İnfial
08 Haz 2015 12:23 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:38

Seçim sonuçları AK Parti'yi HDP'ye mahkum mu etti?

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, seçim sonuçlarının kare kare fotoğrafını çekmeye başlıyor. Birkaç gün sürecek değerlendirme yazılarıyla Akar, seçimin muhtelif açılardan yansımalarını tartışacak. İlk yazı mevcut veriler ışığında ortaya çıkan “tablo”nun analizi üzerine yoğunlaşıyor.

Hiç şüphesiz seçimler söz konusu olduğunda herkesin “beklentisi” farklıdır. Herkes bu konuda alabildiğine “öznel” düşünebilir. Hatta istiyorsa partisinin 550 milletvekilliğinin hepsini birden aldığını bile hayal edebilir. Bir de adını tam koyamadığımız ama “gidişat”, “hava”, “atmosfer”, “koku”, “nabız”, vb gibi tanımlar uydurduğumuz “toplamdaki eğilim” vardır ki asıl belirleyici olan budur. Bu mevcut anketlerden ötede “zorlanan eğilim”dir ve çoğu kez daha büyük ve etkili kesimlerce istenendir. Görünen o ki, bu amaç hasıl olmuşa benzemektedir. O yüzden sonuçtan dolayı şaşıran varsa garipsemek gerekecektir.

Burada küresel ve yerel iradelerin “Seçmen iradesi”ne yansıyışı ve çakışması söz konudur. Birçok bileşkenin ortalamasına bağlı eğilim –her zaman tutmasa da- bu kez etkili olmuşa benzemektedir. AKP’nin “yıpranmışlık payı” ve bilhassa son dönemde “aşırıya kaçan” bazı tavırları da hesaba katıldığında istenen sonuca ulaşmak zor olmamıştır denebilir.

Neyse; seçimler öncesi herkes soruyordu; “Ne olacak?” Bende dilim döndüğünce şu noktalara vurgu yapıyordum;

1) Bugün parlamentoda hangi partiler varsa gene aynıları olacak. Oranlar dolayısıyla sayılar –artı veya eksi yönde- nispeten değişebilir.
2) AKP belli oranda oy kaybedecektir ama bunun hükümet kurmaya yeter bir sayının tam sınırında mı olacağı yoksa biraz altında mı kalacağı tartışmalıdır.
3) Yerli ve yabancı sermaye güçleri, küresel lobiler halen “AKP İktidarı” istiyorlar. Sadece gücü biraz sınırlanmış, törpülenmiş, dönüştürülmüş ve mümkünse “başkalarının desteğine muhtaç bir AKP” arzuluyorlar. Küresel iradelerin istediği her zaman tutmasa da bu kez mümküne benziyor. “Kaos” iteklemeleriyle alınamayan sonuç seçimle sağlanabilir.
4) Bu seçimde asıl kurtulmak istenilen AKP değil, esasında Tayyip Erdoğan’dır. Bu seçimin gizli siyasi gündemi “Parlamenter sistem ile başkanlık sistemi” arasındadır.
5) Küresel güçler uzunca süredir süreci bu yönde zorluyorlar. Hedefte “Tayyip Erdoğansız bir Türk siyaseti” veya mümkünse “AK-Saray’a hapsedilmiş, hareket alanı iyice daraltılmış ve frenlenmiş bir Erdoğan (Tedricen tasfiye) olduğu yönündedir. Erdoğan’ın “kontrol edilemezliği” onlar için ciddi sorun teşkil ediyor. Erdoğan’ın hırçın tarz ve üslubu onlara bu fırsatı sunuyor.
6) Anamuhalefet partisi (CHP) yerinde sayacaktır.

Şimdi söz konusu tespitler ışığında bakalım;

