Gündem
27 Şub 2013 15:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:03

MANKENLER KRALİÇESİNİN ÖLÜMÜNDE RAPOR SAVAŞI YAŞANIYOR

Mankenler Kraliçesi Aslı Baş'ın ölümüyle ilgili açılan davada, rapor savaşı yaşanıyor.

Muğla’nın Bodrum İlçesi Yalıkavak Beldesi’nde turizmci Ahmet Bayer’in villasının terasından düşen eski Mankenler Kraliçesi Aslı Baş’ın ölümüyle ilgili açılan davada, rapor savaşı yaşanıyor.

Ulusal Kriminal Büro Adli Kriminal İnceleme ve Raporlama Kuruluşu’nun hazırladığı iki bilirkişi raporunda olayın cinayet olduğu belirtilirken, Bayer Ailesi’nin isteği üzerine İstanbul Adli Tıp Vakfı tarafından hazırlanan rapordan birinde düşme nedeninin kesin olarak saptanmasının mümkün olmadığı, diğerinde ise intihar olduğu ifadelerine yer verildi. 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi ise Baş’ın ölümüyle ilgili ODTÜ’den gelecek 3 kişilik bilim kurulunun olay yerinde inceleme yapıp rapor hazırlamasını istedi.

32 yaşındaki manken Aslı Baş, 21 Temmuz 2010 tarihinde saat 02.30 sıralarında vurgun yediği için tekerlekli sandalyeye mahkum yaşayan 55 yaşındaki turizmci Ahmet Bayer’in Yalıkavak Beldesi’ndeki tatil köyü içindeki villasının 6.5 metre yüksekliğindeki terasından düşerek yaşamını yitirdi. Genç mankeninin ölümüyle ilgili olarak ailesinin isteği üzerine Ulusal Kriminal Büro Adli Kriminal İnceleme ve Raporlama Kuruluşu tarafından geçen 19 Nisan’da hazırlanan ön bilirkişi raporunda, ''Kadın düşmüyor, atlamıyor, atılıyor'' ibaresi üzerine ifadelerine başvurulan ünlü turizmcinin oğulları 25 yaşındaki Hakan Bayer ve 23 yaşındaki Volkan Bayer, geçen 29 Ağustos’ta tutuklandı. Olayla ilgili 30 Ekim 2012 tarihinde yine aynı kuruluş tarafından hazırlanan 172 sayfalık detaylı ikinci bilirkişi raporunda da manken Baş’ın cinayete kurban gittiği belirtildi.

Bodrum 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi, geçen 8 Kasım’daki duruşmada, bilirkişi raporunu gözönünde bulundurup, Muğla Cezaevi’nde tutuklu bulunan Volkan Bayer’i yurt dışı yasağı koyup, adli kontrollü olarak, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. Hakan Bayer’in ise tutukluluğunun devamına karar verdi.

Mahkemeye ulaşan ikinci bilirkişi raporunda manken Baş’ın düşme veya atlama değil  'atılma' sonucu öldüğü vurgulandı. Genç mankenin, önce sırtına ve başının arkasına sert bir cisim ile vurulduğu, boynunun kırıldığı, ardından kucağa alınarak terastan atıldığı öne sürüldü.

İSTANBUL ADLİ TIP VAKFI’NDAN İKİ FARKLI RAPOR

Cinayetle suçlanan Bayer Ailesi’nin isteği üzerine merkezi İstanbul Beyoğlu’nda bulunan İstanbul Adli Tıp Vakfı tarafından da 20 Eylül 2012 tarihinde 78 sayfalık bir rapor hazırlanıp, Bodrum Cumhuriyet Savcılığı’na gönderildi. Adli Tıp Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Adli Tıp Uzmanı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Abdi Özaslan, Adli Tıp Uzmanı Dr. Cüneyt Atasoy ile İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi ve Adli Tıp Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. Fatih Yavuz’un imzası bulunan raporun, 7 maddelik sonuç bölümünde 6.5 metrelik yükseklikten düşen manken Baş’ın villanın güvenlik kameraları tarafından görüntülenen son 2.5 metrelik kısmınında düşme nedeninin kesin olarak saptanmasının adli tıp ve adli bilimler açısından mümkün olmadığı belirtildi.

