İnfial
10 Oca 2016 12:47 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:17

Medya eteği toptan giydi, bir Ahmet Hakan'ın giymesi eksikti!

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, Ertuğrul Özkök’ün Ahmet Hakan’ın İskoçya Gezisi dolayısıyla başlattığı “etek giyecek mi, giymeyecek mi” tartışmasının “güncel manasızlığını” ele aldı…

Ertuğrul Özkök’ün gündem yaratma manevralarına bayılıyorum. O kadar “doğal”, çaktırmadan gerçekleştiriyor ki farkına bile varamıyorsunuz. Olayın “büyüsü”ne (!) kapılıp gidiyorsunuz sadece. İncir çekirdeğini bile doldurmayan mevzuları öyle bir yerinden yakalıyor, allıyor pulluyor, pazarlıyor ki pes doğrusu!.. 

Bu konuda inanılmaz “yetenekli” olduğunu söylemeliyim. Ona baktıkça “Bu adam hangi gezegende yaşıyor” ya da “meşguliyetleri neler acaba?” diye sormadan edemiyorum. “Geyik muhabbeti” seviyesindeki yazıları sanki ağır bir köşe yazısı formatına sokmada üzerine yok. Bir insan entelektüelizmle snopluğu aynı anda bu kadar kaynaştırabilir!

Ben aslında bugün Ertuğrul Özkök’ün Abdurrahman Dilipak’la malum “kardeşlik” atışması üzerine yazmayı düşünüyordum. Fakat “Yozgatlı Ahmet Hakan’ın etek giyip giymeme” meselesi üzerine yazısını okuduktan sonra vazgeçtim. Kendi kendime dedim ki; “Bu ne şahane konu böyle. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmez. Ben de tam bunu merak ediyordum!...”

Biliyorum; Özkök çok öncesinde Coca Cola’nın “Kozmik odası”na ya da kadınlarla birlikte “Hamama girme” gibi şahane buluşlara imza atmıştı ama bu kez kendini de aştı bana göre. Türk medyasının şu an en önemli sorunu Ahmet Hakan’ın “Etek giyip, giymemesi” idi zaten. Ne kadar “dert” etsek azdır!..

Bizimle mi kafa buluyor, kendiyle mi dalga geçiyor ( ya da Ahmet Hakan’la mı), yazacak konu mu bulamıyor yoksa canı çok sıkıldığından mı böyle “gırgır” takılıyor bilmiyorum. Fakat olaya biraz “Nasıl olsa ne yazsam okunur” lakaytlığı siniyor. İşin komiği okunuyor da!..

Örneğin şimdi herkes onun bu “iddia”sını konuşacak. “Karşıt-tezler”, “iddialar” havada uçuşacak. “İslamcı medya” bu fırsatı kaçırmayacak, olayı makaraya hatta hakarete saracak, konu köpürdükçe köpürecek. Bir “yorum fırtınası” esecek. Hadi alın onun üzerine bir yazı konusu daha. Herkesi acayip ilgilendiren (!) henüz “magazin” bile denilemeyecek, mühim (!)bir “tartışma” ancak böyle başlatılır. At kuyuya bir taş, bırak başkaları çıkartsın. Bravo doğrusu!..

Daha önce Medyaradar sitesinde 28.11.2011 tarihli “Mahşerin Dört Atlısı ya da Şovmen Gazetecilik” diye bir yazı yazmıştım. O yazıda Ertuğrul Özkök, Enis Berberoğlu, Ahmet Hakan ve Sedat Ergin’den oluşan “kare”nin “Dart atma” olayından hareketle gazetecilik tarzlarını eleştirmiş ve bunu “Şovmen gazetecilik” olarak tanımlamıştım. Bu da bana göre aynı zihniyetin “yazarlığa” yansıması, bir uzantısı olmuş. Çok umurumuzdaydı Ahmet Hakan’ın “etek” giyip giymemesi. Giyse ne olur, giymese ne olur?



