Röportaj
08 Nis 2012 14:59 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:31

OKAN BAYÜLGEN'İN 'SESSİZ MELEKLER'İ

Haftada beş gece Okan Bayülgen'in sunduğu 'Kraliyet Ailesi' programlarında tanıdık onları.

İkisinin de annesi ve babası işitme engelli. İşte bu yüzden işitme engelliler dünyasında onlara ’Koda’ deniyor. Onların bu dili öğrenmeleri istekten çok mecburiyetten olmuş. ’Öğrenmekten başka çaremiz yoktu çünkü biz onların eli, ayağı her şeyiyiz’ diyorlar.

Neslihan Kurt, liseyi bitirdikten sonra zaten doğduğu andan itibaren öğrenmek zorunda kaldığı işaret dilini, seminerlere katılarak geliştirmiş ve eğitmenlik kursu almış. Ve Kraliyet Ailesi’ne katılana kadar çevirmenlik ve işaret dili eğitmenliği yapmış. İşletme bölümünden mezun olan Tuğba Sarıçiçek de derneklerde öğrencilere verilen dersleri işaret diliyle çeviriyormuş. Artık onlar da Kraliyet Ailesi’nin bir parçası... 

- Bu teklif size nasıl geldi?
N. Kurt:
Programda işitme engelliler konusu işlenirken çevirmen aradıklarını duydum. Hemen e-posta attım ve çok kısa sürede arandım. Memnuniyetle, koşa koşa geldim. Burada olduğum için mutluyum çünkü işitme engellilerin sadece televizyondaki görüntülere bakması çok kötü.
T. Sarıçiçek: İşitme engellilerle yapılan programı izlemiştim. Hemen e-posta attım zaten birkaç gün sonra Reyhan Hanım (Tüysüz) aradı ve ben de seve seve geldim. Çok memnunum.

FELSEFİ TERİMLER ZOR

- Programda birkaç konuk oluyor, kimin konuştuğunu nasıl anlatıyorsunuz?
N. Kurt:
Kamera konuşanı gösterdiği için elimizle o kişiyi işaret ediyoruz. Kamera konuşanın üzerinde olmadığındaysa özel isimleri alfabeyle yazıyoruz. Okan Bey konuşurken ’kral’ işareti yapıyoruz.

- Hangi konuları aktarırken zorlanıyorsunuz?
N. Kurt:
Felsefi terimlerin birçoğu onların dağarcında yok. Felsefi konularda söylenilen sözcüğü aklımıza yerleştiriyoruz ve kendi süzgecimizden geçirip nasıl anlatabileceğimizi bulup aktarıyoruz. Tabii ki bir zorlanma oluyor ama çok zevk aldığım için çok rahatım. Mesela ’paradoks’ konulu program için daha önce oturup çalıştık.

- Esprileri çevirmekte zorlanıyor musunuz?
T. Sarıçiçek:
Çok rahat çeviriyoruz.
N. Kurt: İşitme engellilerin espri anlayışı o kadar yüksek ki çok eğleniyorlar.

TWITTER DEĞİL FACEBOOK

- Bazı argo kelimeleri ya da ’Go and f..k’ gibi cümleleri nasıl çeviriyorsunuz?
T. Sarıçiçek:
Onları da harflerle çeviriyoruz. Anlıyorlar ve çok eğleniyorlar. Özellikle cuma ve cumartesi geceleri mesajlar geliyor ve çok güldüklerini, çok eğlendiklerini ifade ediyorlar.

- Bir cümleyi kaçırıp da diğerine geçtiğinizi oluyor mu?
N. Kurt:
Benim olmadı. Çok çabuk yakalıyorum. Arada hatalar oluyor tabii. Özel isimleri harf harf yazdığımız için hızlı olmak zorundayız. Anlatılanlara yetişmek zorundasınız. 
T. Sarıçiçek: Birbirimizi de takip ediyoruz.

