Röportaj
24 Eki 2010 15:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:44

ŞANSAL BÜYÜKA'DAN ERMAN TOROĞLU VE KADIN SPİKERLERİ KIZDIRACAK AÇIKLAMA!

Türkiye'deki spor medyasının en "baba" isimlerinden Şansal Büyüka, kadın spor spikerlerini kızdıracak açıklamalar yaptı.

Türkiye’deki spor medyasının en "baba" isimlerinden Şansal Büyüka, kadın spor spikerlerini kızdıracak açıklamalar yaptı.

NTV’de spikerlik yapan kızı Sine Büyük’a’ya sporu tavsiye etmediğini anlatan Şansal Büyüka, "Türkiye’de futbol dünyasındaki kadın spikerler futbola ya da spora çok hakim değiller diye düşünüyorum" dedi.

Büyüka, Milliyet Pazar’dan Miraç Zeynep Özkartal’a konuştu.

Sizin "futbolun babası" konumunuz var. Herkesin derdine koşan biri misinizdir?

Kimseyi kırmayıp üzmemeye özen gösteririm. Gazetecilik yıllarımda ve televizyon kariyerimin ilk döneminde çok kavgalar ettim. Dönüp bakınca yüzde 100 haklı olduğum işlerde bile doğru yapmadığımı düşünüyorum. Tavırlı olmak başka, kavga etmek başka. Şimdi hoşgörülü olduğumu düşünüyorum, dost elini uzatmayı hep severim.

Gece yarısı telefonları çalanlardan mısınız?

Tabii. 24 saat açıktır telefonum.

Aileniz nasıl alıştı bu duruma?

Gazetecilikte başarılı olmak istiyorsanız önce iş sonra eş gelir.

"Önce iş sonra eş" düsturuyla ailenizin hangi anlarınızı kaçırdınız?

Milliyet’te toy muhabirdim. O zamanın vazgeçilmez bir alışkanlığı vardı: Yılbaşında şöhretler nasıl eğlendi? Habere beni gönderdiler. Ben de o gece eşimle nişanlanacağım. "Yüzüğü taktık. Bana bir saat izin" dedim, habere gittim. Sonra kızım doğduğunda eşimin yanında yoktum. Hanım hakikaten ciddi fedakarlıklar yaptı.

Sonradan pişman oldunuz mu?

Vicdan azabı mı desem, pişmanlık mı desem, böyle duyguları yaşıyorum. Kızımın küçüklüğünü doya doya yaşayamadım. O fırsatları çok kaçırdım.

Değdi mi?

Bugün çocuklarım büyümüş olmasına rağmen bazı şeyleri paylaşmaya halen devam ediyoruz. O açıkları belki de böyle kapatıyorum, belki de böyle teselli buluyorum.

Onlar da sizin mesleğinize paralel meslekler seçtiklerine göre mesleğinize kızgın değiller.

Doğru. Şimdi kızım Sine benim muhalefetime rağmen NTV Spor’da spiker.

Niye muhalefet ettiniz?

Türkiye’de futbol dünyasındaki kadın spikerler futbola ya da spora çok hakim değiller diye düşünüyorum. Kızım daha önce NTV’de kültür sanatta çalışıyordu, o konuda çok donanımlıdır. Ben bildiği işte yürüsün istedim. Spor müdürü Fuat Akdağ ısrar etti. Ama şimdi karşı çıkışımın boş olduğunu anlıyorum, memnunum.

Torpil yapmadınız yani?

Hiçbir şey yapmadım. Bakın, kalp ameliyatı oldum, dört damarım değişti. O gün kızım NTV Spor’da haber okuyordu. Çark döndü, benim annesine yaptıklarımı kızım bana yaptı. Bundan şikayetçi değilim. Bu böyle bir meslek.

Seyrediyor musunuz Sine’yi?

İlk günlerinde hiç seyretmezdim. Takılırsa, teklerse diye çekiniyordum. Annesi hiç kaçırmadan seyrediyordu, ben de göz ucuyla bakmaya başladım. Yine de çok seyrettiğimi söyleyemem.

Eleştiriyor musunuz?

Bir veya iki defa "Şunu yapma, bunu yap" demişimdir. En çok karıştığım konu saç modeli. Ben saçlarını toplamasının daha çok yakıştığını söylüyorum, o çoğu zaman düz sarkıtıyor.

EVLENME HİKAYESİ

Eşinizle nasıl tanıştınız?

Milliyet beni spor servisi temsilcisi olarak Ankara’ya göndermişti. Gece gündüz matbaadaydım. Bir gece midem aşırı rahatsız; dedim ki, kendimi bir an önce eve atayım. Bir arkadaşımla kalıyordum, eve bir gittim, evdeki misafirler şimdiki eşim ve abisi. İlk görüşte etkilendim. Arkadaşıma dedim ki sen bize bir buluşma ayarla...

O buluşmada mı tavladınız?

Ben İstanbul’a döndüm, iki aylık bir kopukluk oldu. Bir akşam buluştuk. Eşim hostesti, havaalanına yakın olsun diye Gelik’te buluştuk. Param pulum çok sınırlıydı, bana servisten para topladılar. O birinci buluşmada evlenme teklif ettim. Sonra masaya bir ayva geldi. Nereden geldi diyorum, "Efendim gönderdiler". Meğerse o dönemki müdürümüz Nezih Alkış "Yahu bu kiminle buluşacak, ne yapacak?" deyip eşini alıp Gelik’e gelmiş. Vaziyeti görmüş, ayvayı yediğime karar vermiş. Böyle bir başlangıç yaptık.