1) Seçim sonuçları böylesi bir tablo oluşması için uygun bir “zemin” sunmuştur. “Beklenen” fazlasıyla olmuştur ama “İstenen” de bazı pürüzler ve gecikmeler çıkabilir. Tablo gerçekte herkes açısından sıkıntılıdır ve herkesi “bir diğerine muhtaç” hale getirmiştir. Kombinasyonlar matematik olarak geniş ama siyaseten dardır.
2) AKP halen 1. parti olsa da (Ki, yüzde 40-41 az oy değildir) artık “tek başına iktidar” olamamaktadır. AKP, bugüne kadar kendisinin tek başına iktidar olmasını sağlayan sistemin tuzağına düşmüştür. Hükümet kurabilmek için 15-20 kadar daha milletvekiline ihtiyaç vardır. Bunu görünürde ”ortaksız” bir şekilde sağlamak isteyecektir.
3) Bu sonucun “istenmesi”nin asıl sebebi “Kürt açılımı”dır. (Ya da bundan sonra yeni adı her ne olacaksa!) Bunun için zihinler yönlendirilerek HDP’ye ite-kaka baraj aştırılmıştır. Hatta son Diyarbakır bombalarının bu amaçla HDP’nin Meclis'e girmesini isteyen “derin güçler”ce yaptırıldığını bu sonuca bakarak söyleyebiliriz. (Beyaz Türklerin, kriptoların, kozmopolitlerin, çakma ulusalcıların, bir kısım CHP’linin, kimlik zafiyetli sosyalistin, sahil Atatürkçülerinin, Çeşme-Alaçatı laikçilerinin, Cihangir entellerinin,vb ayrıca kulağı çınlasın!) Üstelik HDP aldığı “ödünç oylar”la reel etkisinden çok daha fazla bir temsil kabiliyetine erişmiştir.
4) Seçimin “yükselen partisi” HDP, mümkün dış destekli bir hükümetin “kilit partisi” konumuna gelmiştir. Muhtemelen muhtelif hülle veya destek metotları kullanılarak –aslında çerçevesinin çok daha önceden çizildiğini varsayabileceğimiz- “Özerklik” eksenli bir “pazarlık” söz konusu olabilir. HDP bu fırsatı değerlendirmek, AKP ise iktidarını korumak isteyecektir. HDP, “Türkiye partisi” imajının yanında (Ki, bu henüz çok tartışmalıdır) bu kez de “Türkiye’yi hükümetsiz bırakmama sorumluluğuna sahip parti” rolüne bürünebilir.
5) İktidar partisi AKP’de –iktidar olsun olmasın- çatışma ve tasfiyeler artacaktır. “Erdoğancı”,  “Davutoğlucu”, vb gibi saflaşmalar daha netlik kazanacaktır.
6) Erdoğan’a “Sen orada dur ve fazla sorun çıkarma” mesajı iletilmiştir. Ancak Erdoğan’ın tabiatı düşünüldüğünde bu biraz zor görünmektedir. Sonuçta dinamikler bir “siyasi kriz” ve seçimlerin yenilenmesi şeklinde de tezahür edebilir. Erdoğan “ya hep ya hiç” diyebilir!

Unutulmamalı ki; bu seçimin en önemli sonucu HDP’nin yükseldiği yeni konumdur. Bu çoktandır istenen ve “projelendirilmiş” bir tercih olarak da düşünülebilir. O yüzden aslında mevcut seçim sonuçlarıyla HDP destekli AKP hükümeti ilk seçenek olarak gündeme gelebilir. (Bunun yaratacağı başka sıkıntılara rağmen!) Tabii bu “açılımın çıkarları ”söylemiyle pazarlanabilir. Onun dışındaki “iktidar seçenekleri” ve mümkün olup olmadıkları ise ayrı bir yazı ve değerlendirme konusudur.

Öyle veya böyle –birileri için- aslında hem beklenen hem de istenen olmuşa benzemektedir. Türkiye sınırlanmış, prangalanmış yeni bir AKP iktidarına doğru evrileceğe benziyor. Kanaatimce birileri için bundan “ehven” bir tablo çıkamazdı. Ancak iddiamızdaki gibi şayet “beklenen” buysa siyasi formülasyonun da o yönde zorlanacağı aşikârdır…

Tabii denilebilir ki; “Ne yani Küresel güçler mi dediler tek tek halka şuraya oy at ya da atma” Elbette hayır! Ancak öyle bir “rüzgâr” estirilir ve çerçeve çizilir ki “Beklenen” o yönde gerçekleşir. Zihnen içi “doldurulan” budur. Bize son tahlilde “Halkın tercihi” yahut “Demokratik yönelim” olarak yansıyan sonuç budur!..

08.06.2015

atillaakar@gmail.com


NOT: Takip eden günlerde “Muhtemel hükümet senaryoları ve gerçekleşme potansiyelleri”, “HDP’nin yükselişi ve Türkiye Partisi olabilecekler mi?”, “CHP ve KIlıçdaroğlu’nun durumu ne olacak?” konulu sıralı analizlerimizi bu sütunlardan okuyabilirsiniz…