Muhalefetin toplantısı nasıl medya sirkine döndü?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

Terzi kendi söküğünü dikemez.
Mum dibine ışık vermez.
Gazeteciye bunlar yetmez: Kendi kalemini kırar, mesleğini ayaklar altına alır.

Ağır mı oldu, yoldaşlar?
Daha neler yazacaktım da, topluca bana dava açmanızdan korktum
Klavyeme hakim oldum.

Ya diyeceksiniz ki, bre Keskin gene n’oldu?
E ne mi oldu?
Mesleğinize ihanet edenleri gene aranıza aldınız, tepki gösteremediniz, düzene yenik düştünüz…
O oldu…

Delirdim sırdaşlar, muhalefetin güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş toplantısına katılanları görünce, bu kez gerçekten bu meslekten, insan kumaşından, siyasetten umudumu kestim.

6 parti birleşmiş, ülkenin geleceğine dair vizyonlarını ortaya koyuyorlar.
Medyaya dair de bir iki kelam etmişler, TRT’nin özerkliği falan.
İyi de etmişler de bir bakıyorsunuz toplantıyı takip edenlere…
Tokatçı Muharrem Sarıkaya orada.
Kabataş yalancısı İsmet Berkan orada…
Daha neler…
Kimler…

Medyanın çarkları hiçbir zaman temiz değildi.
Ama rezillik hiçbir zaman da bu kadar ayyuka çıkmamıştı.
Meslektaşına yayında tokat atarak ülkede infial yaratan Muharrem Sarıkaya, işine döndü.
Hem de hala sosyal medyada büyük tepki çekerken.
Okur unutmadı yaşananları ancak en önce kendi iş arkadaşları sonra da siyasiler, kucakladı Sarıkaya’yı.
Köşe yazılarına bir bakın Allah aşkına.
Pek çok yetkiliyle görüşüyor, hiçbir şey olmamış gibi işine devam ediyor.
Okurlarsa paylaşımlarının altına öfke saçıyor.
Habertürk hiçbir şey olmamış gibi, yazdırmaya devam ediyor.

Sadece o mu?
Gelecek Partisi’ne yakın Karar gazetesi….
Kabataş yalanının baş aktörlerinden, Radikal’in eski GYY’si İsmet Berkan’a kucak açtı.
Öyle ki Berkan medya etik yazıları bile kaleme alıyor.
Fıkra gibi değil mi?
Neyse muhalefetin davetli listesine baktım, maşallah o da davetli.

Daha kimler kimler…
Bir yandan ‘Anadolu Ajansı özgür olacak’ diye manifesto ilan eden muhalefet, ajansı AK parti adına bitiren Kemal Öztürk’ü de elbette davet etmişti.
O ne ki, medyayı toptan bitiren Ertuğrul Özkök de tabii ki oradaydı…

Belli ki her kesimden birini davet edelim diye kapsayıcı olalım demişler ama…
Ortaya korkunç bir manzara çıkmış.
Lafı eğip bükmeyeceğim.
Benim bu manzaradan çıkardığım tek sonuç var:
MUHALEFET İKTİDAR OLSA, ŞU AN ŞİKAYET ETTİKLERİ MEDYA DÜZENİ AYNEN DEVAM EDER.
NOKTA.

Hatta durun durun, daha beter bir düzen de kurulabilir.
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek ve CHP’li bir danışman arasında patlak veren kavga da bunu gösteriyor.

SBK CÜMBÜŞÜ ASIL ŞİMDİ BAŞLIYOR

Sırdaşlar, medyamızda ne kadar hokkabaz varsa güvendikleri tek şey var: Toplumumuzun balık hafızası.

Fakat enteresandır, bu aralar hafızamız bir kuvvetlendi.
Eskisi kadar her şeyin üzerine yatılmıyor.
Tabii iyi gazetecilerin bunda payı çok.

Avusturya’da tutuklu bulunan işadamı Sezgin Baran Korkmaz meselesi de bir süredir halı altına süpürülmüştü, öylece bekliyordu.
Fakat Avusturya yargısından gelen bir haber, yine birilerinin uykusunu kaçırdı.
Ne oldu?

Avusturya'da yerel mahkeme Sezgin Baran Korkmaz'ın ABD'ye iade edilmesine karar verdi.
Mahkeme, Korkmaz’a yönelik ABD’nin iade talebine ilişkin kararında, dolandırıcılık suçlaması kapsamında talebi kabul ederken, kara para aklama suçlaması kapsamında ise iade talebini yerinde bulmadı.

Uzmanlar, bu karardan sonra, SBK’nın ABD’ye iadesine kesin gözüyle bakıyor.
İade edilince ne olacak?
Yargılama sürecinde tüm pislik etrafa saçılacak.
Artık gördüğüm kadarıyla bundan pek kaçış yok.
Malumunuz sırdaşlarım, iş dünyasından daha çok bizim medya panikte.
Buradan da defalarca yazdım- hem de tüm engellemelere rağmen!

