’ın yüzkaraları olmalısınız." gibi sert ifadeler kullanan Taraf yazarı, "Size bakıp, tanrı bile yeriniyordur; bana kalsa" diyerek Akit'e çok sert yanıt verdi.

İşte Namık Çınar'ın köşesinden çarpıcı bir bölüm:

... artık tadını kaçırdılar.
Yaptıkları eleştiri olsa gam yemeyeceğim, doğal karşılayacağım.
Amaçlarının bu olmadığı çok açık; hakaret de ediyorlar.
“Cibilliyetsiz” diyerek sövüyorlar.
Bizim memlekette “cinsine...cibilliyetine” diye saydırmak, bir kimseye “soyu sopu belirsiz, huyu suyu bozuk” diye küfretmenin en bilinen yoludur.
Bu sözcüklerden birini dahi kullansanız, devamını getirmeseniz bile, lâfın nereye gittiğini herkes anlar.
Ben onlardan farklı olarak, bu ülkenin, soy sop kütüğüne, cinse cibilliyete, dine imana dayalı yurttaşlık tasniflerini artık çok gerilerde bırakmış bulunan “Batı Uygarlığı Dünyası”na dâhil olarak yaşaması gerektiğine inananlardanım.
Toplumsal barış ve mutluluk için, “insan” olmayı yeterli görüp tek ölçüt sayan bir nizamdan yanayım.
Bu yüzden de, Mısır’daki “İhvan”, Filistin’deki “Hamas”, Irak’taki “İslâm Birliği”, Suriye’deki “Tevhid Örgütü” ne ise, Türkiye’de de AKP’yi her geçen gün o hâle getiren Erdoğan’ın inşasına çalıştığı “din devleti”ne elbet de sonuna kadar karşı çıkacağım.
Sıraladığım bu ülkelere bakıp da, içine düştükleri felâketin ortak paydasının “siyasal din” olduğunu göremeyip, burasını da öyle bir yer yapmaya özenmenin ne denli büyük bir gaflet olduğunu haykırmayı korkusuzca sürdüreceğim.
Benim ne “paralel”lerle, ne de sizin gibi “yamuk”larla işim olur.
Kim dini siyasallaştırırsa, karşısında beni bulur.
Fakat sırf edepsizliklerini ortaya koymak için, onların değer yargılarından gider de, anlayacakları dilden konuşursam...
Bakın baylar!
Ben bu devletin kendi çizgisi bakımından tıpkı sizler gibi bağnazlığının en dorukta olduğu bir döneminde, yedi ceddime kadar didiklenerek, araştırması yapılarak askerî okullara alınmış, subay olmuş birisiyim.
Yani sizin “cins ve cibilliyet”e dair değer yargılarınızın sınavlarını fazlasıyla vermiş bir adamım.
Ama aranızdan kimler, çok meraklısı olduğunuz, bana göre bu yoz taraklardan geçmiştir, acaba?
Acaba kaçınız ne idüğü belirsiz çıkar, kendi testinize girseniz örneğin?
Dedim ya, ben “insan”ı esas alırım.
Kimsenin soyu sopu, dini imanı beni ilgilendirmez.
Benimkine de başkaları karışamaz.
“İnsan”, böyle özelliklerden yola çıkarak değerlendirilemez.
Hoş, siz de andırıyorsunuz insanı.
Kulaklarınız insanınkine benziyor.
Ama insan gibi duymuyorsunuz!
Gözleriniz aynı insan.
Ama bakmıyor insan gibi.
Önüne gelene pislik attığınız bu vicdansızlığınızla nasıl yaşıyorsunuz?
Sizden dindar da olmaz.
Siz Allah’ın yüzkaraları olmalısınız.
Ya da imalât hataları.
Size bakıp, tanrı bile yeriniyordur; bana kalsa.
Ahlâkın bulunduğu yer, sizin eşindiğiniz yer değildir.
Ahlâk, meselâ gazeteciysen, siyasal iktidarın yalakası değil, halkın yanında olmaktır.
Muktedirlerin beslemesi değil, yoksulların sesi olmanın savaşını vermektir.
Ahlâk, gizlenmeye çalışılana ışık tutmak; madalyonun öteki yüzünü göstermeye kalkmaktır.
Boğazından geçecek iki lokmayı, ona buna iftira etmeden, kara çalmaya kalkmadan, namusunla kazanmak; hattâ çoğu zaman kazanamamaktır.
Sizin gibi olmamaktır, ahlâk.