Röportaj
11 Şub 2012 23:13 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:19

KIŞLIKLARI TAMAMEN KALDIRMAYIN,SIRADIŞI BİR YAZ GEÇİRECEĞİZ! BÜNYAMİN SÜRMELİ UYARDI!

Hava durumu yorumcularından, CNN Türk meteoroloji editörü Bünyamin Sürmeli Milliyet'ten Pelin Çini'ye konuştu.

‘Bizden yüzde 100 doğru tahmin beklemek saçma’

Sert bir kışın ardından dengesiz bir bahara girileceğini söyleyen CNN Türk meteoroloji editörü Bünyamin Sürmeli: “Her hava yorumcusunun elinde aynı bilgiler yok. Çeşitli modeller kullanıyor, kendi görüşümüzü katıyoruz”

Ne zaman şiddetli kar yağsa ya da kavurucu sıcaklar gelse hemen hemen tüm radyo kanallarında onun sesini duyar, televizyon programlarında da hava durumunu yorumlamasını izleriz. Havayı Koklayan Adam Bünyamin Sürmeli’den bahsediyorum. Samimi tavırları ve esprili anlatım tarzıyla 15 yıldır bizim için havayı koklamaya devam eden Sürmeli’yi CNN Türk’teki ofisinde ziyaret ettik. Röportajı yaptığımız gün İstanbul’da kar bekleniyordu. Haliyle Sürmeli’nin en yoğun günlerinden biriydi. Hem sorularımızı cevapladı hem de saat başı canlı yayına çıkıp İstanbul halkını sakinleştirdi.

* Geçen hafta “Buzul Çağı’na girdik” haberleri çıktı. Bunların bilimsel açıdan doğruluk payı nedir? Gerçekten Buzul Çağı’na mı giriyoruz?

Bu asılsız bir haber, İngiltere meteoroloji ofisinden çıktı ve bir gün sonra yalanlandı. Bilimsel açıdan bir dayanağı hem var hem yok. Basitçe anlatmak gerekirse: Dünya zaten doğası itibariyle sıcak ve buzul çağlar arasında geçiş yaşar ama bu dönemler yüz binlerce yıl içerisinde olur. Fakat küresel ısınmayla birlikte bu süre kısaldı. 150 bin yılda gerçekleşen ısınmanın benzeri 150 yılda bir gerçekleşti.

“Kışlıkları tamamen kaldırmayın, sıra dışı bir yaz geçireceğiz”

* Kar özellikle İstanbul’da büyük kaosa neden oldu. Önümüzdeki aylar için de endişeliyiz...

Sert bir kış olacak. Küresel ısınmanın diğer etkisi de mevsimlerin olduklarından daha sert geçmeleri. Yazlar daha sıcak kışlar daha soğuk olabiliyor. Bir kar yağışı daha bekliyoruz mesela. Bu arada yaşanan kaos konusunda da düşüncem şu: İnsanlar her gün hava durumunu kontrol etmeyi bir alışkanlık haline getirselerdi olmazdı.

* Yolların tuzlanmadığı, hazırlıksız yakalanıldığı söylendi. Özellikle sosyal medya sitelerinde belediyenin krizden sorumluğu olduğu konuşuluyordu. Sizce öyle mi?

Belediyeyi suçlu bulmuyorum. Nasılsanız öyle yönetilirsiniz. Dışarıda tipi varken hâlâ birbirinden yol almaya çalışan, makasa giren, ‘Kar lastiği de neymiş’ diyen, zincir takmayan milyonlarca şoförün olduğu bir şehir İstanbul. Belediye ne yapsın? Oysa benim aracımda kış lastiği var ve trafik tıkanıklığı dışında hiçbir sorun yaşamadım.

* Kardan sonraki hava bahar gibiydi, tişörtlerle çıktık dışarı. Sonra pat diye yine kar geldi. Bu dengesizlik devam edecek mi? Nasıl bir bahar bekliyor bizi?

Dengesizlik devam edecek. Eskisi gibi sakin bir bahar olmayacak. Ara mevsimler giderek kısalıyor. Pat diye sıcaktan soğuğa, soğuktan sıcağa geçiyoruz. Yine öyle olacak, geçen seneki kadar soğuk olmasa da yine sıra dışı bir bahar geçireceğiz. Yazın da hava sıcak ve dengesiz devam ediyor. Yani Kışlıkları tamamen kaldırmamak gerekli, bir gün havuza girip ertesi gün hırka ile gezmek zorunda kalabiliriz.

“Her gün benimle kahvaltı ediyorsun, işe birlikte gidiyoruz’ diyorlar”

* En çok duyduğunuz soru herhalde “Bugün hava nasıl olacak?”tır.

15 yıldır binlerce kez o cümleyi duydum. Ailem, arkadaşlarım, yolda tanımadığım insanlar sorarlar. Abim çok seyahat ettiği için bir gün önceden arar, ablamsa her defasında “Aa bugün kar mı vardı? Benim neden haberim yok?” der. Eşim de benimle yaşaya yaşaya en az benim kadar bilgili hale geldi.