Tabii Ertuğrul Özkök bu konuyu durup dururken ortaya atmamıştı. 2012 yılında kendisi, Güneri Civaoğlu ve Mehmet Yılmaz bir içki şirketinin davetlisi olmuşlar ve İskoçya’da “Kilt” denen giysiler içinde fotoğrafları yayınlanmıştı. Kendi bilecekleri iş…

Olay nerelere çekilmemişti ki o zaman? Alt tarafı “turistik” sayılabilecek bir seyahatin en fazla şöyle hafif bir tebessüm edilip geçilecek kareleri üzerine neler denmemişti ki? O güne ait kimi başlıkları taradım. “Bunlar mı bizim aydınlarımız?”, “Şatoda viski içip etek giydiler”, “Britanya muhibi yavşaklar”, “Etek bunlara yakışmış” İskoçya'ya gidip 'en güzel bacak' yarışmasına katıldılar”, vb türünden bir kısmı küfürlü ve imalı ne laflar edilmiş.

Tabii burası Türkiye idi. Her olay illâ güncel tartışmalar içinde bir yerlere çekilecek, üzerine türlü benzetmeler yapılacak, olay asıl mecrasından çıkartılıp bambaşka noktalara savrulacaktı. En fazla hafif makarası yapılabilecek bir konu bir anda siyasi anlamlar kazanabilecekti!

Benim söz konusu kişileri savunma gibi bir sıkıntım yok. Hepsi benden daha imkânlı konumdalar. Gerek duyarlarsa kendilerini savunurlar. Ahmet Hakan’ın da İskoçya’ya ne sebeple gittiğini bilmiyorum. Umurumda da değil.



Ancak benim asıl tuhafıma giden İskoçya kültürü içinde son derece “normal” hatta “erkekçe” kabul edilen bir giysi bizde nasıl biranda adeta “kadınca” ve “delikanlılığı bozar” şekilde tanımlanıyordu? (“Cesur Yürek” filmini hatırlayın) Bu giysi hiçbir şekilde İskoçları komplekse sokmaz iken bizde böyle karşılanıyordu? Öncelikle kültür farklılığından elbette. Ama olayın bu kadar zorlanıp hem alay hem aşağılama işlevi görmesi başka bir şeydi. Bir tür “muziplik” de denebilir!

Konunun Yeni Zelanda’ya gidip “Haka Dansı” ile ünlü Mâori Kabilesi’nin, Kızılderililerin arasına gidip Kızılderililerin, Kutuplara gidip Eskimoların kürklü giysilerini, vb giymekten özünde bir farkı yok aslında. Çoğu ülkenin “milli”, “yerel”, “geleneksel” kıyafetleri arasında sayılabilecek “folklorik unsur” muamelesi görebilecek durum biranda olağanüstü anlamlar yüklenerek, çarpıtılarak tanımlanır olmuştu. Hal böyle olunca işin dalgasını geçmek de kolay oluyordu.

Halbuki “Kilt” giymenin ne Ahmet Hakan ne de başka biri için ne “küçültücü” ne de “yüceltici” bir yanı vardı. Olaya bakışımız gereği bir miktar “komik” kaçabilirdi o kadar. Ne fazlası ne de eksiği!..

Şimdi benim merak ettiğim şu; böylesi saçma sapan bir tartışmayı “yeniden üretme”nin, gündeme taşımanın, aynı “mantalite” altında kaşımanın, hele de “bahis” konusu yapmanın manası ne? ( Bilemiyorum; Özkök’ün politikadan kaçma ve Ahmet Hakan’ı da bu mecraya çekme, bir tür karşılıklı şakalaşma çabası mı acaba?) Buradan adeta kampanya halinde büyük bir “medya tartışması” çıkartmanın anlamı nedir?

Tekrar vurgulamalıyım; “Boynuna fular takan, Neşet Ertaş dinleyen, folklora, özgürlüğüne bağlı Ahmet Hakan”ın (Tabir Özkök’ündür) ne giyip giymeyeceği olaydan “geyik muhabbeti” çıkartmak isteyenler dışında kimsenin umurunda değildir.“Yeni medya düzeni” insanları nelerle de meşgul ediyormuş meğerse!..

Ortalık yangın yeri!.. Medya yerlerde sürünüyor. Medyaya toptan eteği giydirmişler. Ben bu koşullarda bunları değil de, üstelik kısa süre önce saldırıya uğramış bir medya mensubunun etek giyip giymeyeceğini düşüneceğim öyle mi?

Bu durumda sadece eteği kimin beynine giyip, giymediğine bakarım!..

10.01.2016.

atillaakar@gmail.com