Sosyal medyayı da kendimize benzettik: Twitter adeta 'trolistan' oldu!

Biz Türkler şamatalı ortamları pek severiz. Düğünse düğün, kavgaysa kavga… Bu ruh halini sosyal medyaya da yansıttık. Fikirlerimizi, inançlarımızı ifade ederken, ya da onlara dil uzatanlarla mücadele ederken, tıpkı mahalle kavgasına çıkar gibi topyekun hareket ediyoruz. Sevinirken de öyle…

Bu ruh halinin bir yansıması birkaç gün önce Twitter’da görüldü. Yaşananlar, bu sosyal medya mecrasını da tıpkı mahalle kavgasına çıkar gibi kullandığımızı gösteriyordu.

Hemen nedenlerini anlatayım.

Üyesi olduğum Whatsapp gruplarından birinde bir arkadaşım “Seviim koş, Twitter yine coştu!” diye yazıyordu. Esprili bir dille gruptakilere Twitter’a girmeleri çağrısında bulunuyordu.

Bu çağrıya uyup girdiğimde hakikaten Twitter’ın bayram yerine döndüğünü gördüm. Ekonomistler, finansçılar, siyasetçiler, iktidarı destekleyen troller, muhalif troller, gazeteciler, sanatçılar, uzmanlar, uzman olmayanlar ve daha birçoğu oradaydı. Timeline’a kısacık göz attığımda Twitter’daki bu toplaşmanın Doların düşmesinden kaynaklı olduğunu anladım. Meğer Dolar 18 küsur TL’lerden 13 küsurlere gerilemiş, bayramın sebebi buymuş!

Doların neden düştüğü ilk anda tam olarak anlaşılmasa da, düşmüş olmasının sevinciyle zafer naraları atılıyordu. Birileri adeta “Ver mehteri!” diye işareti çakmış, Instagram ergenlerinin üslubuna benzer şekilde hazırlanan photoshoplu görseller, videolar, karikatürler ve metinler dolaşıma sokulmuştu. İşin aslı, iktidar destekçisi troller, muhalif trollere kapak yapma telaşı yaşıyordu. Kapak kelimesi az gelir, kafa göz yarıyor, uçan tekme sallıyordu.

Neden mi ‘trol’ dedim bunlara? Çünkü paylaşımların çok büyük bölümü gerçek isimleriyle yazanlardan gelmiyordu da ondan… Kimisi takma isimleriyle, kimisi de desteklediği siyasi görüşün bayrak ve sembolleriyle oradaydı. Hoş, “sosyal medyada kimliğini gizlemeyenlerden trol olmaz” diye bir kural da yok! O da işin başka bir yönü…

Trollerin tweetli halayları sürüp giderken ekonomi ve finans uzmanlarının ne söylediklerine de şöyle bir göz attım. Açıkçası olayın sıcaklığıyla neler olup bittiğine onlar da mantıklı bir izahat getiremiyordu. Bu ekonomik dalgalanmanın neden yaşandığı geç saatlere dek anlaşılamadı.

Ama olsun, yine de seviniyorlardı…

Dolar’daki sert düşüş ve trollerin Twitter coşkusu üzerinden yazıma uzun bir giriş yapmış oldum.

Gelelim asıl konumuza, yani trollere…

Peki, ama kim bu troller?

Aslında onların işçi, emekli, memur, esnaf, ev hanımı, öğrenci, sanatçı, siyasetçi, profesör ya da gazeteci olmalarının pek bir önemi yok! Hatta maaşlı, sigortalı olup tek bir merkezden yönlendiriliyor olmalarının da… Gerçek ya da takma isimlerle bilgileri, gelişmeleri ve haberleri manipüle ediyor olmaları, onları trol tanımının içine sokuyor. Zira bu ülke takma isimle Twitter’da fink atan siyasetçileri ve bürokratları da gördü.

Gerçekte olan şu…

Günümüz iletişim çağı, tek yönlü iletişimi interaktif iletişime dönüşürdü. Sokakta karşılaşsalar birbirlerini tanımayacak olan insanlar, sosyal platformlar sayesinde artık çevrimiçi hale geldiler. Önceleri kendi halinde yaşayan bu insanlar, sosyal medya platformları üzerinden birbirleriyle etkileşime girmeye başladılar. Böylece birbirlerinin eğilimlerini, ideolojilerini ve düşüncelerini karşılarındakilere dayatmaya başladılar.

Trollük ilk zamanlarda mahallenin kavgacı gençlerinin birbirlerine karşı verdiği üstünlük mücadelesi gibi algılansa da, bu durumun giderek kurumsallaştığı görüldü. Alınan bir takım önlemlere rağmen giderek bir sosyal medya gerçeğine dönüştü. Tıpkı iyilerin olduğu bir toplumda kötülerin de olabileceği, doğrucuların olduğu bir yerde sahtekârların da olabildiği gerçeğindeki gibi…

Özetle söylemek gerekirse, trollüğün giderek sıradanlaştığı sosyal medyada, gerçek ve gerçeküstünü ayırt etmek giderek zorlaşıyor. Troller tarafından zerk edilen kirli bilgiler, sanal alemin kokuşmasına yol açıyor. Tıpkı birkaç gece önce yaşananlarda olduğu gibi Twitter benzeri sosyal mecralar, haliyle birer Trolistan’a dönüşüyor.