Röportaj
18 Nis 2010 16:21 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:14

''KIZIM EBRU, İYİ BİR MÜTEAHHİT OLDU 10 YILDA 100 İHALEYE GİRDİ!..''

İşadamı Nihat Özdemir, veliahtı kızı Ebru Özdemir'in Türkiye'deki bu kadar erkeğin arasında çok iyi bir kadın mütteahhit olduğunu belirtiyor ve bununla da gurur duyuyor .

Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü bitirdi... Asistanlık yaparken siyasi olayların artması üzerine okuldan ayrıldı ve 1976’da bir şirket kurdu… Okul arkadaşı Sezai Bacaksız ile ortak oldu…  Lider Makine (Limak) adını verdiği şirketi daha sonra altyapı yatırımlarına yönlendirdi... Bugün yaklaşık 5 bin kişinin çalıştığı bir grup haline geldi ve kızı Ebru Özdemir ile oğlu Batuhan’ı yönetime alarak işleri yavaş yavaş ikinci kuşağa emanet etmeye hazırlanıyor...

Bu yıl 60 yaşını kutlayan işadamı Nihat Özdemir’le, kızı Ebru Özdemir ile çalışma hayatındaki birlikteliği ve ikinci başkanı olduğu Fenerbahçe’ye kazandırmaya çalıştığı “tenis” ile ilgili konuştum…

- Kızınız Ebru Özdemir, ikinci kuşak ile nasıl gidiyor?
Kamuoyu önünde, bankacılar ve uluslararası bankacıların toplantılarında Limak’ı temsil ediyor. Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdi. New York’ta okudu. Bizim şirkette çalışırken müteahhitliği çok sevdi. Birçok ihaleye hazırlık yapıyor. 10 yılda yaklaşık 100 ihaleye girdi. Sabiha Gökçen ihalesi bizim için yeni bir sektördü. Çok mücadele etti. Mücadele etmeyi seviyor. Ebru da bu özellik var. Projelere iyi hazırlanıyor.  Teklifi veren Ebru olduğu için o da ihaleye giriyor. Açık arttırma olursa ona da giriyor. Bununla iş bitmiyor onun finansmanı onun sözleşmesinin yapılması devralınması yeni sistemin kurulması bunun çalışmalarını da yapıyor.

- Müteahhitlik bir bayan için zor değil midir?
Ebru Amerika’dan yeni geldiğinde şirkette 20 gün çalıştıktan sonra yanıma aldım ve neler öğrendi öğrenmedi diye sordum. “Baba biz müteahhitliği hiç  bırakmayalım” dedi. Bir kız evladından bunu duymak enteresan... Ayrıca Ebru’nun bu dediğini de hiç unutmuyorum; “Türkiye’nin alt yapıya, konuta olan ihtiyacı çok fazla. Bu memlekette müteahhitlik bitmez” …

- Peki Ebru Hanım’ın resim koleksiyonu merakı konusunda düşüncüleriniz ne?
Elinden geldiğince sanat olaylarına sponsor olmaya çalışıyor. Konserlere, film festivaline, sanat galerilerine sponsor olup onlara destek olmaya çalışıyor. Şirkette çalışırken resim merakı da oluştu. Bende ona destek oldum. Bir bütçe ayırdım. Türkiye’de iyi bir koleksiyoner oldu. Geçenlerde Ankara’da sergi salonunda 130 tane resimden meydana gelen koleksiyonunu sergiledi. Ankara’da çok büyük ilgi gördü. Başbakanda gezdi. Bu 130 resim kendi resimlerinin 3’te biriymiş. 300 tane tablosu var. Hepsinin ayrı bir sanat değeri var. Bende “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasına gittim eşimle beraber. Bende açık arttırmaya girdim. Hem eğitime katkı olsun diye hem de iyi bir parça olmasını istedim ve Mehmet Güleryüz’ün resmini aldım. Ebru da serginin en iyi resmini almışsın dedi. Bu konuda bilgim yok. Dışarıdan aldığım bilgiler doğrultusunda aldım. İş hayatında boğulmamak lazım. Sinemaya ve resme özel merakı var ve bende  destekliyorum. Bu arada resme yapılan yatırım en iyi yatırım olduğunu gördüm. 1’e 10, 15, 20 kadar değerleri artan resimler var.

