İnfial
09 Ara 2015 14:36 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:13

“Omuzu füzeli Rus askeri”nin verdiği “mesaj” ne?..

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, gündeme oturan Boğazdan geçen Rus gemisindeki “omuzu füzeli Rus askeri” görüntüsünün “anlamı”nı analiz etti.

Türkiye son beş senedir Suriye ve dolayısıyla Ortadoğu bölgesinde birilerinin iteklemesiyle “oyuncu” rolüne soyunduğundan beri giderek karmaşıklaşan ve sertleşen çatışmaların tarafı oluyor. Bundan kaçınılabilir miydi bilmiyorum ama her şey aslında bir siyasal tercihin ürünü. Sonunda iş Rusya ile ilişkilerimizi bozacak ve gerginlik yaratacak şekilde kapıya dayanmış bulunuyor. Bakalım işler bundan sonra nasıl bir “seyir” alacak? Yangına körükle mi gidilecek, akıl mı galip gelecek?

Nitekim 4 Aralık’ta İstanbul Boğazı’ndan geçen Rus gemisinin güvertesinde, ”omuzunda uçaksavar füzesi taşıyan asker” görüntüsü de aslında aynı durumun bir uzantısı. Dahası “düşürülen uçak krizi” yetmezmiş gibi (Birbiriyle ilintili ve “tetikleyici” olsa da) adeta başlı başına ve ayrı bir krize dönüşüyor. Bu konuda diplomatik açıklamalar ardı ardına sıralanırken diğer yandan Türk medyası ve entelijansiyasını da bölüyor.

“AMERİKANCILIK” VE “AVRASYACILIK” ARASINDA SIKIŞAN TÜRK AYDINI!..

Ne yazık ki Türk aydını –Tanzimat’tan bu yana- genetiğinde var olan illâ yabancı bir güce yaslanma, illâ yabancı bir güçle dans etme sevdasını son olayda da şu veya bu oranda şu veya bu biçimde gösteriyor. “Amerikancı” veya “Batıcı” kesim her zamanki gibi olaylara “NATO’cu” bakış açısıyla yaklaşıyor. Bizi buralara getiren süreci, dahası paylarını görmeden sadece “sonuca” yönelik laflar ediyor. Onlar zaten çoktandır aynı frekansta takıldıklarından bu huyları hiç şaşırtıcı gelmiyor!
Yanı sıra genellikle “Muhalif” karakter arz eden “Avrasyacı” kesim de Rusya’nın her tür agresif hareketini aklamaya yönelik mazeretler veya teoriler üretmekle meşgul. (Ki, bunların arasında dünün en hızlı “Anti-Sovyetikler”i, “Anti-Rus” eğilimlileri de mevcut!) Sanki herkes Ortadoğu’da ve Akdeniz’de hegemonya mücadelesi vermiyor ve “babasının hayrına” davranıyormuş gibi. Ne diyeyim?

“Atlantikçilik”le “Avrasyacılık” arasında gidip gelen Türk aydınının bir anlamda trajik kaderi bu. Bağımsız tavır aldığınızda biri sizi “Amerikan düşmanlığı” ile suçlarken  ötekisi “Rus düşmanlığı”ile suçluyor.  Biri yıllardır Boğaz’a demirleyen NATO-ABD gemilerini (Missouri’den beri!) görmezden gelirken öteki Rus gemisinin “manidar” manevrasını.

Öte yandan aslında en güçlü eğilimi -son zamanlarda yaygın olduğu üzere- marazi “Anti-Erdoğancılar”, “Anti-AKP’ciler” oluşturuyor. Bunlar meselelere “Türkiye perspektifinden değil, sadece “Erdoğan-AKP nefreti” üzerinden bakıyorlar. Bunların bir kısmı ABD ile Türkiye kapışsa ortalığı kasıp kavuracak tipler iken (Ki, artık ondan da kuşkudayım!) atıyorum Rusya Türkiye’yi işgal etse kıllarını kıpırdatmayacaklar herhalde. Niye ? Belki o zaman Erdoğan-AKP gider diye. Pes yani!..

Bir de artık iyice saçmalayanlar ortaya çıktı. Kimi füzeli Rus askeri olayının “normal prosedür”, “önlem” olduğunu söyleyip basite indirgiyor (“İyi ama niye daha önceki gemilerde yoktu?” sorusu açıkta kalıyor) kimi “açık provokasyon” diyor (“Ne yani gaza gelip sen de ona füze mi atacaksın?” diye sormalı). Ötekisi “Türkiye’ye güvenmiyorum”la izah ediyor.

Kimileri de halen işin ciddiyetini anlamamış, “magazin” düzeyde takılıyorlar.  Biri “Boğazın iki tarafına kefenlerle dizilmek”ten söz ediyor bir başkası “Sarayburnu’ndan başlayarak çift sıra halinde Boğaz’ın iki yakasına sıralanıp, ellerinde Türk ve Rus bayraklarıyla ‘Barış’ diye bağırmak”tan. ( Sanki “çiçek çocukları festivali”ne gidiyoruz!) Kafalar gerçekten mi karışık yoksa kafamı karıştırmaya çalışıyorlar anlamıyorum. Şaka gibi!

