Medya
01 Mayıs 2012 23:51 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:36

MÜRTECİ, YOBAZ DİYE AŞAĞILADIĞINIZ, ZULMETTİĞİNİZ HALK SİZİ ARTIK SIRTINDA TAŞIMAYACAK!

Zaman yazarı Mümtaz'er Türköne tiyatrocuları çok kızdıracak bir yazı kaleme aldı.

Başbakan Erdoğan Şehir Tiyatroları'nın özelleştirilmesini teklif edeceklerini açıkladı. Şehir Tiyatroları yönetmeliğiyle ilgili tiyatro sanatçılarına sert cevap verdi. Erdoğan 'Soruyorum siz kimsiniz? Sanat sizin tekelinizde mi?' dedi. Başbakan'ın bu sözleri üzerine başlayan tartışma sürüyor. Tiyatrocular eylemde.. Bugün tartışmaya Mümtaz'er Türköne de katıldı. Türköne,  "Artık bu elitler kusura bakmasın" başlıklı yazısında "Bugüne kadar "mürteci", "yobaz" diye aşağıladığınız, zulmettiğiniz halk sizi artık sırtında taşımayacak." dedi.

İşte Türköne'nin o yazısı:

BU HALK SİZİ ARTIK TAŞIMAYACAK
Bu söz, devlet tiyatrolarının özelleştirilmesi tartışmasına Başbakan'ın koyduğu son nokta. Geçmişin anlı şanlı elitlerine, Cumhuriyet'in bürokratik geleneğinden beslenen zadegan sınıfına dönüp şunu söylemiş oluyor: Bugüne kadar "mürteci", "yobaz" diye aşağıladığınız, zulmettiğiniz halk sizi artık sırtında taşımayacak.

YENİ ELİTLER  KENDİ ESTETİK DÜNYALARINI İNŞA EDİYOR
Şehir tiyatrolarında yönetmelik değişikliği ile başlayıp devlet tiyatrolarının özelleştirmesine uzanan tartışma, Türkiye'nin seçkin sınıfının değişimini yansıtan sembolik ve somut veçheleri bulunan esaslı bir gündem. Türkiye'nin eski elitleri miadını doldurdu. Yeni elitler artık onların ayrıcalıklarına, dokunulmazlıklarına ve belki de en önemlisi arpalıklarına son veriyor. "Muhafazakâr sanat" tartışması da, bu elit değişiminin sonuçlarından biri. Yeni elitler kendi estetik dünyalarını inşa ediyor. "Sanat devrimci midir, muhafazakâr mı?" ikileminin bu sınıfsal değişim karşısında hiçbir anlamı yok. Asıl soru: Türkiye'nin yeni elitleri kim? Sanat eninde sonunda kendi içinde rekabet edecek. Yeni elitlerin estetik ihtiyaçlarını karşılamak için seferber olacak. Ortaya çıkan sonuç da, muhafazakâr elitlerin tercih ettiği sanat olacak.

CUMHURİYET ESTETİK KALIPLARI ZORLA DEĞİŞTİRDİ
Cumhuriyet, kapsamlı bir Batılılaşma projesi uyguladı. Toplumu Batılı değerlere göre dönüştürmek için estetik kalıpları zorla değiştirdi. Türk musikisini yasakladı. Batı musikisini devlet politikası ile destekledi. Tiyatro'yu Batı formu içinde devletin himayesine ve bütçesine dahil etti. Şehir tiyatrosu veya devlet tiyatrosu, halkın vergileri ile ayakta duran, devlet bütçesinden maaş alan memur-sanatçılar ve kamu kurumu niteliği taşıyan tiyatro binaları anlamına geliyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Devlet Opera ve Balesi, sanatçıların devlet memuru olduğu, maaşlarını halkın ödediği vergilerden aldığı bir sanat düzeni demek. Kimin işine yarıyor? Cumhuriyet'in bürokrat elitlerinin sanat zevkine hizmet etmekten başka?

AŞAĞILAYANLARI NİYE SIRTINDA TAŞISIN
Batı değerleri formatında sanat anlayışını topluma tepeden inme biçimde benimsetmekle görevli bu kurumların, halkın parasıyla yaşatılması demokrasiye aykırı değil mi? Vatandaş neden kendisini aşağılayanları sırtında taşısın? Üstelik kalitesiz. Devlet tiyatrosu sanatçılarına bir yığın para ödemek yerine, yurtdışından kumpanya davet etmek ve gerçek batı sanatını temaşa etmek daha ucuza gelecektir. Bu memur-sanatçılar kadrolarını sadece arpalık olarak kullanıyorlar. Yıllar önce bu tartışma yeniden alevlenmiş ve düzenli maaş alan devlet memuru tiyatrocuların çoğunun, yıllarca tek bir oyunda bile rol almadığı ortaya çıkmıştı. İşin özü şu: Eskinin jakoben elitleri kendi sanatçılarını ve entelektüellerini kamu kaynaklarından finanse etmek için bu yolu geliştirdi. Şimdi bu tufeyli takımını toplumun sırtında taşımanın bir anlamı var mı? Otursunlar adam gibi sanat icra etsinler, seyirci çeksinler ve geçimlerini sahnenin tozunu yutarak alınlarının teriyle kazansınlar.

TİYATRO ÖZELLEŞSİN
Türkiye sahne sanatlarında çok iyi bir durumda. Birçok üniversitenin sahne sanatları bölümü var. Televizyon dizilerinin yurtdışında gördüğü kabul, bu sanatlarda bir başarı kriteri olarak alınmalı. Kimse tiyatro sanatına, sanatçılığa karşı değil. Bir Batılı değer olarak tiyatro Türk toplumu tarafından içselleştirildi. Sorun sanatta değil, sanatın halkın ödediği vergilerle finanse edilmesinde. Üstelik sanatçı memura maaş ödeyerek bu finansman yapıldığı için sanatın kalitesinin yükselmesine bir katkı da sağlamıyor. Özelleştirilsin, devlet sponsorluk yapsın. İşte o zaman gerçekten evrensel değerleri yakalayan bir tiyatro sanatımız oluşmaz mı?

BENİM VERGİLERİMLE NEDEN MAAŞ ALIYORLAR
"Siz kimsiniz? Bu ülkede tiyatro tekelinizde mi? Sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip olan sadece siz misiniz?" Başbakan'ın "biz hâlâ devletten maaş almak istiyoruz" diyen memur-sanatçılara sorduğu bu sorulara, işi mugalataya getirmeden cevap veren birileri çıkmalı. Bir vatandaş olarak benim ödediğim vergiler, seyredecek değerde sanat üretemeyen bu tufeyli taifesine neden maaş olarak veriliyor?

ELİTLER DEĞİŞİYOR SANAT DA DEĞİŞECEK
Türkiye'nin elitleri değişiyor. Elbette sanat anlayışı da değişecek. Yeni elitler yeni bir renk demek. Zaman alacak ama kendi estetiğini oluşturacak. Gelenekten, tarihte, tecrübeden ve iliklerimize işlemiş estetik alışkanlıklarımızdan güç alacaklar.

Eski elitlere hizmet ederek icra-i sanat eyleyen sanatçılar kusura bakmasın. Artık toplumda bir karşılıkları kalmadı. Tarih, aristokrasinin mezarlığıdır. Aristokratlar tarih sahnesinden çekilirken yanlarında kendilerini eğlendiren sanatçılarını da götürürler.