Olay TV dalaveresi gazetecileri nasıl mağdur etti? Kendilerinden dinleyin!

Sevgili Keskin Kalem yoldaşları,her mesleğin vefasızlığı vardır ama gazeteciliğin ki bir başka.
Kimse kimseye sahip çıkmıyor, tecrübeyle sabittir.

Çok değil bundan haftalar önce bir TV kanalı kapandı, 180 emekçi işsiz kaldı.
Ne oldu?
Unutuldu.

İşini bulan yoluna devam etti.
Diğerlerinin ocağına, cebine ateş düştü.
Çok zor bir durum.
Allah kolaylık versin meslektaşlarıma.

Bu süreçte Olay TV olayının aslını duyuyor, görüyordum.
Kendimce de yazdım.
Biliyorum yazdıklarım emekçilerin canını da sıktı.
Ama gerçek buydu.

180 kişi neden, hangi umutlarla orada işe alındı?
Kimi işini bile bırakıp, nasıl oraya gitti?
Sonra ‘vay hükümet baskısı var’ bahanesiyle nasıl ortada bırakıldı?
Dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.
Geçmişte yazdıklarımı açıp bir daha okuyabilirsiniz, tekrar yazmayacağım.

Emekçi kardeşlerim, yazılan çizilene haliyle, inanmak istememiş.
Ta ki en son yaşananları duyana kadar…

Emekçilerin tepkisini aktarmadan önce, ne olmuştu bir özet geçeyim:

Malum Olay TV, Oda TV oluyor dedim.
Olay TV için hazırlanan binanın, teknik ekipmanların, ekibin artık Oda TV için kullanılacağını yazdım.
Bu işin arkasında Soner Yalçın ve Ekrem İmamoğlu var dedim.

Artık bir sır değil, İmamoğlu CHP çatısı altında kendine çalışıyor, cumhurbaşkanlığına aday olmak istiyor.
Bu yüzden de kendi medyası olsun istiyor.
Önce Olay TV ile buna soyundu ama anlaşmazlıklar çıktı, sonra da devreye Soner Yalçın girdi.
İBB’nin dev medya bütçesi üzerinde yapılan mücadeleyi Yalçın kazandı yani.
Önce yaptıkları haberlerle adeta başa bela olan Barış’lar yani Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu gönderildi.
Oda TV’yi merkeze çekme amacıyla…
Sonra da yeni isimler transfer edildi…
Sitenin tepe ismi Serdar Cebe oldu malum.

Oda TV’nin ismiyle müsemma bir şekilde televizyona dönüşme çabalarında dikkat çeken son gelişmeyse;
Cebe’nin Youtube üzerinden bir ana haber sunmaya başlaması oldu.

Bu meselede kilit isminse İmamoğlu’nun basın işlerine bakan Murat Ongun olduğunun altını çizmek gerek.
Ongun-Yalçın işbirliğiyle bir İmamoğlu medyası girişimi var yani.

Neyse…
Allah yollarını açık etsin de…
Sorum hala aynı:
180 kişinin günahı neydi?

İşsiz kalan emekçi arkadaşlardan biri bana ulaştı, söyledikleri beni derinden üzdü.
Bizler gündemi zap yapar gibi değiştirirken, bakın insanlar neler yaşıyor, neler hissediyor.
Köşemin bu kısmını kendisine bırakıyorum:

‘Samimi biçimde Olay Tv ekibinin başka bir yol bulacağına inandık ya da inandırıldık demem daha doğru olur. Bizi mağdur edenin hükümet olduğuna kimse inanmıyor. Bu süreci bu kadar beceriksizce yöneten kim varsa hiçbirini affetmeyeceğiz. Bu işin gazetecilik adına en üzücü yanı birçok meslektaşımızın mesleğe devam etmek istememesi. Çoğu farklı iş arayışında. Süleyman Sarılar’a da söyledim, ‘bizi kullandılar’ dedim. Bir TV kuramayan insanlar ülkeyi yönetmeye talip olacaklar öyle mi? Gülüyorum sadece.

Soner Yalçın’dan da haberciliğinden de o kadar uzağım ki! Niye bizi buldular, o da bir muamma.Madem onunla iş tutacak kapasitedeler, keşke yola onunla çıkılsaymış. Böyle beceriksiz, kifayetsiz insanlar bu kadar büyük işlere soyunmamalı.

İyi çalışmalar diliyorum.’

‘Çiçekçinin Oxford’lu kızı’ yalanı: Tüm medya nasıl trollendi?

Hani günün viral haberleri olur ya…
Herkes paylaşır…
Özellikle de haber olumluysa, bir başarı hikayesiyse…

Sosyal medya, gazeteler, TV’ler birkaç gün önce DHA’nın geçtiği bir haberle çalkalandı.

Haber o kadar güzeldi ki…
Hatay’da mezarlıkta çiçek satan bir kadın, kızını Oxford’da okutuyordu!
İbrahim Tatlıses’in ‘Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık?’ serzenişine meydan okurcasına…

Haber mantar gibi, her yeri bir anda sardı…
Birkaç gün sonraysa acı gerçek ortaya çıktı…
Meğer genç kız annesini kandırıyormuş!
İstanbul’da bir emlakçıda çalışıyormuş!
Anne gerçeği öğrenince yıkılmış!

Emin olun ben de üzüldüm.
Ama kızın yalanına değil, medyamızın haline!
Diyeceksiniz niye?
‘Kız yalan söylemiş, başta annesi olmak üzere herkesi kandırmış. Gazeteci ne yapsın?’ dediğinizi duyar gibiyim.

