Medyanın en büyük açmazı...Mağdurlara ses ol, kendi mağduriyetine sus!

Bugüne dek hep birilerinin mağduriyetini duyurma kaygısında olan gazeteciler maalesef en başta kendi ekonomik sıkıntılarını ve çalışma koşullarını dile getirememektedirler.

“Medya toplumun aynasıdır” diye, klasikleşmiş bir söz vardır, iletişim fakültesi öğrencilerine ilk öğretilenler arasında. Başta siyasetçiler olmak üzere çeşitli kesimlerin gazetecilerin gönlünü hoş tutmak amacıyla sıkça kullandığı bir sözdür bu aynı zamanda…

O aynanın parlaklığı kaybolalı çok oldu. Sizin de bildiğiniz malum nedenlerden dolayı…

İşçinin, emeklinin, memurun, ezilenin yanında olan ve yıllarca onlara sayfalarını, ekranlarını açan medya, tuhaf bir şekilde kendi sorunlarını kimselere anlatamadı.

İşten kaldı, duyan olmadı,

Güç koşullar altında çalıştı, kimseyi inandıramadı,

Zam vermediler, ciddiye alan olmadı,

Yöneticilerinin baskısına maruz kaldı, birkaç meslek örgütünden başka dinleyen olmadı,

Çalıştığı kurum maaş ödemedi, sineye çekip güzel günleri bekledi,

Çalıştığı kurum kapısına kilit vurdu, kader deyip boyun eğdi.

Hangi birini sayayım ki?

Daha yakın bir zamanda Hürriyet’ten 45 gazeteci tazminatsız olarak işten çıkarıldı. Aslında seslerini de çıkardılar kamuoyu oluşturmak adına… Ama ne çare ki, onlar artık işlerinden olmuşlardı, ses çıkarsalar ne yazar?

Daha birkaç gün önce de Cumhuriyet’ten 20’ye yakın gazeteci ayrıldı. Kimse çıkıp da “Bu arkadaşların zoru neydi de, kış ortasında işlerini bıraktılar?” diye seslerine ses olmadı.

Aylardan Aralık… Yılın son günleri…

Şimdi ne hummalı çalışmalar yapılıyordur medya plazalarının insan kaynakları, personel ya da adına her ne derseniz deyin servislerinde… Yine kim bilir kaç kişilik işten çıkarma listeleri hazırlanıyordur kapalı kapılar ardında… Ne pazarlıklar ediliyordur genel yayın yönetmenleriyle? Adının önünde afili etiketler bulunan medya büyükleri(!) nasıl acımasızca infazlara girişiyordur, “O kalsın, şu gitsin, o benim adamım, şu onun adamı” diye… Kim bilir hangi emekçilerin yıllara dayanan emekleri zayi ediliyordur bir kelamla…

O yüzden hiç sevmem Aralık ayını. Kimileri için ‘yeni yıl’, ‘yeni ümitler’ demektir ama özellikle medya emekçileri için karanlık bir aydır. Bu nedenle Aralık biterse ardı da Bahar’dır gazeteciler için.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, birkaç gün önce gazetecilerin ekonomik krizden ciddi ölçüde zarar gördüğüne dikkat çeken bir açıklama yapmış. Açıklamayı çok ama çok üzülerek okudum. Hele hele, ismini vermek istemeyen ama sadece cinsiyeti ve yaşıyla derdini anlatmaya çalışan gazetecilerin anlattıklarını okuyunca, adeta yarama tuz basılmışçasına acı hissettim.

Düşünebiliyor musunuz, kendi yazdığı haberde bahsi geçen kişiyi adıyla, yaşıyla ve her şeyiyle anlatan gazeteciler, bırakın isimlerinin baş harflerini, burada sadece cinsiyet ve yaşlarıyla ifade edilmişler. Neden? Çünkü çalıştıkları kurumun yöneticilerini kızdırıp ‘sırf yaşadığı ekonomik sıkıntıları anlattı’ diye onlar tarafından işlerinden atılmak istemiyorlar da ondan.

Belki birileri görür de ibret alır diye hemen birkaçının anlattıklarını sizinle paylaşacağım.

Kadın (33):  Yedi yıldır muhabirlik yapıyorum ve aldığım maaş 3 bin 700 TL.  Ailemle yaşıyorum ve kazandığım para, kişisel ihtiyaçlarımı karşılamama bile yetmiyor.

Erkek (33):14 yıldır televizyon muhabiri olarak çalışıyorum. 3 yıl önce evlendim. Şu anki maaşım 5 bin TL.  Aldığım maaş şu anda geçimime zor yetiyor.

Erkek (29): Yedi yıldır gazetecilik yapıyorum. Bundan tam 3 ay öncesine baktığımda bırakın aldığım maaşla geçinmeyi, her ay kredi kartları olmasa ayakta kalamazdım. 3 bin 500 TL alıyorum.  Sevmesem bu maaşla çalışmaya katlanmazdım.

Ne acı değil mi? 10 gazeteciyle konuşulmuş ve hepsi de benzer ekonomik sıkıntılardan şikayet etmişler.

Şimdi yaşadıkları ekonomik sıkıntıları isimlerini ver(e)meden anlatan bu meslektaşlarım yarın gidip belki de geçinemeyen vatandaşların, işten atılan fabrika işçilerinin haberini yapacaklar. Belki de gidip toplumun mağdur olan kesimlerine dokunup, yazdıklarıyla onların derdine derman olmaya çalışacaklar.

Emekçi gazeteciler bunu yaparken, yöneticileri ne mi yapacak? Sıcak ofislerinde kahvelerini yudumlarken 1 yılı daha kazasız belasız aynı pozisyonda geçirebilmenin huzurunu yaşayacaklar. Elbette, patronlarının maaşlarına yapacağı dolgun zam ve diğer ekstraları beklemenin heyecanıyla…

Bugüne dek hep birilerinin mağduriyetini duyurma kaygısında olan gazeteciler maalesef en başta kendi ekonomik sıkıntılarını ve çalışma koşullarını dile getirememektedirler. Bu durum adeta müzminleşmiş, hatta bir açmaz haline gelmiştir. Önümüzde “Mağdurlara ses, kendi mağduriyetine sus!” olan bir medya tablosu varken, toplumun aynası olan bir medyayı düşlemek fazlaca hayalcilik olur.

Mutlu günlerde görüşebilmek üzere, başta meslektaşlarım olmak üzere herkesin yeni yılını kutlarım.