İnfial
12 Ara 2016 10:35 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:15

Sorun Türkiye'nin bekasıdır: Artık canımıza “TAK” dedi!..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Beşiktaş’ta gerçekleşen TAK mahreçli terör saldırılarını analiz etti…

Beşiktaş saldırılarıyla tekrar sarsıldık. Malum terör odağı yapacağını yaptı. Ortaya çıkan görüntüler daha öncekilerden farklı değil. Gene parçalanmış bedenler, eğilmiş, bükülmüş demir yığını arabalar, kan dolu kaldırımlar, içe gömülen acılar…

Bitmedi, gene devlet yetkililerinin, siyasilerinin artık standartlaşan beyanları, “Kınıyoruz”, “Hainleri lanetliyoruz” (En çok da bu lafa gülüyorum. Adamlar zaten kendilerini “Bu ülkeye ait”, onun bir parçası olarak görmüyorlar ki “Hain”lik duysunlar?) , “kanları yerde kalmayacak”, vb sözcüklerinin anlamsızlaştığı bir ortam. Düşman içimize çöreklenmiş bir yılan gibi bulduğu her fırsatta zehrini akıtmaya devam ediyor. Alçaklık “terör” adı altında kol geziyor…

“PKK’NIN GLADYOSU TAK” TEKRAR HAREKETE GEÇMİŞTİR!..

TAK’ın 2010’daki ( Teyrêbazê Azadiya Kurdistan / Kürdistan Özgürlük Şahinleri) üstlendiği bir eylem olan ve ve Çevik Kuvvet noktasını hedefleyen “Taksim Saldırısı”nını ele alan “Hani Bombacı PKK’lı değildi?” başlıklı yazımdan bu yana anlatmaya çalışıyorum. TAK’ı ele alan bu ilk yazıda PKK’nın terörü hiç bitirmeyeceğini, süreç içinde TAK türü paravan yapılanmaları giderek daha fazla devreye sokacağını, hatta değiş tokuş yaşanacağını söyledim. (TAK zaman içinde birçok sarsıcı eyleme imza atmış bulunuyor) 2016 Şubat’ındaki Ankara eylemi sonrası ise “TAK, PKK’nın Gladyo’sudur” başlıklı yazımda ise bu yapıya teşhisi koydum.

Bana göre TAK, bir tür “joker örgüt” olup, PKK’nın üstlenmekten çekineceği türde büyük zayiatlı eylemler için oluşturulmuş “İkincil marka” idi. Bu “şaşırtmaca” oluşum PKK’nın “Alternatif yapılanması”dır. Diğer bir deyişle “Maskelenmiş PKK” dır. Kendisini PKK’dan kopmuş ya da PKK’dan ayrı bir örgüt gibi göstererek olası tepkilerin paratonerliğini yapmaktadır.  Ancak en önemlisi TAK aslında PKK’nın rüşeym halindeki devletleşme çabasının “Gladyosu” diğer bir deyişle “Kontr-gerillası” oluşudur. (Başka bir benzetmeyle PKK’nın “Pre-Derin devlet”i de denebilir) Klasik Dağ kadrolarından farklı bir kadrosu ve işlevi vardır. Ancak amaçta aynıdırlar.

TEHLİKELİ DÖNEMECİN SİNYALLERİ

O yüzden TAK’ı ara sıra dişini gösteren bir “belirsiz” yapı gibi değil, tam tersine PKK’nın “Bütüncül stratejisi”nin ayrılmaz bir parçası olarak görmekte yarar var. Tahminime göre bundan sonra “TAK” imzalı eylemler daha çok ön plana çıkacaktır. Asıl hesap toplumda “Türk-Kürt çatışması” yaratıp, sonra da Batıya dönüp “Türkler Kürtleri katlediyor” yaygarasını kopartmaktır. Ve tabii buna bağlı bir dizi hesap ve güncel amaç vardır.  Dönemine ve ihtiyaca göre biri öne çıkıyor!

TAK’ın “Yüksek yoğunluklu” eylemlerinin kaçınılmaz sonucu budur. TAK daha çok asker ve polisleri hedeflerken son eylem açıklamalarında olduğu gibi “Türk halkı TAK’ın direk hedefi değildir”  türünden şaşırmaca açıklamalar yapmaktadır. Ki bu da pratikte doğru değildir. (PKK/TAK Türk milletinin algısında ordusunu-polisini kendisinden ayrı bir unsur olarak görmediğini gayet iyi bilir.) Demek ki TAK’ın bir diğer amacı da toplumda artan etnik saflaşma ve nefreti daha da derinleştirmektir.  Bu tarz her eylemi buna hizmet etmektedir.

Konjonktürel nedenler değişebilir. Örneğin bugün olduğu gibi “Başkanlık”, “Milli para hamlesi”, “Şanghay örgütü” tehdidi, Türkiye’nin El Bab’a girmesi, koridor meselesi, vb gibi ihtimaller sayılabilir. Bunlar doğru da olabilir. Ancak birde “Hiç değişmeyen sabit” vardır ki o da bana göre budur. PKK/TAK birilerine “taşeronluk” yapıyorsa bile ona vaat edilen asıl hedefi için yapıyordur!