O iş öyle değil sevgili yoldaşlarım.
Gazetecilik neden bir meslek?
İşte tam da böyle yalanların ileticisi, aktarıcısı olmamak için.
Yazdığı şeyin önünü arkasını araştırma zorunluluğu olduğu için…

Şimdi gelin birlikte haberi (DHA’nın bire bir metni üzerinden) ameliyat masasına yatıralım:

"Adı Gülseren Bozkurt, 57 yaşında...  Tam 15 yıldır Hatay'ın Antakya ilçesinde bulunan Asri Mezarlığı önünde çiçek satıyor.Çiçek satarak ev ekonomisine de katkı sağlayan Bozkurt, oğlunu buradan kazandığı parayla okuttuğunu, kızının ise halen İngiltere’de bulunan Oxford Üniversitesi’nde tıp eğitimi gördüğünü anlattı.
Oxford Üniversitesi 5’inci sınıf öğrencisi 25 yaşındaki Merve Bozkurt ise annesine minnettar. Annesinin hem ağabeyini hem de kendisini okutmak için bin bir türlü zorluklarla mücadele ettiğine şahit olduklarını söyleyen Merve Bozkurt, şunları söyledi:
Üniversiteye başlamadan önce annem bana, ‘güzel bir yer kazanmazsan, seni okutmam’ demişti. Çünkü büyük mücadeleler verdi, bizi okutmak için emeklerinin boşa gitmesini hiçbir zaman istemiyordu. Çok zorlanmasına rağmen, annem bize hiçbir zaman yansıtmadı, bizi hiçbir zaman mahrum etmedi."

Şimdi soralım:

Yahu bu çocuk liseyi nerede okumuş da, doğrudan İngiltere’de bir üniversiteyi kazanmış. Hem de Oxford’u? Hem de tıp bölümünü…
Bir İngiliz sterlini olmuş 10 lira, bu aile o okulun parasını nasıl karşılıyor? Çocuk burs aldım da dememiş…
Bu çocuk 5 senedir Oxford'ta okuyorum diyor…
Üniversiteye 20 yaşında mı başlamış?
Haberi yazan yerel muhabir, haberi kontrol eden editör, bir Google’a falan girip çocuğun adını aratmış mı?
Ben baktım vallahi, o üniversitede okuduğuna dair tek bir bilgi yok.

Soru çok da burada durayım…
Hadi yerel muhabir, ‘bu haber bomba gibi patlar, merkeze geçeyim de, bir aferini kapayım’ diye yazdı geçti…
Editör bunları kontrol etmedi mi?
Hadi editör etmedi, ya yöneticileri?
Kimsenin aklına bu haberdeki mantık hatalarını sorgulamak gelmedi mi?

Haydi ajans bunları yapmadı…
Onca TV, gazete, internet sitesi bu haberi kullandı.
İçlerinden bir Allah’ın kulu ’yahu bu ne saçma haber’ demedi mi?

İşte iyi gazetecilik bu kadar önemli.
İşinizi hakkıyla yapmazsanız, genç kızın biri ortaya çıkar, türlü palavrayı sıkar, ülkenin gündemine oturur…
Sonra da herkes işin içinden ‘kız yalan söylemiş diye’ çıkmaya çalışır.

Ben ne olduğunu söyleyeyim size:
Kız yalan söylemedi, baaaaaaallll gibi herkesi trolledi!

Süper Haber’e Ertuğrul Özkök cevabı

Haber sitelerini tararken yayın yönetmenliğini Cengiz Er’in yaptığı Süper Haber’de gözüme bir haber ilişti:
Ertuğrul Özkök Hürriyet’te hala nasıl tutunabiliyor?
Buyurun linkini de şuraya iliştireyim:
https://www.superhaber.tv/ertugrul-ozkokten-osman-kavala-cambazligi-haber-329773

Özkök’ün köşesinde sübliminal bile değil aslında gaaaayyeet açıktan Osman Kavala’ya övgüler dizdiğini görmüşler.
Malum Ankara’nın Kavala’yla ilgili görüşleri…
Haliyle hükümete yakınlığıyla bilinen Demirören medyada bunun nasıl mümkün olduğunu sorgulamışlar sağ olsunlar.

Vallahi ben de sorguluyorum.
Hem de ne zamandır.
Son iki haftadır kalemimden, elimden geldiğince şurada sordum durdum.

28 Şubat’ın baş aktörlerinden olan…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili ‘muhtar bile seçilemez’ başlığının sorumlusu olan…
Medyada kendi ekolünü yaratarak, dokunduğu her yeri bir kayırmacılık ve PR bataklığına çeviren Özkök…
Hakikaten de…
Neden?
Nasıl?
Niçin?
Hala…
Hürriyet sayfalarını işgal ediyor.

Tamam zaten sesini kesmiş, tamamen biat etmiş, etliye sütlüye dokunmayan bir modda en iyi bildiği şeyi yapıyor.
Tatlı hayat yazıları yazıyor.
Devrin geçmesini, gününün yeniden gelmesini bekliyor.
Tıpkı kendi ekolünden olan Sedat Ergin, Fatih Çekirge gibi…

Amaaa Özkök bu işte.
Yerinde durur mu?
Arada kaçak yapıyor.

Neyse sorumuza dönecek olursak, neden hala Hürriyet’te?
Yüklü maaşı tıkır tıkır yatıyor?
Birkaç şıklı cevabım var:
A) Özkök’ün düştüğü bu haller birilerine zevk veriyor olabilir.
B) Özkök gibi arsızca PR yapmaya- hem de göstere göstere- başka kimse yanaşmıyor olabilir.
C) Engin ‘medyada ortalığı karıştırma’ yeteneklerini birilerine aktarıyor olabilir.
D) Yöneticilerine tatlı hayatın inceliklerini öğretiyor olabilir.
E) Hiçbiri.

Buyurun istediğiniz şıkkı seçin.

KESKİN KALEM

keskinkalem@medyaradar.com