O GÖRÜNTÜ BİLEREK Mİ VERİLDİ?

Peki o zaman İstanbul Boğazı’ndan geçen Rus gemisi “Tsezar Kunikov”un güvertesinde,”omuzunda SA-7 uçaksavar füzesi taşıyan asker” görüntüsü bilerek mi verildi? Dahası ne anlama geliyordu? Böylelikle Türkiye’ye hangi “mesaj” iletilmek isteniyor? O askere haybeden “güverteye çık ve füzeyle şöyle şık bir poz ver” denmiş olamaz herhalde. (Bazen bir askerle ya da imajla da gayrı resmi savaş açılır!) Bir “amacı” olmalı!..

Bana kalırsa; hareketin çağrıştırdıklarına bakarsak Türkiye’ye çok açık bir “tehdit” mesajı taşıyor. (O siluet halindeki asker görüntüsü nedense bana Afganistan’da, Irak’ta şimdi de Suriye’deki omuzu füzeli “terörist” fotoğraflarını hatırlattı.) Sanırım şu denilmek isteniyor; ”Siz bizim uçağımız uçakla düşürdünüz ama biz böyle yapmak zorunda değiliz. Biz size karşı yerden havaya füze destekli ‘teröristleri’ harekete geçirir ve sizin uçaklarınızı düşürürüz”  Tabii birde “tetikteyiz” versiyonu söylenebilir. Böylelikle Türkiye’den gelen her hamle “askeri karşılık bulacaktır” anlamına da gelebilir. Hangisi daha kötü bilmiyorum!

Bunu artık PKK’yı tehcizatlandırarak mı, IŞİD veya benzeri yapılardaki adamlarını harekete geçirerek mi, yoksa “terörist süsü verilmiş” istihbarat ajanlarını mı kullanarak, vb yaparlar bilmem. Ya da Türkiye Suriye sınırında burnunu uzatsa bir “cevap” mı gelir? BU şartlarda söz konusu “mesajı” daha başka türlü nasıl “okumalı” bilmem? Aksi olsaydı farklı bir yol seçerlerdi. Çok “acımasız” gibi gelebilir ama devletlerarası “gizli savaş”ın kendine özgü tuhaf dili -maalesef- budur!

Tabii bu sadece bir “psikolojik savaş” manevrası mı yoksa her an gerçekleşebilecek bir adımın ön habercisi mi bilemem. Öyle veya böyle fark etmez. Sonuçta hepsi bir “niyet”in, bir “tepki”nin dışa vurumu. Gerisi “olacaklara” bağlı. Kaldı ki bu adamlar “boşa” mesaj vermez! 

“ÇEVREMİZ ATEŞ ÇEMBERİ” DEMEK ARTIK BİR “PARANOYA” DEĞİL!..

Süper güçlerin aralarındaki “4. Dünya Savaşı” giderek keskinleşirken bizim yürüdüğümüz zeminde iyice kayganlaşıyor. “Çevremiz ateş çemberi” demek artık bir “paranoya” değil. (O yüzden daha sakin ve temkinli adımlar atılmalı) Birilerini “yanımıza” alırken başkalarını “karşımıza” almamız şaşırtıcı olmasa gerek. Bunun bir “bedeli”, “faturası” olsa lâzım. Çatışmanın kuralı bu. Yani ki kimsenin eli armut toplamıyor!

Neyse; bu durumda hem hükümetin (AKP’nin) bölge politikalarını eleştireceğiz hem de herhangi bir süper gücün –şu veya bu bahane ile- Türkiye’yi hedeflemesine, tehdit etmesine karşı çıkacağız. Hem Rusya ile “dostluğumuzun” bozulmamasını savunacağız, hem de Rusya’dan (veya başkalarından) gelmesi mümkün taşkın hamlelerine karşı koyacağız. Hem Türkiye’nin şu ya da bu süper gücün “piyonu” olmasına karşı çıkacağız hem de bizi buna zorlayan eğilimlerimizi elimizin tersiyle iteceğiz. Hem “barışçı” yöntemleri öne çıkartacağız hem de her tür ve hangi kaynaktan gelirse gelsin kışkırtmalara, tehditlere pabuç bırakmayacağız. Tezgâhları bozmanın tek yolu bu!..

Türkiye kendisine dayatılan bütün “savaşçı” ve bölgede istikrarsızlığa yol açan politikalara eklemlenmekten uzak durmalıdır. Tüm taraflar gerilimi tırmandıracak hareketlerden sakınmalıdırlar. O yüzden her iki tarafın yöneticileri de krizi daha da derinleştirecek, daha saçma mecralara taşıyabilecek, tepkisel tavır ve söylemlerden kaçınmalıdırlar. “Hassas ayarlar” gerekiyor…

Bütün bunlar zor görünüyor… Farkındayım… Lakin yapılmak zorunda!..

Türkiye, “Türkiyeci” aydınlarını ve yöneticilerini arıyor!..

NOT: Ayrıca bütün bunların bize ve Rusya’ya kurulmuş bir “tuzak” olma ihtimalini unutmadan, ilişkilerin acilen sakinlik kazanmasını ve “normalleşmesi” ni savunmak durumundayız.

08.12.2015.

atillaakar@gmail.com