Gündem
17 Şub 2013 14:09 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:01

ORAL ÇALIŞLAR'DAN SARIGÜL'E AÇIK MEKTUP; ''GEL TARAF'A ORTAK OL''

Taraf'ın yeni genel yayın yönetmeni Oral Çalışlar, gazetenin içinde bulunduğu maddi sıkıntıdan yakındı..

Taraf’ın yeni genel yayın yönetmeni Oral Çalışlar, Zaman’dan Nuriye Akman’la yaptığı söyleşide Ahmet Altan’a olan kırgınlığından, Taraf’ın artık takınıcağı yayın politikasına kadar birçok konuyu anlattı.
 
İşte röportajdan çarpıcı başlıklar:

SARIGÜL GELSİN ORTAK OLSUN
-Mustafa Sarıgül mevzuu nedir? Gazeteyi almak istiyormuş...
-Valla sordum bunu patrona. Yok böyle bir şey dedi. Kaldı ki almak istiyorsa ben niye itiraz edeyim? Eğer kanlı katil değilse, karanlık bir geçmişi yoksa, parası varsa, her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının bu gazeteye ortak olmak hakkı var. Bu Mustafa Sarıgül de olabilir, başka birisi de. Gelsinler ortak olsunlar zaten. Bu gazetenin bir tarafından tutsunlar. Buradaki çalışanlara daha iyi imkânlar sağlasınlar.
-Sarıgül ile konuştun mu?
-Niye konuşayım? Sarıgül aradı kutladı beni de. Sen buraya ortak olmak istiyor muydun diye sormadım. Ortak olmak isterse de itirazım yok.

TARAF’A KİM PARA VERİYOR?
-Bağımsız mı olamaz?
-Gerçekçi olalım. Türkiye’de bağımsız gazetecilik yapmak imkânı maddi bakımdan neredeyse yok düzeyde. Bu konuda en rahat hareket edebilen ve kendi kendini çevirebilen tek medya grubu Doğan Grubu. Doğan grubu dışındaki bütün gazeteler sonunda çeşitli finansal kaynaklara dayanarak ve bunlara biraz da bağımlı hareket ederek yayıncılık yapıyorlar. Bu açıdan baktığımız zaman en bağımsızlardan biri Taraf gazetesi. Ama Taraf da para bakımından yetersiz imkanlar içinden çıktığı için onun da getirdiği başka sıkıntılar var.

-Taraf’a hangi kaynaklar para veriyor?
-Değişik bankalardan kredi alıyor bildiğim kadarıyla. Bu bankalar da daha çok kendi maddi çıkarlarına bakarak yapıyorlar. Siyaseten verilmiş bir krediye ben şimdiye kadar rastlamadım.

BEN MİSYONER DEĞİLİM Kİ TARAF’IN MİSYONU OLSUN
-Sen görüştün mü Ahmet Altan ile?
-Yok, Yasemin ile konuştum. Sıkıntılarının ne olduğunu sordum. Bildiğimizin dışında bir şey söylemedi. “Maddi sıkıntılar vardı. Artık belli bir yere geldiğimizi hissettik. Bunun artık Başar Bey’in kendisinin devam ettirmesi gerektiğini düşündük” dedi.

-Taraf’ın misyonu artık tamamlandı diyenler var. Ne düşünüyorsun?
-Ben misyoner değilim. Taraf’ın misyonu varmış, yokmuş vesaire... Ben gazeteciyim. Benim  dünyaya bir bakış açım var. Ben özgürlük, demokrasi, insan hakları konularında duyarlı bir ülke istiyorum. Bu gazeteye yansıyan fikirler de bunlar. Ben özel olarak yeni bir şey katacak değilim. Zaten bu yoldaki gazetenin devamına katkıda bulunacağım. Taraf, demokrasi, antimilitarizm konusunda Türkiye’de önemli bir mücadele yürütüyor. Ayrıca diğer gazetelerin de yapması gereken şeydi bu. Ergenekon davalarının açıldığı dönemde Türkiye’nin yaşadığı darbe krizlerinin aşılmasında Taraf’ın oynadığı rol misyonerlik gerektiren bir rol değildi ki. Normal gazeteciliğin yapması gereken şeylerdi.

TARAF’IN ESKİ ÇARPICI MANŞETLERİ YOK ÇÜNKÜ...
-Uzun zamandır gündemi sarsan, Türkiye’yi ayaklandıran bir manşeti yok Taraf’ın.
-Doğru. Çünkü Taraf’ın o yayınları yaptığı dönemde Türkiye kritik bir dönemden geçti.  Türkiye’yi bugüne kadar asker omurgalı bir rejim yönetti. Bu asker omurgalı rejimle seçim yoluyla gelmiş ve parlamenter rejime dayalı siyasi güçler arasında daima bir gerginlik vardı. Bu gerginlik her seferinde asker omurgalı tarafın galibiyetiyle sonuçlanıyordu. Sonunda asker omurgalı rejimin değişmesi gerektiği koşullara geldik. Bu kritik çatışmada Taraf tayin edici bir yayıncılık yaptı. O günün koşullarının ürünüydü o. Bugün yeniden siz askeri darbe üzerine belgeler yayınlayarak benzer yayınlar yapamazsınız. Bugün daha çok barış ve uzlaşma koşullarında müzakere ve diyalog dönemine geçtik. Türkiye, asker omurgalı rejimi büyük ölçüde yendi ve yeni bir noktaya geldi. Şimdi Türkiye’nin belini büken Kürt savaşının sonlandırılması gereken barış dönemini yaşıyoruz. Çözümcü bir dilin egemen olması gereken bir dönem.

