Medya
07 Kas 2016 09:40 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:39

Oray Eğin'den Cumhuriyet çıkışı! FETÖ herkesi tuzağa düşürüyor!

Oray Eğin , 2015’te yazdığı bir yazının Cumhuriyet soruşturmasında “delil” olmasına tepki göstererek, "Tabii ki Cumhuriyet’i tartışmaya açacağım, ama, mahkeme salonunda değil, medya mahallesinde" dedi.

Cumhuriyet Gazetesi’nin 9 yönetici ve yazarının tutuklandığı davada Oray Eğin'in Sözcü gazetesindeki bir yazısı delil sayılmıştı. Oray Eğin, 22 Kasım 2015’teki yazısının Cumhuriyet soruşturmasında “delil” olmasına tepki gösterdi.

Oray Eğin “Aşk Tesadüfleri Sever” başlıklı söz konusu yazısında Cumhuriyet gazetesiyle Gülen Cemaati'nin arasında yakınlaşma olduğu tezini işleyen bir analiz kaleme almıştı. Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve gazetenin yazarı Hikmet Çetinkaya da o dönem bu yazıya tepki göstermişti.

Oray Eğin, Sözcü’de kaleme aldığı yazının soruşturmaya “delil” olarak sunulmasına dair kişisel blogunda şunları söyledi:

“Cumhuriyet operasyonu hakkında daha detaylı yazacağım, çünkü hala bu operasyonun nedenini anlamaya çalışıyorum. Bugün kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Yüzeyde görünen ‘özgür basına saldırı’ tezinden daha karmaşık bir durum var ortada. OdaTV'den Barış Pehlivan'ın Cumhuriyet'e FETÖ operasyonu yapan savcı FETÖ'cü çıktı haberi bunun en büyük işareti. Sonra yazacağımı şimdiden özetleyeyim: Başından sonuna kadar FETÖ taktikleriyle işlenmiş, FETÖ'nün herkesi tuzağa düşürdüğü bir operasyon bu. Ne zamandır sızmış FETÖ'cüleri ayıklamanın hiç de kolay olmadığını yazıyorum zaten… Ertuğrul Özkök'ün önceki gün yazdığı gibi bu FETÖ tezgahı hükümetin de işine geliyor. Çünkü bu davanın taraflarını karşılıklı hınç motive ediyor: Cumhuriyet’in kör Erdoğan düşmanlığı, Erdoğan’a karşı kim olursa olsun onunla işbirliği yapılabileceğine inanması… Erdoğan’ın da Cumhuriyet’in MİT tırları haberini hala kabullenememesi.

“ORTADA BİR TUZAK VAR”

Gelelim benim yazımın delil sayılmasına.

Belli ki FETÖ'cü savcı şark kurnazlığıyla 'aynı saftan’ yani muhalif bir gazetecinin yazısını koyarak kendince inandırıcılık katmak istemiş. Cem Küçük vs. falan olsa kendileri de inanmayacaklar belli ki. Ben açık istihbarattan, yani basılı gazetede çıkan haberlerden, köşe yazılarından yola çıkarak bir medya analizi yapıyorum. Cumhuriyet'in değişen yayın çizgisi, attığı manşetler orada. Her şey bir yana köşe yazısından soruşturma açılır, davada delil olarak kabul edilebilir mi? AKP'ye yönelik kapatma davasına 'Google davası’ diye -haklı olarak- burun kıvıranlar neden Cumhuriyet soruşturmasının üzerine atlıyor?

Ortada bir tuzak var, belli. Alev Coşkun'a, Mustafa Balbay'a, İbrahim Yıldız'a ve bana yüklenerek Cumhuriyet'e kurulan kumpasın sorumlularını bulmak kolaycılıktır. Kaldı ki Akın Atalay önderliğindeki liberallere Cumhuriyet Vakfı’nın yönetimi teslim eden de Mustafa Balbay’ın bir oyudur; kimse hatırlamıyor olmalı.

“MAHKEME SALONUNDA DEĞİL, MEDYA MAHALLESİNDE”

Başta Türkiye'nin en iyi gazetecisi Kadri Gürsel'in özgürlüğüne kavuşmasını diliyorum. Öte yandan Cumhuriyet'in nasıl dönüştürüldüğünü de irdelememiz gerektiğine inanıyorum. Cumhuriyet değerlerini, Atatürk ilkelerini savunan bir gazete aniden FETÖ’nün troll’ü Fuat Avni’nin sözlerini manşete taşıyorsa bu incelenmeye değer bir medya vak’asıdır elbette. Hem gazeteci, hem de gazetecilik dalında doktora yapan biri olarak bu case study’e kayıtsız kalmam düşünülemez. Ancak bunun yeri mahkeme salonu değil, medya meydanı. Benden önce başkalarının de işaret ettiği gazetedeki değişimleri dile getirip yazmamdaki amaç da buydu; açık açık tartışalım diye. Bir FETÖ'cü savcı tıpkı Ergenekon, OdaTV, Balyoz gibi davalardan alıştığımız uyduruk taktiklerle sahte bir dava çıkarmaya çalışıyor–bunu deşifre etmek, bu tehlikeye karşı uyarmak da bir zorunluluk.

Yıllarca bize Gülen tehlikesini anlatıp sonradan pozisyon değiştiren Hikmet Çetinkaya'nın aksine ben Fethullah Gülen'in ve örgütünün terörist olduğuna, her türlü kumpası, pisliği (belatı vuruşlar dahil) yapabilme yetilerinin olduğuna inanıyorum. Tabii ki Cumhuriyet’i tartışmaya açacağım, ama, tekrar ediyorum, mahkeme salonunda değil, medya mahallesinde. FETÖ’cünün taktiği belli: Hedef şaşırtmak.”