- Peki, sizi dinleyip de Twitter üzerinden yorum yapıyorlar mı?
N. Kurt:
Onlar Twitter yerine daha çok Facebook’u kullanıyorlar. Çünkü Facebook’ta kameralı sistem var, kamera üzerinden sohbet etmek onlar için kolay. Bizler gibi cümleleri kolaylıkla yazamıyorlar, o kadar eksik kelime ve ekler var ki. Akıcı yazamıyorlar. Bize Facebook’tan soruyorlar, biz de soruları Okan Bey’e aktarıyoruz.

- Esprili sohbetler olduğunda güldüğünüzü görüyoruz arada kahkaha krizine girdiğiniz oluyor mu?
N. Kurt:
Açıkçası kendimi hiç tutmuyorum ve çok rahat gülüyorum. Koptuğum günler de oluyor. Çünkü işitme engelliler için en güzel ifade yolu mimikleriniz. Mimikleriniz ne kadar hareketli olursa işitme engelli sizi o kadar net anlar.

EŞİM DE İŞİTME ENGELLİYDİ

- Ailenizde işitme engelli olan var mı?
N. Kurt:
Annem, babam ve eski eşim de işitme engelli. Onların durumu beni çok üzüyordu çünkü devamlı yanlarında olup ne olup bittiğini anlatıyordum. 
T. Sarıçiçek: Benim de annem, babam ve amcam işitme engelli. Babam akraba evliliği yüzünden, annem de küçük yaşta menenjit geçirdiği için bu duyularını kaybetmiş.

- Siz bu nedenlerden dolayı mı işaret dili eğitimini aldınız?
T. Sarıçiçek:
Bizim anadilimiz. Doğuştan öğrenmek zorunda kalıyoruz. Her zaman yanlarında olmak zorundayız.
N. Kurt: Bizim gibi ailesi işitme engelli olanlara ’koda’ deniyor. Anne-baba işitme engelli mecbursunuz öğrenmeye. Onların dili, kulağı, her şeyi olmak zorundasınız.

HÂLÂ ÖĞRENİYORUZ

- Küçük yaşlarda bu durumun zorluklarını yaşadınız mı, ne hissederdiniz?
N. Kurt:
İlkokuldayken öğretmenim ailemin toplantılara gelmesini isterdi. Ben de ’Onlar duymuyor ki nasıl gelecekler?’ derdim. Hep ablam gelirdi ve bu duruma çok üzülürdüm. Çocukluk işte... Halbuki annemle ve babamla beni böyle yetiştirdikleri için gurur duyuyorum. Bana en büyük desteği onlar verdi.

- Karnınız acıktığında ya da bir şey istediğinizde nasıl ifade ediyordunuz?
N. Kurt:
Acıktığımda elimle karnımı işaret ederdim, annem de doğru hareketi gösterirdi. Böylece dili öğrenmiş oluyorsunuz. Hala yeni şeyler öğreniyoruz.
T. Sarıçiçek: Aslında normal insanlardan daha sosyal bir çevreleri var. Daha zeki olduklarını bile söyleyebilirim. 

- Siz neden işitme engelli biriyle evlenmeyi tercih ettiniz?
N. Kurt:
Hiç bilmiyorum, gönül işte... Aslında ailem buna çok karşı çıkmıştı. Çok mutluyduk ama bazı problemler bu evliliği bitirdi. Hala arkadaşız ayrıca konuşan biriyle evlenmekten daha zevkli.

DİZİLERİ DE TAKİP EDİYORLAR

- Aileniz işitme engelli de olsa dizileri takip ediyorlar mı?
- T. Sarıçiçek
: Genelde televizyonda olan her şeyi öğrenmek istiyorlar ve kolumu dürtükleyip soruyorlar. ’Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisini, yemek programlarını takip ediyorlar.
N. Kurt: Onların tek eğlencesi televizyon. Annem yüzünden kadın programlarını seyretmeye başladım. Çok merak ediyorlar anlatılanları.