* Sokaktaki tepkiler nasıl? Sizi görüp tanıdıklarında neler diyorlar havayı sormaktan başka?

“Her gün benimle kahvaltı ediyorsun, evden birlikte çıkıp işe gidiyoruz” diyenler, boynuma sarılanlar oluyor. İnsanlar beni ailelerinden biri gibi görüyor. Mesela “Bünyamin bey” ya da “Bünyamin Sürmeli” diye de hitap etmezler. Görünce tepkileri hep “Bünyamin!” oluyor. O kadar samimi yani. Bu da beni mutlu ediyor.

* Twitter’da takipçi sayınız epey fazla. Oradan da iletişime geçiyor musunuz?

Çoğu zaman günlük hava bilgilerini oradan da paylaşıyorum. “Şu hafta düğünümüz var, hava nasıl olacak?”, “Şu güne uçak bileti alayım mı?” gibi kişisel şeyleri de sorabiliyorlar. Genelde cevap veriyorum. Tabii bu aralar zor çünkü kar yağdığı zaman cep telefonumun şarjı bir saat bile dayanmıyor. Türkiye’nin her yerinden arıyorlar, Twitter’dan yüzlerce mesaj geliyor.

* Birçok kanalda hava durumu yorumcusu var ama siz en çok tercih edilen isimlerin başında geliyorsunuz. Bunun nedeni ne? Sonuçta aynı bilgiyi aktarmıyor musunuz?

“Ben şöyle farklıyım. Samimiyim, jestlerimi iyi kullanıyorum” falan diyemem. İnanın tam olarak bilmiyorum, herhalda içgüdüsel bir şekilde tercih ediyorlar. Hayatın içinden biri olarak görüyorlar. Bu arada tüm hava durumu yorumcularının elinde de aynı bilgi olmuyor. Her yorumcu kendi bilgisini derliyor. Matenatiksel modeller kullanıyoruz. Amerika, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde farklı üniversitelerin modelleri kullanılıyor. Ben birçok ülkenin modelini birlikte kullanıyorum. Ardından da kendi yorumumu katıyorum. Tabii bunların dışında birçok etken de var. Milimetrik bir fark, rüzgar, hava derecesinde bir değişim ya da buhar dengesinde bir oynama her şeyi değiştirebilir. O yüzden de bunun adı hava ‘tahmini’. Yani hep yanılma payı var. Yüzde 100 doğru olmasını beklemek bir robottan insan gibi hissetmesini beklemek kadar saçma.

* Bugüne kadar çok yanıldığınız, “Kar var” deyip te günlük güneşlik geçen bir gün oldu mu?

En son, Barış Manço’nun cenazesinin olacağı gün “Kar bekliyoruz” demiştim ve hava açmıştı. Sakinliğimi korudum ve sabah erken saatlerden itibaren televizyondan durumu izah etmeye çalıştım, izleyicileri uyardım.

“Gereksiz yere aldığınız her şey dünyanın sonuna doğru atılmış bir adım”

* Dünyanın birçok yerinden felaket haberleri geliyor. Taşkınlar, toplu hayvan ölümleri oluyor, buzullar eriyor. Bu haberlerden yola çıkarak insanlarda “Dünyanın sonu yaklaşıyor” algısı oluşuyor. Sizce durum ne kadar vahim?

Dünyayı zor zamanlar bekliyor. Gezegenimizin seyrinde büyük değişiklikler var ama durum o kadar da kötü değil. Yani sona yaklaşmış durumda değiliz. “Ne durumdayız?” sorusundan çok “Ne yapabiliriz?” sorusu önemli. Tüketim açlığı ile hareket ettikçe, modası geçti diye onlarca tişörtümüz olduğu halde yenisini aldıkça bu iş düzelmeyecek. Bir tişörtün üretilmesi için yüksek miktarda su ve elektrik harcandığının, yakıt tüketildiğinin, böylece atmosfere karbondioksit yolladığımızın farkında değiliz. Yani bilinçlenmemiz lazım, gereksiz yere aldığımız her ürün dünyanın sonuna doğru atılmış bir adım.

“Yarışma sunmak ya da dizilerde oynamak isterim”

* Televizyon programlarına konuk olarak çağırılıyorum, hoşuma gidiyor. Başka bir projede de yer almak isterim. Mesela bilgi yarışması sunabilirim ya da dizilerde konuk oyunculuk yapabilirim. Seve seve!

* Meteoroloji çocukluk hayalim değildi ama üniversite sınavında bu bölümü kazanınca devam ettim. Her zaman elindeki koşulları iyi kullanan bir adamdım.

* Televizyonda rahatım, programlarımı da metin kullanmadan sunarım. Elimde kağıt falan olmaz. Bu rahatlık çocukluğumdan beri var. Arkadaş ortamında da hep anlatan, konuşan kişiydim.

* Hava durumunun tutarlılığının yüksek olduğu süre üç gündür, sonrasında yanılma payı artar. Bu yüzden hava durumunu günlük takip etmek gerekir