Röportaj
12 Ara 2015 11:06 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:14

Ödül konuşması sansürlenen Nadir Sarıbacak konuştu

Nadir Sarıbacak, Antalya Film Festivali'nde yaptığı konuşma, A Haber naklen yayınında sansüre uğradı. Sarıbacak yaşananları ve sinemayı Radikal'e anlattı.

Geçen hafta Antalya Film Festivali'nde, 'Sarmaşık' filmindeki performansıyla layık görüldüğü 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülünü almak üzere sahnede 'muhabbetten, kardeşlikten' bahsederken konuşması pat diye kesilmişti. Sinema dünyamızın son yıllardaki en etkileyici aktörlerinden Nadir Sarıbacak ile ödül töreninde olanları ve ona ödül getiren 'Sarmaşık'ı Uğur Vardan konuştu.

Ödül öncesi psikolojin nasıldı? Hoş daha önce bu türden duyguları, en azından yine ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında ödül aldığın 'Adana Altın Koza'da yaşamıştın ama...
Heyecanlıydım abi. ‘Sarmaşık’ı seyredenlerin tepkisi çok iyiydi festivalde. O sebeple alamasam da kafam rahattı. Ama yine de “Acaba verecekler mi?” diye heyecanlanıyorsun.
Yaptığın ödül konuşması ses getirdi, sanki filmin yönetmeni Tolga Karaçelik'in konuşmalarıyla birlikte bir bütünü tamamladınız. Böyle bir metni planlamış mıydın?
Tolga’nın ne söyleyeceğini bilmiyordum. Ben o gün kendi metnimi -belki alırsam ödülü diye- oturdum bir mektup gibi yazdım. Sonra da çıkınca sahneye aklımda kalan dertleri paylaştım. Tolga da benim söyleyemediğim hislerime tercüman oldu.
Sence canlı yayında neden sansür uygulandı? 'Rakı' sözcüğünden mi yoksa sonlara doğru önlenemez şeyler söyleyebileceğin düşüncesiyle mi?
İnan nedenini bilmiyorum. Ama birileri yönlendirdi galiba onları, onlar da kesti. Sebep neyse ne! Benim kalbim rahat, yanlış bir şey söylemediğimi düşünüyorum.
Peki bu konuşma nasıl karşılandı? Etkiler tepkiler; mesaj yerine ulaştı mı dersin?
Valla benim sabahtan akşama kadar A Haber izleyen akrabalarım var. Onlardan birkaçı aradı “Oğlum, evladım” diyerek konuşmayla ilgili memnuniyetlerini dile getirdiler. Mesela beni bu olay mutlu etti. Yani birkaç öfkeli ses dışında gelen tepkiler çok güzel.
Hâlâ kardeşliği başarma, kutuplaşmayı bitirme şansımız var mı?
Abi var tabii. Olmaz mı tabii ki var. Memleketim o günleri görecektir. Bunun küçük örneklerini gördüm bu memlekette. Sadece o güzel günler gelene kadar bizler karakterimizin gereğini yerine getireceğiz. Çünkü herkes karakterinin gereğini yerine getirir.
Gelelim sinema macerana. Seyircinin zihnine ilk kez ‘Uzak İhtimal’le düştün. O dönem oyunculuk serüveninin ihtimalleri neydi ve bugün geldiğin yeri nasıl yorumluyorsun?
O dönem Semaver Kumpanya'da tiyatro yapıyordum; bulunduğum yerden de andan da çok memnundum. Beklemediğim bir anda ‘Uzak İhtimal’ geldi ve oyunumu gösterebileceğim yeni bir alan açıldı. Ama her yeni gelene “Allah Allah, bu kadarını beklemiyordum” deyip heyecanlandım ve şaşırdım. Bugün de... Böyle olmaya devam ediyor şükür, “Allah Allah” diyorum, “Güzel şeyler oluyor hâlâ...”

'Bir duble rakı'nın yaptırdıkları...'

‘Uzak İhtimal’, ‘Yozgat Blues’, ‘Kış Uykusu’, ‘Gişe Memuru’ ya da ‘Sarmaşık’... İlk elde akla gelen bu rollerinde süre az ya da çok fark etmez, karakterine özel bir damga vuruyorsun. Bunun sırrını istesem?

Valla abi çalışıyoruz. Birkaç ay öncesinden, Çetin Sarıkartal var, benim çok kıymet verdiğim hocam, onunla çalışıyorum biraz, sonra kendi başıma kalıyorum, yürüyorum, geziyorum, birkaç oyuncu arkadaşım var, onlarla sohbet ediyorum, sonra notlar alıyorum, gecenin bir vakti uyanıp hocayı arıyorum, sonra yine kalkıp yürüyorum, geziyorum kendi başıma, okumam gereken varsa okuyorum ve sonra yürüyorum, geziyorum... Çok detaya girmeden işin teknik kısmı bu, yemek tarifi gibi.. Hah unuttum, yönetmenle de konuşuyorum arada, sonra malum yürüyorum, geziyorum... Yani bunlar set günü gelene kadar devam ediyor böyle. Sırra gelince, işin teknik kısmını böyle özetle anlatsam da sana, sır meselesini bilmiyorum inan. Öyle kutsal bir iş yaptığımızı düşünmüyorum ama bizi etkileyen şeyin sadece bu teknik çalışma olduğuna da inanmıyorum.
Bir zamanlar öğretmenlik yapmıştın, oradaki gözlemler, birikimler işe yaradı mı? Bu geçmişin özellikle ‘Kış Uykusu’ndaki öğretmene katkısı var mıydı?
Geçmişte yaptığımız işlerin muhakkak faydası vardır dolaylı olarak. ‘Kış Uykusu’nda kendi öğretmenliğim aklımın ucundan geçmedi fakat farkında olmadan faydalandıysam onu da bilemiyorum.