Kendinizi seyrediyor musunuz?

Ancak rast gelirsem... Ben bir sunucuda kravatın yana kaymasını asla kabul etmem, yönetmen arkadaşlarımı çok uyarırım. Mesela bu yıl programda olmuş, yönetmen arkadaşımla epey sertçe konuştum.

Sert bir yönetici misiniz?

Milliyet’te inanılmaz serttim. Gelmeyen bir gol resmi için odadan fırlayıp masaların üstünden sekreterya odasına gittiğimi biliyorum. Ama arkadaşlarıma hiç hakaret etmedim, yapımda yok. Yıllar insanları törpülüyor. Heyecan yine var ama öfke yok.

Lig TV’deki yöneticilik görevinden kendinize zaman ayıramadığınız için ayrıldığınızı söylediniz. Neydi size bunu düşündüren?

Çok ciddi bir sağlık sorunu atlattım, dört damarım değişti. Ameliyatın 42’nci gününde Maraton programına çıktım. Bugüne kadar hiçbir programı sezon başında oturarak açmadım. Bir gün önce prova yaptık, ayakta duramadım. Mecburen o gün oturarak açtım. Sonradan öğrendim ki, ilk iki programda kapıda ambulans bekletmişler. Artık daha dikkatli yaşamak istedim.

Şimdi size kalan o zamanlarda neler yapıyorsunuz?

Bir kere daha geç kalkıyorum. Bütün gazeteleri evde yayılarak okuyorum. Seyahatlere gidiyorum. Eşimin ayağı yere basmaz, çok gezer; ona ayak uyduracağım. Kitap okumaya başladım yeniden.

Neler okuyorsunuz?

En son Hanefi Avcı’nın kitabını okudum. İki günde bitirdim, başım döndü. Son dönemlerde ülkenin siyasi gelişmelerini anlatan kitaplara merak sardım. Romanlara eskisi kadar hevesim kalmadı.

Lise yıllarında öykü de yazarmışsınız.

Evet, yarışmalardan derecelerim de var. Okumak ve yazmak çok hoşuma giderdi.

Şiir de yazar mıydınız?

O konuda becerikli değildim. Eşim çok güzel şiir yazar ve okur. Beni biraz da öyle etkiledi zaten.

ERMAN HOCA İTİRAFI

Eski program partneriniz Erman Toroğlu’nun Arda’yı kızdıran sözlerinden sonra "Ayrılmamış olsak telefonlarım çalacaktı şimdi" diye düşündünüz mü?

Benzer şeyler beraber çalışırken de başımıza geldi. Erman dünyanın en iyi insanlarından biridir. Ekrandan belden aşağı, öfkeli konuşmalarıyla tanınır ama Erman’ı özel hayatında sesi yükselmez. Türkiye’de erotik fıkra yarışması olsa, uzak ara birinci olur. Bir gün yayında "Bir fıkra anlatayım" dedi. "Aman hocam" falan dedim her zamanki gibi. Reklama girince anlattırdım. Anlattı, dedim ki "Sen bunu hakikaten yayında mı anlatacaktın? RTÜK olduğu gibi, aileler kapıya dayanır".

Bir "Aman hocam" vakası daha...

Tabii. "Aman hocam" doğaçlamaydı bende artık, çünkü ikide bir gidip RTÜK’e ifade veriyordum.

Siz ayrıldıktan sonra gördük ki siz Toroğlu’nu epey frenliyormuşsunuz.

Evet, frenlemeye çalışıyordum. Başımızdan geçen Ümit Karan olayı vardı. Çok tartıştık bunu, "Ne var bunda?" diyor. Arda meselesine de çok üzüldüm. Kız arkadaşının hassasiyetinden çok etkilendi. Genç bir çocuk, genç bir sevgili, utanılacak sıkılacak bir şey yapmıyorlar. İnsanların bu ilişkilere karışmaya hakkı yok.

Erman Toroğlu’nun olmadığı yayına daha mı rahat giriyorsunuz?

Daha rahat girdiğim kesin. Erman hocayla stüdyoya girerken o gün ne olacağını kestiremezsiniz. Mustafa Denizli de Markus Merk de kontrollüler; ne olacağını üç aşağı beş yukarı biliyorum.

Denizli Galatasaray’a gitmek istese ne olurdu? Kanalla sözleşmesi var mı?

Sözleşmesi var ama bugüne kadar giden hocalara izin verdik. Denizli Beşiktaş’a gittiğinde de bizde yorumcuydu. Zaten çalışacak olsaydı Beşiktaş’ı bırakmazdı.

Lig TV, o esnada takım çalıştırmayan hocaların sıçrama tahtası gibi oldu.

Böyle bir gerçek var. Çünkü gözden ırak olan gönülden de ırak oluyor. Ekranda göz önünde olmak sizi hatırlatabiliyor. Ama Lig TV hocaları pazarlıyormuş gibi bir yorumu kabul etmem. Kanaldan önce hocalara hakaret olur.