- Haftanın beş günü geç saatlere kadar çalışmanız aile açısından sorun oluyor mu?
N. Kurt:
Ailem bu konuda çok mutlu. Onlar için bir şey yapıldığını görüyorlar. Kızlarım da çok küçük değil. Arkadaşları, ’Anneni televizyonda gördük, ünlü birinin kızı oldun’ dediğinde hoşlarına gidiyor.

- Tanınmak sizin hoşunuza gidiyor mu?
N. Kurt
: Benim çok hoşuma gitmiyor.
T. Sarıçiçek: Dışarıda tanınmaktan ziyade bu işi yapmaktan dolayı çok mutluyum.

- Ekranda görünmeye başladıktan sonra diyet yapmaya, makyajınıza daha da özenmeye başladınız mı?
N. Kurt
: Ben de yok, gördüğünüz gibiyim.
T. Sarıçiçek: Zaten geç saatlere kadar çalıştığımız için enerji toplamamız lazım deyip yiyoruz.
N. Kurt: Çok efor sarf ediyoruz. Ben böyle kalmaya devam edeceğim.

- Kıyafetlerinizi koyu renk tercih ediyorsunuz, sizi ileride kırmızılarla, pembelerle görecek miyiz?
T. Sarıçiçek:
Göremezsiniz çünkü koyu renk giyindiğinizde işaretler daha çok belirgin oluyor. Kolları belli boyda kıyafetler giyiyoruz. Bilezik ya da yüzük takmıyoruz. Dikkat dağıtıyor.

SOKAKTA TANINIYORUZ

- Sokakta tanınmaya başladınız mı?
T. Sarıçiçek
: ’Benzetiyoruz, o siz misiniz?’ diyenler oluyor. Tanıdığım çoğu kişi ’Seni televizyonda gördüm ve sen olduğun için seyretmeye başladım’ diyor. Hatta bize bakarak işaret dili öğrenmeye başlayanlar bile var.
N. Kurt: Sokakta çevirenlerin söyledikleri ortak şey, ’En sonunda sesinizi duyduk. Bu büyük bir şeref bizim için’ oluyor. Okan Bey’le, Tuğba’yla ve kendimle ilgili çok güzel övgüler alıyorum.

- Başınıza ilginç olaylar geliyor mu?
N. Kurt:
Bazen kendimi işaret diliyle konuşmaya öyle kaptırıyorum ki etrafımızdakiler de benim de işitme engelli olduğumu zannedip ’Yazık bak ne kadar güzeller, sohbet ediyorlar’ diyor. Yolda yürürken onlarla sohbet ederken kimse benim duyup konuşabildiğimi anlamıyor. Babamlarla Diyarbakır’a gezmeye gitmiştik. Yolda yürürken işaretlerle sohbet ediyorduk. Biri yanımıza gelip de ’Bu yanındakiler Amerika’dan mı geldi?’ deyince kulaklarıma inanamadım. ’Türk’üz’ deyince de ’Niye işaretlerle konuşuyorsunuz?’ demişti. Keşke herkes ’Nasılsın, iyi misin?’ diyebilecek kadar işaret dili bilse.

Türkiye’nin en önemli medya gruplarına tur bindirdik

- Sizi engelliler dünyasına katkıda bulunmaya iten sebep ne olmuştu?
Duymayanlarla ilgili program yapma fikri ilk kez NTV’deyken ortaya çıkmıştı. Yaptığımız birkaç program çok eğlenceliydi. Çünkü engelliler dünyası televizyonun en eğlenceli konuklarıydı. Gözlemleri, espri anlayışları ve kendilerine güvenleri sonucunda programlar dramatik geçmiyordu. Reyhan’la bu ilk yaptığımız programda performanslarına hayranlık duyduk. Sonra Kanal D’de de denedik, çok eğlenceliydi. TV8’de program yapmaya başladığımızda eski bir sözü yerine getirmenin kaçınılmaz olduğunu düşündük. Reyhan bize çevirmen aramaya başladı ve iyi ki bu iki harikulade kız bizimle bağlantı kurdu.