Ama artık yolun sonu görünüyor.
İade meselesiyle ilgili bazı yorumlara baktım.
Mesela aynı Reza Zarrab örneğinde olduğu gibi, ABD’ye gidince pek çok sırrın üzerinin örtüleceği vs yazılmış.
Bence yanılıyorlar…
SBK zaten kendini kurtarmak için elindekilerini ortaya saçmaya hevesli.
Ortaya saçtığında iktidara ya da muhalefetten pek çok gazeteci insan içine çıkamaz hale gelecek.
Gerçi o meşhur lafı hatırlatayım:
Türkiye’de her şey olursunuz, rezil olamazsınız.

SBK’yla çarşaf çarşaf fotoğrafları olan…
Hatta SBK’nın tüm yakın çevresiyle samimi kareleri olan İsmail Küçükkaya sonuçta hala Fox’un sabah haberlerini sunuyor…
Tokatçı Sarıkaya köşe yazmış, çok mu?

TÜRK MEDYASINDA DIŞ HABERCİLİK NEDEN BİTTİ?

Kaç kere yazdım.
Dedim ki medyanın insan kaynağı kalitesi düşüyor.
Dil bilen, dünyayı tanıyan gençler kaçıyor.
Mesleğe yenileri gelmiyor.
Bu maaşlarla, bu liyakatsizlikle mesleği bitiriyoruz, ortalık iki kelimeyi bir araya getiremeyenlerle dolup taşacak dedim.
Hatta ‘uzak bir zamanda değil çok yakın etkilerini göreceğiz’ diye de ekledim.
Haklı çıkmak istemezdim ammaaa çıktım a dostlar.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali medyamızın düştüğü hali serdi.
Kimse demiyor ben söyleyeyim:
MEDYAMIZ ÇIPLAK!

Elbette işini düzgün yapanları tenzih ediyorum…
Mesela bazı muhabirler savaşın en başından beri Kiev’den, en tehlikeli yerlerden bildirdi.
İsimlerini yazamadım çünkü birini unutursam ayıp olur diye düşündüm.
Hala da kelle koltukta iş yapıyorlar.
Emeklerine hürmetim sonsuz.

Ama dil dahi bilmeyen insanlara koltuk vermişler, yetmemiş sahaYA göndermişler…
İki kelimeyi bir araya getiremiyor…
Değil İngilizce Türkçe bile konuşamıyor.
Seyirci isyanda, meslektaş isyanda…
Ama gelin görün ki, koltukları, makamları, mevkileri bunlar işgal ediyor.

Bu çürüyüş yeni başlamadı, bir süredir var.
Ama belli ekranlar sayesinde artık hepimizin gözüne batıyor bu rezil hal.

Tüm TV kanalları dış haber konusunda Anadolu Ajansı ne geçiyorsa onu veriyor.
Neden?
Çünkü haber merkezlerinde dil bilen insan sayısı kısıtlı.
Bu arada sadece dil bilmek de çözüm değil.
Dünyayı, siyaseti anlayan genç dimağları neden medyada tutamıyoruz?

Ülkemiz artık bir ateş çemberinin ortasında.
Eğer dünyayı anlayıp, Türk insanına düzgün anlatmak istiyorsak, medya yöneticilerinin kendine acilen bir çeki düzen verip, haber merkezlerini dünya standartlarına uydurması gerek.
Yoksa daha çoooook nal toplar, iki kelimeyi bir araya getiremeyenlere mahkum oluruz.

DENİZ ZEYREK KELLE ALMAYA MI ÇALIŞIYOR?

Ben bu yazıyı kaleme aldığımda, Deniz Zeyrek ve ismi henüz bilinmeyen CHP’li danışman meselesi henüz alevlenmemişti.
Sırdaşlar, bunca zamandır bu köşeyi yazıyorum.
İlk kez editörüme bir ek gönderiyorum.
Çünkü Sözcü’nün bugünkü haber kisvesi altındaki tetikçilik operasyonuna gerçekten çok şaşırdım.

Muhalefetin toplantısı medya sirkine döndü derken, az bile söylemişim.
Şu gelinen hale bakın, Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, Kılıçdaroğlu’nun basın danışmanı- sonradan öğrendik ki- Ömer Topsakal’la bir tartışma yaşamış.
Hızını alamamış, koca gazeteyi kendi emelleri için kullanıyor.

Haber şöyle:
CHP’ye böyle danışman yakışmıyor

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle ilgili mutabakatın imza töreninde yazarımız Deniz Zeyrek’i dövmeye kalkan CHP Basın Danışmanı Ömer Topsakal’a tepki yağdı.

Her iki tarafın da açıklamaları var.
Biri üzerime yürüdü diyor, diğeri yok öyle şey diyor.
O bunu dedi, bu bunu dediye bakmam artık bu noktadan sonra.
Çünkü bir gazete kullanılarak, bir danışmanın resmen ekmeğiyle oynama durumu var burada.
Topsakal’ı tanımam etmem…
Ama uzun süredir söylüyorum, muhalefet medyasında rezillik diz boyu.
Bu durum düzeltilemezse, hepimizi daha karanlık günler bekliyor.
İşte bu kavga meselesi de çok iyi örnek oldu sırdaşlar…

Sayın Zeyrek, bence kişisel mesele için gazetesini kullanacağına, kelle almaya çalışacağına,
o gazetede SBK’yı övdüğü köşelerin ya da FETÖ elebaşı Gülen’le pozlarını açıklasın.