Gündem
03 Nis 2015 09:25 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:10

Savcı Kiraz'ın fotoğrafı yayımlanmalı mıydı, akreditasyon kararı doğru mu?

Medya kuruluşlarının Çağlayan'da savcı Kiraz'ın rehin alındığı görüntüleri yayımlaması, savcının cenazesinde akreditasyon tartışması yaşanmasına neden oldu.

Medya kuruluşlarının iki gün önce Çağlayan Adliyesi'nde Berkin Elvan soruşturmasını yürüten Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın rehin alındığı görüntüleri yayımlaması, savcının cenazesinde akreditasyon tartışması yaşanmasına neden oldu.
Görüntüyü yayınlayan kuruluşların muhabir ve kameramanları cenaze törenine alınmadı. Başbakan Ahmet Davutoğlu ise "Emri ben verdim" dedi.
Türkiye'de başta devlet adamları ve üst düzey toplantılar olmak üzere pek çok haber takibi için akreditasyon uygulaması var. Ancak yayınladıkları fotoğraf nedeniyle akreditasyonun reddi uygulaması ilk kez gerçekleşiyor.
Cenaze törenine alınmayan kuruluşlar arasında Hürriyet, Cumhuriyet, Bugün, Milat, Taraf ve Zaman gazeteleri ile CNN Türk ve Doğan Haber Ajansı da vardı.
Ayrıca bu fotoğrafı yayınladıkları için Hürriyet, Cumhuriyet, Posta ve Bugün gazeteleri hakkında "terör örgütünün propagandasını yapmak" suçundan soruşturma başlatıldı.
BBC Türkçe'den Rengin Aslan "Kimileri fotoğrafın yayınlanmasının hata olduğunu söylüyor. Kimileri ise fotoğraf yayınlansa dahi bunun yaptırımının idari olarak yapılmaması gerektiği görüşünde." dedi ve o tartışmada gazetecilere mikrofon uzattı.

İşte BBC Türkçe'deki o haber:

...İki soru var gündemde:
Birincisi, fotoğraf yayımlanmalı mıydı?
İkincisi, başbakanın emriyle akreditasyon uygulaması haklı mı?
OLCAYTO: 'ETİK OLARAK YAYIMLANMAMALI'
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, "Etik olarak belki yayımlanmaması gerekir" diyor.
Gazetelerin "sosyal medyadan geri kalmamak için" bu tür refleksler gösterebildiğini söyleyen Olcayto "Ama bu tür durumlarda bir yasadışı girişimin propagandasına meydan vermemek için yapılmaması gerekir diye düşünüyorum. Bu benim kişisel görüşüm" diye de ekliyor.
Dün fotoğrafı bir süreliğine yayımlayıp daha sonra kaldıran atv, ahaber ve Yeni Şafak gibi kuruluşlar da oldu.
Yeni Şafak fotoğrafı internet sitesinde kullanmış ancak bir süre sonra kaldırmıştı.
YENİ ŞAFAK: OLAYIN SICAKLIĞI İLE YAYINA GİRİP GERİ ÇEKTİK
Peki bu süreçte ne oldu? Sorularımı yanıtlayan gazetenin internet yayın müdürü Ersin Çelik, "Fotoğraf konar konmaz kaldırıldı ve bu fotoğraf hiçbir şekilde kullanılmayacak, basılmayacak dedik. Sadece olayın sıcaklığıyla girilip, geri çekilmiş bir fotoğraf" diye anlatıyor.
Daha sonra fotoğrafı buzlayarak yayınlamayı düşündüklerini, fakat sonunda bunun da "medya etiğinde, uluslararası medya etiğinde terör propagandasına gireceğine" karar vererek, bu seçenekten vazgeçtiklerini belirtiyor.
Burada ise iki kriteri gözettiklerini belirtiyor: Birincisi "terör örgütü olarak kabul edilen bu yapının flama ya da bayrağını kullanmak", ikincisi ise "rehin alınmış bir devlet görevlisinin başına silah dayanmış fotoğrafını kullanmak."
CAN DÜNDAR: GAZETECİLER TARTIŞMALI HÜKÜMET DEĞİL
Tartışmaya neden olan fotoğrafa sayfalarında yer veren Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ise "Hangi fotoğrafın yayınlanması etik açıdan doğrudur, hangisi yanlıştır tartışmasını doğru ve sağlıklı buluyorum. Biz de kendi aramızda tartıştık ve bunun önemli bir haber olduğunu düşünerek basmaya karar verdik. Burada yanlış olan gazetecilerin bunu tartışması değil, bunu hükümetin tartışması. Daha da önemlisi tartışmayıp dayatması" diyor.
Dündar ayrıca verdikleri kararla ilgili "Genel kurallar koyabiliyorsunuz ama her olayın kendi öznel koşulları var. O fotoğraf pek çok şey söylüyor, güvenlik zaafından tutun, örgütün oradaki gücüne kadar. Gizlemeyi yanlış buluyorum. Ama yüzü buzlama tekniği kullanılabilirdi diye konuştuk sonra" diye konuşuyor.
HALUK ŞAHİN: GRİ BÖLGE
Gazeteci ve akademisyen Haluk Şahin ise fotoğrafın yayımlanıp yayımlanmama konusunu "gri bir bölge" diye tarif ediyor.
Haluk Şahin, olay devam ederken ve bittikten sonra yapılacak tercihlerin farklılık gösterebileceğini söylüyor. Bunu şöyle açıklıyor:
"O fotoğrafın olay henüz sonuca ermeden ve savcının yakınları, sevdikleri ve ailesi tarafından izlenirken basılmasının ne kadar etik olduğu konusunda benim kafamda ciddi kuşkular var. Evet bu haberdir, haber değeri vardır. Fakat ben editör olarak olay devam ederken kullanmazdım."
Ancak olay bittikten sonra, örneğin Hürriyet gazetesinin yaptığı ve daha sonradan savunduğu gibi, içinde "terör örgütü sembollerinin" bulunmadığı bir fotoğrafın kullanılmasını yanlış bulmuyor ve aslında "gri bölge" olarak tarif ettiği yer burası. Şahin, sosyal medyanın etkisine dikkat çekiyor:
"Önceden olsa, klasik medyada sizin o fotoğrafı dolaşıma sokmanız bir ilk olacaktı. Oysa sosyal medya tarafından milyonlarca kişiye ulaşmış bir fotoğrafın kullanılıp kullanılmaması eski vehametini taşımıyor. O yüzden orada kullanılmasına ben karşı çıkmazdım."
Doğan Yayın İlkeleri Kurulu da dün yaptığı açıklamada, Hürriyet gazetesinin "manşetten verdiği, terörü lanetleyen haberi, bu haberi verirken terör örgütünün propagandasına yer vermeyecek şekilde kullandığı fotoğraf, yayın ilkelerine uygun bir davranıştır" diye değerlendirmişti.
İç sayfalarda kullanılan ve "terör örgütünün sembollerini gösteren bir fotoğrafın yayımlanması" ise hatalı olarak nitelenmişti.
AKREDİTASYON GAZETECİYİ DEĞİL OKURU CEZALANDIRIYOR
TGC Başkanı Olcayto akreditasyon konusunda ise gazetecilerin ve yayın kuruluşlarının değil, okurların "cezalandırıldığını" söylüyor.
Olcayto, bundan önce böyle bir uygulamaya şahit olmadığını belirtiyor ve bunun halkın haber alma özgürlüğüne ilişkin kaygıları canlandırdığını söylüyor:
"Böylesini hiç hatırlamıyorum. Hele öldürülen bir devlet görevlisinin cenazesinde böyle bir şey hiç yapılmadı şimdiye kadar. Bunun emrini başbakan ben verdim diyorsa, bunu oturup düşünmek lazım. Yarın Türkiye'de insanların haber alma hakkının nasıl korunacağına, halkın ne kadar bilgileneceğine kimlerin karar vereceğini, bunu düşünmek ve tartışmak lazım."
Haluk Şahin de uygulamayı "anti-demokratik" olarak niteleyerek eleştiriyor ve "Başbakanın böyle bir yetkisi yoktur. Böyle bir kararın uygulanması da hukuka uymaz. Sıcak bir olayın ardından böyle bir şey hatırlamıyorum" diyor.
Yeni Şafak'tan Ersin Çelik ise bu uygulamanın bir tepki olarak geliştiği ve bunun devamının gelmeyeceği görüşünde.
Çelik "Bu fotoğrafı yayımlayan sitelere yapılan akreditasyon uygulamasını bir mesaj, bir gösterge olarak, bir sebep-sonuç ilişkisinde doğru buluyorum ancak bunun devamının da olacağını düşünmüyorum. Akreditasyon bir tepkiydi. Cenazeye katılan normal vatandaşların bu kurumlara tepki göstereceğini düşünerek de böyle bir tedbir almış olabilirler" diye konuşuyor.
Basın Konseyi ise uygulamayı "basın özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına açık bir müdahaledir" şeklinde değerlendirmişti.
GAZETELERE SORUŞTURMA TİPİK BİR DEVLET REFLEKSİ
Fotoğrafı baskılarında kullanan Hürriyet, Cumhuriyet, Posta ve Bugün gazeteleri hakkında soruşturma açıldığı belirtiliyor.
Soruşturmanın gerekçesi ise "terör örgütünün propagandasını yapmak."
Cumhuriyet gazetesinin avukatlarından Tora Pekin, "Gazete sadece gazetecilik yapıyor. Çok önemli bir haber söz konusu. Bu haberi anlatan tek bir kare. Gazetecinin bunu kullanıp kullanmayacağının kararını gazeteci, yanıtını da okur verecektir" diyor.
Pekin soruşturma açılmasını ise "çok tipik bir devlet refleksi" olarak niteliyor.