- Kaç yıldır tenis oynuyorsunuz?
Ben tenise 40 yaşında başladım. Başlamamın ana nedeni o dönem sigarayı bırakmış olmam. 1987 yılında sigarayı bıraktım. Kilo aldım. Bu kiloyu nasıl veririm diye düşündüğümde benim de üye olduğum Ankara Atlı Spor Kulübü’nde bulunan tenis hocalarından tenis dersi alarak başladım. Faydası olacağını söylediler. Tenisi de çok sevdim. O günden sonra hiç bırakmadım. 23 yıldır oynuyorum. Tenis sağlık yönünden de çok faydalı bir spor. Hem sağlık yönünden iyi hem de sosyal yönden iyi bir spor. Birçok arkadaşlıklarım ve dostluklarım oldu. Turnuvalara girmeye çalışıyorum. Zaman buldukça  oynuyorum. Bir de yazın Ankara’da hafta içi akşamları oynama imkanım oluyor. Ankara’da 3 tenis kulübü var. 3’üne de üyeyim. (Kavaklıdere, Ankara Atlı Spor Kulübü, 19 Mayıs Tenis Kulübü) İstanbul’da da Engin Hocamla oynuyorum. Aynı zamanda turnuvalardaki partnerim. Onun vasıtasıyla da buraya (TED) üye oldum. Burası Türkiye’nin en iyi tenis kulübü. Tek işi tenis...

- Nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Bir defa cumartesi- pazar elimden geldiğince oynamaya çalışıyorum. Fenerbahçe’nin maçı olsa da akşam oluyor, gündüz benim… Ankara’da olsam da sabah oynayıp buraya geldiğim oluyor...

- Fenerbahçe kulübü ne zaman tenis takımına ulaşacak?
Fenerbahçe kulübü futbol dahil 9 dalda yarışmacı çıkartıyor. Bayan, erkek, genç yıldız hatta minikler de dahil olmak üzere 2 bine yakın sporcusu var. Masa tenisi de dahil bir tek hedef vardır; Şampiyon olmak...
Yeni bir dala başlamak için Fenerbahçe genel kurulundan ve divan kurulundan da karar almak lazım. Tenis ile ilgili bu karar da yıllar önce zaten alınmış. Fenerbahçe lisansında tenis dalı var. Ancak hiçbir zaman faaliyete geçememiş. Bu dalın bir an önce açılması için elimden geleni yapıyorum. Yer bakıyorum. Bunun alt yapısını oluşturuyorum. Bununla ilgi çalışmalarımız var. Bir orman projemiz var. Şile yolunda günü birlik orman yeri var. Oradan bazı yerlerin tahsisini aldık. En az 8 ila 10 kort olması lazım. Eğer iddialı olacaksınız. İnşallah burada bunu yapacağız.


Japonya’ya salça satıyor
Özdemir; “Bir de gıda işimiz var. Adana’da gıda işimiz devam ediyor. Bir fabrika kurduk. Meyve suyu konsantre fabrikası... Şu anda buradan 17 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2008’in başında açtık fabrikayı. 2009’da bunun verimini almaya başladık. Çok zevkli bir iş, domatesi köylüye ektiriyoruz, sonra domates salçasını elde edip Japonya’ya yolluyoruz. Oradan Amerika’ya kadar 17 ülkeye ihracat yapıyoruz. Dubai, Suudi Arabistan, Sırbistan, İngiltere, Rusya, Birleşik Amerika dahil olmak üzere... 100 bin ton meyve işleyebiliyoruz. Bunlarla 20 bin ton konsantre elde edebiliyoruz.”

Sinan Özedincik/Sabah