Televizyon
04 Mar 2014 22:23 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:58

Kurt Seyit ve Şura... Kıvanç’a rağmen sıkıcı!

TV yazarımız Murat Tolga Şen, Kurt Seyit ve Şura dizisinin ilk bölümüne kaç puan verdi? Ortada bir başarı mı yoksa büyük bir hayal kırıklığı mı var?

Aylardır tanıtımları dönen yılın en iddialı dizisi Kurt Seyit ve Şura’nın ilk bölümünü hep birlikte izledik.

Bu kadar iddialı bir diziyi dikkat bölünmesi olmadan izlemek için telefonu-tableti bir kenara kaldırdım ama bir 15-20 dakika sonra dayanamayıp daldım yine sosyal medyaya çünkü sıkıldım! Büyük beklenti bir kez daha büyük hayal kırıklığı yarattı. Takip ettiğim kadarıyla, sosyal medyada oluşan genel kanı da bu yönde...

Kenan İmirzalıoğlu, Çağatay Ulusoy, Halit Ergenç vs. Hepsini geçiniz, Türk TV’lerinin yıldızı uzak ara Kıvanç Tatlıtuğ’dur. Adına yakışır iddialı bir projede ve hiç olmadığı kadar etkileyici bir şekilde karşımıza çıktığı için özellikle ülkemin dizisever kadınları epey heyecanlıydı sanırım ancak onların eline de “her açıdan çok yakışıklı” Kıvanç dışında bir şey geçmedi.

İyi bir roman, güçlü bir teknik hazırlık ve Kıvanç Tatlıtuğ... Peki, sorun nerede?

Herkes gibi Kıvanç Tatlıtuğ dışında cast’ın ne kadar hatalı olduğundan, esmer Ruslar-sarışın Türk tuhaflığından vs bahsedebilirim ama bunun ötesinde bir şeyler aramak lazım.

Diziler genellikle oyuncularıyla hatırlanır. Sinemadaki gibi yönetmenin kim olduğunun çok önemi yoktur ancak bu kadar büyük bir prodüksiyonda sadece yıldızın ismi yetmez. Muhteşem Yüzyıl’ın muhteşemliği sadece Halit Ergenç ya da başka bir oyuncusu yüzünden değil en çokta Taylan biraderlerin rejisi yüzünden geliyor. Bu yıl Muhteşem’i ezip geçecek denen Fatih neden 2-3 bölümde tükendi, çünkü 70’lerin Kara Murat, Malkoçoğlu seriyallerinden kopamamış bir duygusallık ve klişe yağmuruyla üstümüze yağmıştı, sevmedik!

Kurt Seyit ve Şura’nın yönetmeni, geçmişte Kuzey Güney, Aşk-ı Memnu ve Fatmagül’ün Suçu Ne gibi dizileri yönetmiş olan Hilal Saral ve bana göre bu sıkıcı seyirin asıl sorumlusu o... Kurgucuyu da bu suça ortak ederek elbette... Sınırlı mekanlarda (bir konağın içinde) cereyan eden hadiseleri etkileyici bir şekilde aktarmak neyse de böyle bir sürü mekanda geçen, bol karakterli tarihi bir diziyi çekmek her babayiğidin harcı değil. Yönetmen de, senaristte askerlik yapmadığından mı ne, şapkasız askerin selam vermesi gibi iyice göze batan hatalardan geçilmiyor!

Kurt Seyit 100 dakikalık ilk bölümüyle ihtişamlı ama çok yavaş bir tren gibi ilerledi. Bir türlü ritm tutturamadı ve seyircisini ikinci bölüme hazırlayamadı. Haftaya (ben dahil) bir sürü izleyici yeniden Küçük Ağa karasularına dönecektir. Buradaki soru da şu? Kıvanç Tatlıtuğ ismi bu kadar pahalı bir prodüksiyonun devam etmesine yeter mi?

Sanmıyorum. Başrol oyuncusu ve bütçesi bile bu kadar sıkıcı bir dizinin bahanesi olamaz. Reyting canavarı canına okur. O yüzden diziyi çeken ekibin özellikle reji ve kurgu meselesine el atması gerek. Aynı zamanda replikleri de bir elden geçirseler fena olmaz. Son bir şey; bu diziye Bıçak Sırtı ya da Suskunlar’da olduğu gibi güçlü bir ses işçiliği gerekiyor. Oyuncuların sesi mekan gürültüsüne karışıyor.

Ha, bir de şu var; Öyle Bir Geçer Zaman ki ve Kelebeğin Rüyası yüzünden olsa gerek Farah Zeynep Abdullah her an vereme yakalanıp ölecekmiş gibi geliyor bana... Kurt Seyit’in karşısına o tutkuyu besleyecek masum ama tutkulu birini koymak gerekirdi.

MURAT TOLGA ŞEN / murattolga@gmail.com