NEO-CON YARASA MİCHAEL RUBİN…

Nitekim Amerikalı Neo-Con yazar Michael Rubin’in Odatv’de Şıvan Okçuoğlu çevirisiyle yayınlanan “Türkiye’nin sınırları yakında değişecek” başlığındaki yazısı bu açıdan ilginç işaretler veriyordu. Bu uğursuz adam ağzını her açtığında bir “felaket”i adeta tetiklerken şimdi de “Türkiye’nin bölünme sürecinin psikolojik aşaması tamamlandı” diyor. Ağızdaki bakla çıkartılmıştır. Kafasındaki niyeti “analiz” diye pazarlamak bu olsa gerek!

Rubin yazısını şöyle tamamlıyor; “Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecek; tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye'ye dahil bir federasyon mu henüz belli değil. Erdoğan kendisini büyük bir lider ve yeni Atatürk olarak görüyor olabilir. Fakat Atatürk modern Türkiye'yi inşa ederken, Erdoğan onu yıkmaktan başka bir şey yapmadı. Erdoğan tarihe bir kahraman olarak geçmeyecek, kibri uğruna Türkiye'yi yıkan yozlaşmış bir kötü adam olarak geçecek."

Rubin farkında olmadan (?) TAK türü yapıların varlık sebebini de açıklamış oluyor. Yaratacakları terör dalgası ile “psikolojik aşama”yı derinleştirmek ve sonunda tamamen koparmak. Ucunda kan gölü olmak varmış umurunda mı tabii? Bu arada kimi aymaz sol, laik ve muhalif kesimlere de “Anti-Erdoğancılık” yemini atarak onlarında bu değirmene su taşımasını arzuluyor belli ki. (TAK’da son bildirisinde “AKP faşizmi” lafzını kullanarak aynı “yem”i oltasına TAKıyor!) O zaman PKK’ya bu gerekçeyle pek yüklenmeyen kimi kesimlere şunu sormanın vaktidir; AKP/Erdoğan onlara göre “Cumhuriyeti yıkmayı” hedeflerken, PKK/TAK “Cumhuriyeti ihya etmeyi” mi hedefliyor? PKK/TAK’ın canice eylemleri görülmeden, net şekilde karşı çıkılmadan “Cumhuriyeti savunmak” mümkün mü? Buna verebilecekleri dişe dokunur bir cevapları olduğunu sanmıyorum.

BU SAVAŞI İYİ OKUMAK GEREK!

Bu savaş gerçekte –siyasi eğilimine bakılmaksızın- tüm Türkiye’ye ve Türkiye’yi savunanlara açılmış bir savaştır. Arkasında çok daha başka batılı güçlerin olduğu bir “cephe” söz konusudur. Şayet “AKP/ Erdoğan zorda kalıyor” şeklinde düşünen hatta sevinenler varsa akıllarını başlarına devşirmelerinin vaktidir. (PKK’nın yediği haltları bile AKP’ye yamamaya çalışmak AKP’yi güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor oysa) Hele de bu lanet savaştan bir “İktidar değişimi” ya da “Demokrasi” umut edenler mevcutsa hepten şaşırmışlar demektir. (Bunun için “Yaşadığımız sadece "Terör" değil, Türkiye'ye açılmış Topyekün Savaştır!” başlıklı yazıma bakın lütfen) Varabilecekleri tek yer “Kaos”tur!

Aynı nedenle son olay ve benzeri saldırıları sadece “terör” veya “PKK/TAK saldırısı” diye okumak bile yanıltıcı olacaktır. Olaya daha geniş açıdan baktığımızda manzara değişiyor. Karşımızda Türkiye’ye soluk aldırmamaya yeminli bir “Küresel operasyon” ve onun gayet “kullanışlı aparatları” vardır. Hiçbir kızgınlık, öfke, ayrışma bu gerçeği değiştiremez. Tam tersine daha da körleştirir. Bütün iktidarları bir kenara koyun, hedefte Türkiye vardır. Çünkü eninde sonunda tüm iktidarlar kendini düşünür. O yüzden çoğu şeyi ellerine yüzlerine bulaştırırlar, kısır ve inatçı bakışları gereği bir adım sonrasını göremezler. Oysa artık ortada bir “Beka problemi” vardır.

Bu noktada dikkatlerden kaçmaması gereken şudur; Türkiye çok açık bir saldırı altındadır. Savaş birçok cepheden sürmektedir. Söz konusu saldırıya karşı topyekun “dik durmak” zorundayız. Bu savaş ikircimlilik, beceriksizlik, şikayet veya irade zafiyeti kaldıramaz. Artık teröre karşı lanet sızlanmalarından bir an önce çıkıp –maliyeti ne olursa olsun- gereğini yapmak durumundayız. Topluma “alışın” demek en kolayı… 

“Düşman kuvvetler” bellidir. Belli olmayan kimin “Dost kuvvetler”den olduğudur. Bunu netleştirmenin vaktidir. Her terör eylemi sonrası buna bir kez daha “cevap” aramak zorunda kalmayız umarım!..

NOT: Aslında içimden hiç yazmak gelmiyordu ama gene de yazdım işte. Çünkü –bu yazı dahil- yaşanan dehşet karşısında bütün sözler boş. Allah’tan bütün şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dilerim.

12.12.2016.

atillaakar@gmail.com