ARAYA GİRME SEN DE YUMRUK YERSİN
-Ahmet Altan seni tebrik etti mi?
-Etmedi. Bir kırılgan dönem yaşandı anladığım kadarıyla. Onların kopuşu, benim gelişim falan. Ama Mehmet ile konuşuyoruz. Aile ile herhangi bir sorunumuz yok. Olması da mümkün değil. Belki de benim onu aramam gerekiyordu. Belki de ben hata yaptım. Olabilir.
-Peki sen niye aramadın?
-Demek ki şu ana kadar arama şeyi duymamışım. Yasemin ile konuştum. Ahmet ile de konuşabilirim.  Zaten siyaseten de, insani olarak da çok sevdiğim bir arkadaşım benim Ahmet. O noktada eksilmiş bir şey yok.
-Belki de senin o yazın yüzünden kırılmıştır.
-Yook. O da bana cevap yazdı eğlenceli bir şekilde. “Araya girdin, yumrukları sen de yersin Oral kardeşim” diye.
-Romanına başlamış mı?
-Bitirmek üzere benim bildiğim. Hem romancı olarak, hem deneme yazarı olarak, hem köşe yazarı olarak Türkiye’de en beğendiğim yazar Ahmet Altan’dır. Rakipsizdir benim açımdan.
-Yasemin ne yapıyor şu anda?
-Bazı dizi senaryoları mı yazıyorum dedi, çeviriler mi yapıyorum dedi. Ona benzer şeyler yapıyor anladığım kadarıyla.

MURAT BELGE DÖNDÜ, NEŞE DÜZEL DÖNECEK
-Murat Belge, Hadi Uluengin dışında kim döndü?
-Muhtemelen Neşe de dönecek.
-Ne zaman?
-Bilmiyorum. Ona o karar verecek. Zaten başka da kim olabilir. Ahmet ile Yasemin’e bir şey demiyorum. Ne zaman canları isterse bu gazeteye gelebilirler.
-Bir de senin Orhan Pamuk projen vardı. Yattı mı o iş?
-Hayır yatmadı. Orhan Pamuk ile konuşuyoruz. Ben onu sıkıştırmak istemiyorum. Ama geçen gün konuştuk. Dedi ki, tamam, sana verdiğim sözün farkındayım. Şöyle bir şey yapmayı önerdi. Dedi ki ben fotoğraf meraklısıyım. Çektiğim ilginç fotoğraflardan sana fotoğraf hikâyeleri yazayım. Kafasında oluşturduğu formül o.
- Ayşe Hür döner mi?
-Ayşe Radikal’e yazıyor. Ondan ayrıca buraya gelmesini isteyemem.

BAŞBAKAN ARAMADI AMA...
-Herkesin diline dikkat etmesi gerektiği bir dönemde Ahmet Altan hala devam etseydi barış süreci adına bir takım sıkıntılar olur muydu?
-Zannetmiyorum. Bu dil meselesi değil ki. Kürt meselesinde hükümet çözümden yana mı, değil mi? Ahmet daha çok çözümden yana olmadığını hissettiren bir üslupla yazıyordu. Ama sonunda ispat oldu ki çözümden yana. Diyor ki, başbakan. Zehir olsa içerim bu çözüm için. Daha ne desin. Koltuğumu, her şeyimi feda ederim, yeter ki bu iş çözülsün diyor. Biz de zaten bu ihtimale sarılmak gerektiğini söylüyorduk. Bunun da yanlış olmadığı ortaya çıktı. 
-Taraf’ın başına geçisin hükümet cenahında nasıl algılandı?
-Arayıp teşekkür ettiler. Bülent Arınç olsun, Hüseyin Çelik olsun, cumhurbaşkanlığından, başbakanlıktan hepsinden arandım ve kutlandım.
-Başbakan aradı mı?
-Başbakan aramadı. Başbakanın yakınlarından birisi aradı. Kutladılar. Çok memnun olduklarını söylediler. Ben de teşekkür ettim. CHP tarafından da arandım. Onlar da tebrik ettiler, aradılar. İlk ziyaretçilerimden biri mesela CHP İstanbul il yönetim kurulu oldu. Arkasından tek tek parti yöneticileri geldiler ziyaretime.