Sarmaşık: 'Bir memleket gibidir gemi' yeniden!

‘Sarmaşık’ filmini sen anlatsan, bize nasıl tariflerde bulunursun?

‘Sarmaşık’ın senaryosunu okuduğumda da, seyrederken de bana gelen şuydu: İnsanları rahat bırakın kardeşim, damarlarına basmayın, onların alanlarını ihlal etmeyin, varsa imkânınız, gücünüz onların hukukunu koruyun çünkü korunmazsa hukukları işte o zaman çok içgüdüsel bir yerden hareket edip sizin başınızı yerler. Hani Anadolu'da var ya öyle bir söz 'kendi başını ye inşallah'. Tam da bu işte, senin başını yerler.

ZULME SESSİZ KALMAYALIM...
Bütün bir ülkeyi saran sarmaşıklardan kurtulmanın yolu yordamı sence nedir?

Ülkeyle ilgili devayı bilmiyorum abi. Yani bilemiyorum. Ama talebelerle de arkadaşla da konuş konuş, konuşurken hep vardığımız sonuç, kendimize dönelim, ne kendimize ne kimseye zulmetmeyelim, zulme sessiz kalmayalım ve işimizi çok iyi yapalım. Bunun güzel sonuç vereceğine inanıyorum. Artık gerisi beni aşıyor.

Portföyünde eksik olan yönetmenler kimler? Yani kimlerle daha çalışmak istersin?
Tabii ki memleketimde çalışmak istediğim yönetmenler var. Hatta bazılarıyla tekrar çalışmak istiyorum. Sadece dillendirmek istemiyorum. Dünya sinemasından söyleyebilirim aklıma gelenleri. Tim Burton, Emir Kusturica, Fatih Akın, Terry Gilliam.
Şu aralar çok önemli bir romanın tiyatro uyarlamasında oynuyorsun. Bize ‘Yeraltı’ndan aktarabilecek notların var mı?
O oyunu oynamak bana iyi geliyor. Her oynadığımda hâlâ kendimi de o adamı da sigaya çekiyorum. Meseleye kader planından baktığımda da, -belki sana saçma gelebilir- 'belki de bu oyunu oynamaya ihtiyacım vardı yani denk geldi.
Dünya sinemasından kimle karşılıklı oynamak isterdin?
Valla abi oynamak istediğim iki güzel aktör vardı, onlar da öldü. Marlon Brando ve Heath Ledger. Ama zaten hem dünya da hem de memleketimde iyi bir aktörle oynamak herkese olacağı gibi bana da büyük keyif veriyor.
“Bize film öner” desem.. Yani favori filmlerin...
İlk aklıma gelenleri söyleyeyim: ‘Big Fish’, ‘Çingeneler Zamanı’, ‘Manolya’...
Yerli ya da yabancı, hangi yönetmenlerin dünyasını kendine yakın hissediyorsun?
Meseleye çok kendimi karıştırmadan, işten anlayan seyircinin iyi dediği her yönetmenin dünyasına bir karakter olarak girmek istiyorum. Ama sinemasında masal anlatan adamlar beni seyirci olarak heyecanlandırıyor ve o tür filmleri kendime daha yakın hissediyorum galiba.
Genelde sana hayran seyircinin, hak ettiğin yere gelemediğine dair bir görüşü var. Bunu, senin mütevazılığın kadar piyasanın kendi içindeki dengelere bağlıyorlar. Senin bu konudaki görüşlerin neler?
Aslında memnunum halimden şükür. Tabii benim de güzel hayallerim var hatta bu hayaller için küçük gayretlerim de var. Ben de istiyorum mesela Edirne'den öteye geçmeyi. Bunların gerçekleşme için üzerime düşeni de yapıyorum. Fakat büyük beklentilere bağlayarak hayat yaşamak istemiyorum. Bu komik yani komik duruma düşürür insanı. O zaman anı kaçırırız gibi geliyor bana. Hani başta dedim ya, 'Uzak İhtimal' geldiğinde zaten keyfim yerindeydi Kumpanya'da. Yani hülâsa. İyiyiz çok şükür. Çok güzel arkadaşlarım var, çok güzel insanlarla tanışıyorum ve belli ki daha da tanışacağız.

SARIBACAK, SANSÜRLENEN ÖDÜL KONUŞMASINDA NE DEMİŞTİ?
“Memleketle ilgili dertlerim var. Bu filmden de hareketle çok güzel arkadaşlarım var benim farklı dilden, dinden, ırktan meşrepten, mezhepten ve hepsini aşk derecesinde seviyorum. Ve bizi ancak kardeşlik ve muhabbetin kurtaracağına inanıyorum. Muhabbet, gerçekten… Belki bir duble rakı ya da bir demlik çay. Muhabbet kurtaracak bizim dertlerimizi. Çünkü vücudun organları gibiyiz. Kulak ağza, el ayağa muhalif olamayacağına göre, kesildiği zaman bütün vücut acıyacağına göre kader bağlılığımız var memlekette…”