Taksim'deki terör saldırısı sonrası daraltılan sadece internet miydi, yoksa...

İnsan sormadan edemiyor doğrusu: “Yönetenler kaos dönemlerinde acaba neden insanların daha çok bilgi sahibi olması yerine hiçbir şeyi bilmemesini ister?”

Ne üzücüdür ki bu kadim topraklar İbn-i Haldun’un yüzyıllar öncesinden söylediği “coğrafya kaderdir” sözünün adeta canlı bir simülasyonunu yaşıyor. Kin ve nefret her daim kan ve gözyaşını beslerken, mutluluk ve huzur ise özlem duyulan bir ütopyadan ibaret kalıyor.  

Son olarak İstiklal Caddesi’nde yaşanan terör 6 canımızı bu hayattan kopardı. Sınır ötesinden gelen şehit haberlerinin neredeyse günlük rutinden sayıldığı aziz vatanda, bu kez hainler bombalarını İstanbul’un göbeğinde patlattı. Çocuk, genç, yaşlı demeden can aldı, can yaktı.

Neticede hain bu…

Görevi; kaos üreterek hedefindeki bölgeyi huzursuzlaştırmak, ekonomisini ve toplumsal yaşamını felce uğratmak…

Nitekim başardılar da…

Geçmişinde çokça benzer hikayeleri bulunan güzel yurdumuzun insanları, yeniden tedirgin, ürkek ve umutsuzlukla dolu bir yaşama maruz bırakıldı. En azından yaşanan acılar küllenene dek…

Peki, acı çekmenin ve gözyaşı dökmenin dışında başka ne kaldı bu ülkenin insanlarına?

Devlet eliyle yapılan bilmeme, görmeme, duymama ve sorgulamama dayatması…

Üstelik yaşadığımız bu dijital çağda,

Üstelik içinde bulunduğumuz bu iletişim toplumunda…

İnsan sormadan edemiyor doğrusu: “Yönetenler kaos dönemlerinde acaba neden insanların daha çok bilgi sahibi olması yerine hiçbir şeyi bilmemesini ister?”

Oysa böyle dönemlerde daha az şey bilmek ne yaşanılan terörü engeller, ne de yaraların tez zamanda sarılmasını sağlar…

Olayın meydana geldiği gün gerçekleştirilen yayın yasağı ve internetteki bant daraltma uygulamasından bahsediyorum elbette…

Önce olayın meydana geldiği bölgeden canlı yayın yapan TV’ler aniden yayınlarını kesti. Zira daha önceden de pek çok olayda alışık olduğumuz üzere savcılık bu kez yine yayın yasağı kararı almıştı. Ardından da Turizm Bakanlığı’nın talebi üzerine BTK harekete geçerek bant daraltma uygulaması başlattı. Twitter, Instagram, Youtube ve Facebook’a erişim saatlerce yavaşladı ya da tamamen durdu.

Anlaşılan o ki daha saniyeler önce TV’lerden “son dakika” ibaresiyle canlı yayında verilen bu terör olayını yurttaşların hiç duymamış gibi davranmalarını istiyorlardı.

Asıl amacı korkutmak, yalnızlaştırmak, sorgulamak ve sağduyulu düşünmeyi engellemek olan terör böylelikle bir kez daha amacına ulaştı. Böylelikle, tam da uzun süredir bilgiyi kendi tekeline almak isteyen resmi ideolojinin dediği oldu. Hiç kimse sosyal medyadaki yorum ve bilgilere ulaşamadı. Geriye bilgi kaynağı olarak sadece çoğunluğu devletin güdümünde olan medya kuruluşlarının haberleri kaldı.

Aslında o gün yaşanan internetteki bant daraltmasına, geçtiğimiz günlerde kabul edilen sansür yasasının küçük bir testi de demek de mümkün… İstenildiğinde sosyal medyanın nasıl sus pus edilebileceğinin bir nevi provası…

Sosyal medya saatlerce kapalı kaldığı için belki bazı şeyleri biz duymamıştık ama belli ki Cumhurbaşkanına taziye dileklerini ileten 97 ülke ile 10 uluslararası organizasyon her şeyi biliyordu. Bombaların hedefi olan biz yurttaşlar, yayın yasağı ve erişim engeli gibi sebeplerle ülkemizde neler olup bittiğini öğrenme ya da yazıp çizme hakkına maalesef yabancılar kadar sahip değildik.

Bırakın olayla ilgili bazı bilgileri öğrenmeyi, acımızı bile paylaşamadık…

İnterneti durduran BTK, ironik bir biçimde VPN kullanarak taziye mesajı yayınlarken, biz yurttaşlar sadece bize söylenen kadarıyla yetinmek zorunda kaldık.

Sonuçta ne mi oldu?

İstiklal’de yaşanan terör olayı sonrasında internette VPN kullanımı yüzde 853 oranında arttı. Böylece, “Ben bu filmi daha önce izlemiştim” dediğimiz günlere geri dönüldü.

Kayıplarımızı gözyaşlarıyla toprağa verirken, geriye “Daraltılan şey sadece internet miydi?” sorusu kaldı.