’SEKSİ BULUP AŞIK OLAN VAR’

- Nasıl buluyorsunuz performanslarını?
Bu şekilde çeviri yapan birçok insana rastladım. Fakat bu kadar tatlı anlatan, duyanların da konsantre olup bakakaldıkları, benim de zaman zaman monitörden gözlerimi ayıramadan seyrettiğim başka kimse olmadı. Sanırsın ki monitörden kendimi izliyorum oysa bu şahane kızları seyrederek konuşuyorum. Çoğunlukla Reyhan’a baktığım düşünülüyor ama ben zaten bunca yıldır Reyhan’a bakıyorum şimdi hem Reyhan’a hem kızlara bakıyorum. Kızlara izleyiciler de bayılıyor sadece onları izleyenler bile var. Ve kızlar görevleri gereği sadece ellerini, avuçlarını, parmaklarını gösterecek şekilde tamamen siyah giyinerek, vücutlarını hiç ortaya koymadan görevlerini yapıyorlar. Buna rağmen çok seksi bulup aşık olanlar var.

- Bilimsel programlar yaptığınız zaman işaret diline çevirmeleri kolay oluyor mu?
Özellikle hafta içinde felsefe, paradoks, benlik konularını işlediğimiz programlar yapıyoruz. İşin içine pozitif bilimler, matematikçiler, uzay bilimciler giriyor. Özellikle felsefe konularında bu kadar çok terimle, bilinmezle uğraşan adamların söylediklerini altı kişinin, ben dahil yedi kişinin konuştuklarını kaçırmadan anlatmalarına şaşırıyorum. Onların aldığı dua kadar ben ve Reyhan hayatımızda hiç bu kadar dua almamışızdır. Peki, sadece dua mı aldık? Hayır, Türkiye’nin en önemli medya gruplarına tur bindirdik.

’KIZLAR REYTİNGİMİ ARTIRDI’

- Çevirmenlerinizin görüntüsüne ekranda fazla yer veriyorsunuz diye eleştirilmiştiniz...
Evet, çok büyük gösteriyoruz. Çünkü biz laf olsun torba dolsun diye yapmıyoruz bu işi. Tabii ki zor programların, zor çevirilerin de onların derdini anlatabilmesi için daha rahat izlenebilmesi gerekiyor. Bizi izleyen insanların hepsinin salonu kaplayan HD ekranları yok. Dolayısıyla onları büyük göstermek istiyorum. ’Bunlara mı bakacağız?’ diye tepkiler oldu. İstersen bakma kardeşim, bana ne! Tınlamadım bile. Twitter’da ’Küçültebilir miyiz?’ dedikleri an inadına büyüttüm. 

- Bundan sonra yolunuza beraber mi devam edeceksiniz?
Artık onlarsız hareket etmemeye karar verdim. Hatta bundan sonra katılacağım programlara da, ’Ekibim var ve bu ekibimi lütfen profesyonelce ağırlayınız ve onlara bu görevi yaptırınız’ diyeceğim. Çünkü onlar için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor. Küçümsenemeyecek sayıda insandan ve işitme engellilerinin de televizyon izlemeye başlamasından söz ediyoruz. Yaptıklarımız yeterli mi? Tabii ki hayır. Çünkü duymayanların bir kısmı bu işaret alfabesini bilmiyor. Ama altyazıyı da okuyamadıkları için işaret alfabesi daha yeğ tabii ki. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bu kızlar bizim izlenirliğimizi çok yükseltti. Artık televizyon dünyasında pasif seyirci yerini takipçi seyirci aldı. Takipçi de sizin kalitenize, dürüstlüğünüze bakıyor. Nasıl Twitter’da ya da Facebook’ta birinin sözü beğenilmediği zaman takip edilmiyor artık, televizyonlarda da aynı şekilde... Dolayısıyla bütün gücünüzü ve yeni medyaya yatırımlarınızı buna göre yapmak zorundasınız. Bu kızların şöhretini ne kadar artırdım bilmiyorum ama benim şöhretim ve bana olan ilgi çok daha fazla arttı. Bu açıdan onlara müteşekkirim.

Sibel Ateş YENGİN / AKŞAM