İstanbul Adli Tıp Vakfı’nın Bayer Ailesi’nin isteği üzerine hazırladığı 5 Şubat 2013 tarihli ikinci rapor ise Aslı Baş’ın ölümüne 'intihar' dedi. Bu defa, Adli Tıp Uzmanı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürsel Çetin, Adli Bilimler Uzmanı Adli Fizikçi İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi Doç.Dr. İsmail Çakır ile Adli Tıp ve Adli Bilimler Uzmanı İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi Adli Tıp Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. Fatih Yavuz’un hazırladığı 28 sayfalık raporda, "Düşmenin kişinin kendi eylemi ile meydana gelmiş nitelikte olup kaza veya başka bir kişinin zorlamalı etkisine ilişkin herhangi bir bulgunun mevcut olmadığı adli tıp ve adli bilimler açısından yapılan değerlendirme ile düşmenin intihar sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır" denildi.

ODTÜ BİLİM KURULU İNCELEME YAPACAK

Rapor trafiği yaşanırken, Muğla 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Ahmet Bayer ile oğulları Hakan ve Volkan Bayer hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis, yanlarında çalışan M.U.’nun ise delilleri karartmaktan 7.5 yıla kadar hapsi istemiyle açılan dava da devam ediyor.

Mahkeme, yaklaşık 10 gün önce yapılan duruşmada manken Baş’ın ölümüyle ilgili ODTÜ’den gelecek 3 kişilik bilim kuruluyla olay yerinde inceleme yapılıp, bilirkişi raporu hazırlanmasına istedi.

BABA-OĞUL AÇIKLAMA YAPTI

Gelişmeler sürerken Ahmet Bayer, oğlu Volkan Bayer ile olayın yaşandığı villada açıklamalarda bulundu.

Yaşananlara hala inanamadığını belirten Volkan Bayer, "Olaydan sonra tüm tanık ifadelerine belgelere rağmen suçumuzu bilmeden delil olmadan hapse atıldık. Ağabeyimin neden hapis yattığını hala anlayabilmiş değilim. Ülkede yaşanan hukuk cinayetlerinin haksız yargılanmaları gördükçe korkumuz daha da artıyor. Aslı’yı ben ve ağabeyim çok seviyorduk, babamızın hayatını birleştirmeye karar verdiği bir kadına saygı duymamamız, sevmememiz mümkün değildi. Bugüne kadar sokakta bile kavga etmiş değiliz. Olmamış, işlenmemiş bir cinayetin hesabını vermeye çalışıyoruz. Ancak adalete güvenimiz sonsuz bizlerin suçsuz olduğu bir gün mutlaka kanıtlanacak" dedi.

Ahmet Bayer ise avukatları aracılığı ile başvurduğu İstanbul Adli Tıp Vakfı’na hazırlattıkları olayın 'intihar' olduğunu belirten raporu mahkemeye sunduklarına dikkati çekti. Bayer, vakfın hazırladığı raporun, Ulusal Kriminal Büro’nun geçen 25 Nisan ve 30 Ekim tarihlerinde hazırladığı iki bilirkişi raporu, adli tıp açısından ölü muayene, otopsi bulguları, düşmenin adli fizik bilimi açısından değerlendirilmesinin ardından, hatalı ve gerçek dışı değerlendirmeler yapıldığı ortaya koyduğunu öne sürdü.

Adalete inancından ve hayatını birleştireceği kadının ölümü ve ardından oğullarının tutuklanması ile şok üstüne şok yaşadığını belirten Bayer, "Bir bilirkişi raporu ile Bayer ailesi katil ilan edildi. Suçluluğumuzu kanıtlayamadılar. Onca tanığa, otel müşterilerinin ifadelerine rağmen hiçbir somut delil olmadan en ağır ceza ile yargılanıyoruz. Suçsuzluğumuzu kanıtlamanın çırpınışı içerisindeyiz. 6.5 yıldır tekerlekli sandalyeye mahkumum, hiç dert etmedim. Ancak, 6 aydır cezaevinde bir bilirkişi raporu nedeniyle yatan oğlumun kaybolan günlerini kim geri verecek. Yargılamayı aklımız mantığımız almıyor. Aradan 2.5 yıl geçti, hala delil diyorlar. Mahkeme, ODTÜ’den inceleme olay yerinde yapmasını istedi. Kabul ettik. Kim istiyorsa, inceleme yapsın yeter ki adalet bir an olsun yerini bulsun. İsyanım buna" dedi.